KAPAK (9)
Nihat Kopuz

RAYMOND CARVER’DAN ÖYKÜ YAZMAK ÜZERİNE

Raymond Carver’la ilk defa, The Paris Review’da yayımlanan röportajları aracılığıyla yıllar önce tanıştım. Konuşuyordu Carver; nasıl yazdığından, nasıl yazmamız gerektiğinden, niçin yazdığımızdan ve neden kısa öyküde ısrarcı olduğundan bahsediyordu. O konuştukça, anlatılanlara kulak verdikçe müthiş bir adamla karşı karşıyayım, dedim kendime ve ne kadar öyküsü varsa satın alıp okumaya başladım. Bazen hüzünlendim, bazen hınzırca güldüm ve oldukça öğrendim; yazmayı, hatta hayata, edebiyata karşı düşünmeyi de.

Can Yayınları tarafından bu yıl ilk baskısı yapılan Yazmak Üzerine’de içini dökmüş Carver. Öyle güzel dökmüş ki içini ve bu işte öylesine başarılı ki elimizde tutmakta olduğumuz metnin sadece bir deneme değil aynı zamanda bir öykü parçası olduğuna da bizi yer yer inandırıyor.
Konuşmasını babasının trajik yaşamıyla açıyor Carver.
Ardından yazma sanatı üzerine edindiği deneyimleri ve bu alanda geliştirdiği inançları bizimle paylaşıyor. Sonra, yaratıcı yazarlık dersleri aldığı öğretmen John Gardner’dan, “Dostluk” başlığı altında Tobias Wolff ve Richard Ford’tan, Dostoyevski üzerine kaleme aldığı ama sinemaya uyarlanamayan bir senaryodan, bazı öykülerinin ortaya çıkış anlarından, büyük usta Çehov’dan bahsediyor bizlere. Son kısımda ise etkisinde kaldığı bazı büyük eserlerin eleştirisini yapıyor.
Bütün bu bölümler üzerine konuşmanın oldukça eğlenceli olacağını düşünsem de şu an oluşturmaya çalıştığım yazının kapsamını aşacağından sizlere en çok etkilendiğim ve kitaba da adını veren kısımdan bahsedeceğim; Yazmak Üzerine. Bu kısımda Carver, yukarıda da belirttiğim gibi yazı sanatı üzerine geliştirdiği düşünce ve deneyimlerini aktarırken öykü yazarlarının ve yazar adaylarının kartotek fişlerine yazabilecekleri bir dizi uyarıda bulunur. Aşağıda bu uyarılara değinmeye çalıştım.
Asla ucuz numaralar yapmayın!
Carver’a göre öykünün merkezinde yer alan duygu veya olayı, anlatının sonuna kadar saklayıp sonunda bir sürprizle okuyucunun karşısına çıkmak ucuz bir numaradır ve yazar için ölümcül bir hatadır. Yani öykünün sonunda okuru şaşırtma umuduyla önemli ve gerekli bilgileri ondan saklama stratejisi hilekârlıktır ona göre. Mesela yaratılan kahramanın kör olduğunu ya da bacaklarından birinin olmadığını öykü sonuna kadar saklamak bir yazar hilesi olarak düşünülebilir.
Metinde insan olmalı. İnsan olarak tanınan birinin mesken tutmadığı bir yer sadece bazı bilimsel uzmanların ilgisini çeker.
Yani böcek, kuş, çiçek bir yere kadar demek istiyor Carver. Buradan, merkezinde insanın olduğu bir olay örgüsünün Carver için kaçınılmaz olduğunu anlıyoruz. Edebiyat üzerine şöyle bir kafa patlatmaya çalışsak Carver’ın ne kadar haklı olduğunu hemen anlarız kanımca. Edebiyat bir kurgudur nihayetinde ve bunun için konuşacak kişilere ihtiyacımız var. Bundan aşağı yukarı dört yüz yıl önce Azize Teresa’nın da dediği gibi “Kelimeler eylemlere yol açar”. Bunun başka da bir yolu yok!

 

Raymond Carver, Ridge House, Port Angeles, Washington. 1987.

Yetenek şarttır. Bazı yazarlar çok yeteneklidir. Yeteneksiz yazar da görmedim. Ama olaylara eşsiz ve eksiksiz bakabilmek ve bu bakış tarzını ifade etmek için doğru bağlamı bulmak, işte o başka bir şey.
Carver burada yazar imgesinin kendine özgülüğünü yetenek dediğimiz karmaşık ve belirsiz şeyin önüne koyuyor. Hayata diğerlerinden farklı bakmak onu bir başka biçimde anlatmamızı sağlar. Bu durum da bizi eşsiz ve kaçınılmaz kılar. Edebiyat tarihinde yer almanın kaçınılmaz kuralı da bu değil midir?
Nihayetinde elimizdeki tek şey bu, kelimeler; onlar doğru kelimeler olsa iyi olur.
Carver’a göre öykü yazmak bir kurgu oluşturmanın yanında en doğru kelimeyi aramaktır aynı zamanda. Önce hızlıca bir taslak çıkarır Carver ve ardından günlerce bu taslağı doğru noktaya taşımaya çalışır. Kelimeleri değiştirip durur, diyebiliriz.
Gerilim olmalı. Bir şeyin an meselesi olduğu, belirli şeylerin aralıksız hareket halinde olduğu hissi verilmeli, yoksa çoğu kez ortada öykü olmaz.
Burada yazarın okurda beklenti oluşturabilmesinden bahsediyor Carver. Yani okur metni eline alıp cümlelerde ilerlemeye başladığında metin ona bir şeyler vaat etmeli. Bu durum okurun metne inanmasını sağlayacağı gibi olayların aralıksız hareketi de onun metinden kopmasını engelleyecektir. Hayatın içinde de durum böyledir. Kırmızı ışıkta bekleyen insanlar dikkatimizi çekmez ama sokak ortasında bir kavga patlak verse merak duygumuz kamçılandığından o görüntüden bir süre ayrılmak istemeyiz.
Bir yazar “ifadenin temel kesinliği”ni gözetiyorsa doğru yoldadır.
Dil karmaşık bir mevzudur. Derdimizi yüzlerce şekilde anlatabileceğimiz gibi bir öyküyü de yüzlerce farklı şekilde yazabiliriz. Önemli olan peşi sıra dizdiğimiz kelimelerin, ifadenin -kanımca buna niyet de diyebiliriz- temel kesinliğini içerip içermediğidir. En doğrusunu, en uygununu metni kazıya kazıya bulmalıyız Carver’a göre.
Hiçbir demir, doğru yerde konulmuş bir nokta kadar saplanmaz kalbe.
Carver’ın bu ifadesi öykünün nerede sonlanacağıyla alakalı olmalı. Bir metni gereğinden fazla uzatmak, öteye beriye çekip sulandırmak onun ölümüne neden olur. Carver’ın öykülerinin son hali başta oluşturduğu taslaktan daima daha kısadır.
Bahane üretmeyin. Daha fazla zamanım olsaydı daha iyi yazardım demek saçmalıktır. Tanrı aşkına, git de başka bir iş yap o zaman!
Gerek yazarların gerekse yazar adaylarının sık sık içine düştüğü bir durumdur bahane üretmek. Öyle ki, bazı yazarlar sırf bu bahanelerine kulak vererek yazma zamanlarını sürekli ertelerler. Carver bundan kaçınmamızı ısrarla istemektedir.
Kısa öykü yazarının görevi, anlık görünüşe gücünün yettiği her şeyi katmaktır.  
Bu ifadeden Carver’ın öyküye anlık bir görünüşün ete kemiğe büründürülmesi olarak baktığını çıkarıyoruz. Mesela önümüzden hızlıca bir tren geçtiğinde, öyle bir şeyi görmesek de pencereden bir kızın baktığını hayal edebiliriz. Burada asıl mesele görüntüyü önce çağrışıma taşıyabilmek ardındansa zekâ ve uygulama becerimizi işe koşmak.
Tutku ve biraz şans bir yazar için iyi şeylerdir, çok fazla tutku ve kötü şans ise öldürücü olabilir.
Kolayca anlaşıldığı üzere dengeden bahsediyor Carver. Heyecana kapılmadan, paniklemeden, istekle ilerlemek ve elbette bir gün bir yerlerden doğru şansın çıkıp geleceğini umut etmek.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Yazmak Üzerine, Raymond Carver, Can Yayınları, Ocak 2022, Çev. Ayça Sabuncuoğlu

Yazarın Odası 1, Timaş Yayınları, Kasım 2017, Çev. Öznur Ayman

*Yazının kısa hali daha evvel Cumhuriyet Kitap ekinde yayımlanmıştır.

Yazarımızın diğer yazılarını okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir