KAPAK (24)

Sedef Ergürbüz

TRISTRAM SHANDY BEYEFENDİ İLE TANIŞIYOR MUSUNUZ?

Laurence Sterne ve başyapıtı Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri ile beni Milan Kundera tanıştırdı. Yazarın sıkı bir hayranı olarak Kaderci Jacques ve Efendisi romanından uyarladığı, Denis Diderot’nun hatırasına armağan niteliğindeki üç perdelik oyunu Jacques ile Efendisi’ni bir solukta okudum. Tabii asıl kaynağı okumamak olmazdı. Oyunun önsözünde Kundera “İddia ediyorum, Kaderci Jacques’ın yokluğunda, roman tarihi ne anlaşılabilir, ne de tamam sayılır” demiş ve Tristram Shandy’nin Kaderci Jacques ve Efendisi’nin öncüsü olduğunun altını çizmişti.

 

Başta Italo Calvino olmak üzere pek çok yazar ve eleştirmene göre de Tristram Shandy bilinç akışı kurgusunun atasıdır.
Edebiyat alanında James Joyce, Virginia Woolf, felsefede Foucault ve Lyotard, Derrida Sterne’den etkilenenler arasında ilk sırada sayılabilirler. Hatta Orhan Pamuk Tristram Shandy için yazdığı önsözde, Atay’ın Tutunamayanlar’ında kahramanın kendi kendine konuşup tartıştığı iç sesinin (Olrick’in) Tristram Shandy’nin Yorick’ine benzerliğine dikkat çeker. Yorick’i, Shakespeare’in Hamlet oyununun 5. perde, 1. sahnesinde ilk mezarcı tarafından kafatası çıkarılan ölü saray soytarısı olarak da hatırlarız. Tristram Shandy 1. kitap – XII. bölüm not 4’de: “hem bir kitabe hem de bir mersiye: Hamlet’in, Kral’ın soytarısı Yorick’in kafatasını elinde tutarken söylediği sözler” açıklaması yer alır.
Kundera’nın oyunu, Diderot’nun ve Sterne’nin romanlarından yaptığım okumalar sonrasında, Milan Kundera ve Orhan Pamuk’un kaleme aldıkları ve beni çok etkileyen önsözlerin muhteşemliğine değinmeden geçemeyeceğim. Aşağıda kısa alıntılarına yer verdiğim, bu bilgi dolu iki önsözün tamamını okumanızı tavsiye ediyorum.
 Milan Kundera – Jacques ile Efendisi Önsözünden:
“Vaiz Sterne’in kitabı, inançsız ruh ile duygulara teslimiyet arasında bir uzlaşmadır, Victoria döneminin edepli koridorlarında Rabelais’ye özgü neşeye duyulan özlemdir.”
“Tristram Shandy bir oyun romandır. Sterne, kahramanının ana karnında geçirdiği günlerin ve doğumunun üzerinde uzun uzadıya, sayfalarca durur fakat dünyaya geldiği andan itibaren, hiç utanıp sıkılmadan elinin tersiyle iter onu. Okuruyla çene çalar, oradan girer, buradan çıkar, bir bölüme başlar, sonunu getirmez, ithafını ve önsözünü kitabın orta yerine sıkıştırır ve daha nicesi…
Sözün kısası: Sterne, işin doğası gereği roman kavramının mutlak ilkesi sayılan eylem birliği ilkesi üzerine inşa etmemiştir romanını. Roman, uydurduğu kişilerle kurduğu bu devasa oyun, onun için, sınırsız, özgür bir keşif alanıdır.”
 Orhan Pamuk – Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri Önsözünden:
“Bu kitabın konusu konu dışına çıkmaktır diyebiliriz.”
“Bir vaiz olmasına rağmen Sterne, roman sanatında ‘amaçsız hikâye’ diyebileceğim bir şeyi keşfetmiştir. Bir hedefe varmak, bir ders vermek dürtüsüyle değil, yalnızca anlatma zevki için anlatır. Dahası, bu modern tutumun fazlasıyla farkındadır: Amaçsızlık onda bir eksiklik değil, bir amaçtır. Bu da onu amaçsızca konuşan bir gevezeden ayırır. Dilinde, edasında boş gevezeleri hatırlatan pek çok şey olmasına rağmen.”
Tristram Shandy’nin bize öğrettiği insanın amacı, kararlılığı, kişiliği, hayatı ne olursa olsun kafasının ve kendi hikâyesinin çok daha dağınık olduğudur.”
“Hayat büyük kitaplarda anlatılanlara değil, şu elinizde tuttuğunuz kitabın yapısına benzer. Ama dikkat: Hayat bu kitabın kendisine değil, yapısına benzer. Çünkü bu kitabın kendisi hiçbir şeyi sonuçlandırıp anlatmaz ve anlamlandırmaz aslında. Hayatın anlamı değil, bir yapısı vardır yalnızca.”
“Dünyayı yalınkat gerçeklikten kurtaran en büyük roman olan Ulysses de, köy-kasaba gerçekçiliğini bizde bitirip aynı özgürlük ve büyük şehir duygusunu duyuran Tutunamayanlar da Tristram Shandy’den etkilerle yazılmıştır.
Edebi Atıflar
Kaderci Jacques ve Efendisi’nden deneyimli olduğum için Tristram Shandy’i okumaya başladığımda yazarın konuyu bir yere bağlaması gibi bir beklentim yoktu. Hatta konuyu ne kadar farklı yerlere ve kişilere aktaracak, zaman geçişlerinde ne kadar kaybolacağım heyecanı bile sardı içimi. Hem konu ve zamanda kayboluyorsunuz hem de bu durum hoşunuza gidiyor ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Çok güzel bir his bu.
Bu kayboluşlarda kimlerle karşılaşmıyorsunuz ki; François Rabelais’in Pantagruel ve Gargantua’sı, Cervantes’in Don Quijote’u, Shakespeare’in Hamlet ve Julius Caesar’ı, Moliere’in Tartuffe’u. Birden kulağınıza Thomas Hickathrift’in Eğlenceli Hikâyesi ya da Thumb’un Parmak Çocuk masalları da fısıldanıyor.
Bu konu ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyen meraklı okurlar, yazının sonundaki bağlantıdan, Fatma Sönmez’in “Kurmacanın Bir Kaynağı Olarak “Edebi Atıflar ve Bir Örnek: Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri adlı yazısını okuyabilirler.
 Toby Amca ve Boş Zaman Beygiri
Locke’a göre insanın anlama yeteneğinin önceden verilmiş hiçbir içeriği yoktur. Ruhun içinde bulunanların, bütün tasarımların, düşüncelerin kaynağı deneyimlerdir. Locke “Zihinde bulunan hiçbir şey yoktur ki duyularda bulunmasın” demiştir. Buna göre yeni doğmuş bir çocuğun zihni boş levha (tabula rasa) gibidir. Bu boş levha yaşadıkça, deneyler ve gözlemler ile doldurulur.
Roman, Locke’un çağrışım ve ‘digressive’ (konudan sapma) teorisini birleştirir. Locke’un çağrışım teorisiyle, Toby Amca yanlış yaptığında onun düşüncelerini orduyla ilişkilendirir.
Boş zaman beygiri, aslen kişinin yaptığı tüm çağrışımların çekirdeğini oluşturan belirli bir fikre kafayı takmak anlamına gelir. Babası Walter Shandy, yanlışlıkla Tristram olarak yazılan ve Fransızca triste (hüzünlü) sözcüğünden türetilen bu ismi hiç sevmez.
Shandy ailesindeki son dört torun kısa ve düz burunludurlar. Özellikle Tristram’ın babası Walter Shandy, düz burun fikrine takıntılı hale gelir. Bu durum boş zaman beygirinin başka bir versiyonudur. Fiziksel travmalardan kaynaklanan takıntıları nedeniyle nesnel dünyayı algılamaktan kaçınırlar. Bu noktada karakterler, etraflarındaki diğer şeylere karşı dikkatsizdir. Bu durum da romandaki komik unsur olan yanlış anlamaları yaratır. Ayrıca Sterne kelime oyunlarına sık sık yer verir.
Okura Sesleniş
Okurla sohbet eder gibi yazılan yerler beni özellikle etkiledi. Sterne roman boyunca okuyucularına sık sık “Sayın Yargıçlar, Saygıdeğerler, Leydim, Lordum” diye hitap ederek okuru romanın kurgusunu oluşturmaya davet eder. Örneğin 3. ciltte Tristram, Bayan Wadman’dan bahsettiğinde, okuyucuların kendi hayal güçlerini kullanarak Bayan Wadman’ı çizmeleri için boş bir sayfa bırakır. Ayrıca Parson Yorick’in ölümünden bahsettiği bölümdeki gibi siyah sayfalardan ve konu dışı konuşma tarzını aktarmaya yardımcı olması için romanın her sayfasında öne çıkan aşırı çizgi kullanımından yararlanır. Her tire ile aklına gelen farklı bir düşünceye işaret eder.
Kitap Notlarından
Dokuz kitabın her birinin sonunda yer alan açıklama notları da oldukça keyifli ve bilgilendiriciydi. Bazı örnekler verirsek:
 Pencere Vergisi: İngiltere’de 18. yüzyıl boyunca evinin pencere sayısına ve türüne göre halktan alınmış bir vergidir.
 Dr. James Mackenzier: James Mackenzie (?1680 – 1761). Fizikçi, Sağlığın ve Onu Koruma Sanatının Tarihi‘nin yazarı (1758). Yapıtında korkunun, üzüntünün ve benzeri duyguların sindirim sistemini olumsuz etkilediğinden söz eder.
 Dunkirk’ün Düşüşü: Dunkirk Kalesi’nin yıkılması, Utrecht anlaşmasının koşullarından biridir. 1713’de kısmen uygulanmıştır. Burada söz edilişi Toby amcanın askeri harekâtının romanın zaman şemasında oynadığı birleştirici ve bilgilendirici rolün bir göstergesidir.
Vaaz: Pek çok hayranı arasında Voltaire’in de bulunduğu bu vaaz, Sterne’in kendisi tarafından ilk kez 29 Temmuz 1750’de, York Papazı olarak atandığında verilmiş, aynı yıl yayımlanmıştır.
 Reynolds: Sir Joshua Reynolds (1723-1792); zamanının en tanınmış portre ressamlarından. Sterne’in üç kez portresini yapmış, 1768’de yaptığı son portre Sterne’in ölümü nedeniyle yarım kalmıştı.
 Kuşatma: İngilizcede “kuşatma” demek olan siege sözcüğü aynı zamanda “hela”, “vücuttan dışarı atma” ve “anüs” anlamlarına gelir.
 Nil Nehri: Eski çağlarda Nil’in ılık çamurlarından insanın “kendiliğinden ürediğine” inanılırdı.
 Karaciğer: Eskilerin inancına göre aşkın ve derin tutkuların yatağı karaciğerdir.
Çağının çok ötesinde düşünen vaiz Sterne’in bu eseri hakkında James Boswell’in 1760 baharında yazdığı gibi “Okumamış olan var mı Tristram Shandy’yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi?”

“Kurmacanın Bir Kaynağı Olarak “Edebi Atıflar ve Bir Örnek: Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri – Fatma Sönmez” yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynakça:

  1. Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri – Laurence Sterne
  2. Kaderci Jacques ve Efendisi – Denis Diderot
  3. Jacques ile Efendisi – Milan Kundera
  4. Kurmacanın Bir Kaynağı Olarak “Edebi Atıflar ve Bir Örnek: Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri – Fatma Sönmez
  5. The Lockean Effect on Tristram Shandy – Feyza Kahraman

 

Yazarımızın  diğer yazılarına  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir