GENÇ WERTHER’İN ACILARI
Johann Wolfgang von Goethe’nin henüz yirmi beş yaşındayken kaleme aldığı, modern Alman edebiyatı romanının başlangıcı kabul edilen Genç Werther’in Acıları, romantizm akımının etkilerini hissettiğimiz önemli bir başyapıt.
Roman yayımlandığı 1774 senesinde, dönemin Almanya’sında birçok insanın özellikle de gençlerin, derinlerinde sakladıkları hatta kimsenin dile getirmeye bile cesaret edemediği ‘’intihar’’ düşüncesini gün yüzüne çıkararak bir intihar salgınına yol açmıştı. Tıpkı kitap yayımlandıktan tam on üç sene sonra intihar edecek olan Beşir Fuad’ın, Osmanlı’da ardı arkası kesilmeyen intihar vakalarıyla dolu gazete manşetlerine sebep oluşu gibi.
Werther’in arkadaşı Wilhelm’e yazmış olduğu tek taraflı monolog mektuplarla ilerleyen roman ilk Alman mektup romanı olarak da karşımıza çıkıyor.
Aristokrat bir ailenin oğlu olan Werther, Walheim adında bir kasabaya yerleşir. Kendisi bir aristokrattır ancak kendini ne bir aristokrat ne de bir burjuva olarak görür. Bu kasabada aristokrat bir ailenin kızı olan Charlotte’ye âşık olur. Ancak Charlotte’nin Albert ile nişanlı olması, onun âşık olmadan önce de mektuplarında zaman zaman dile getirdiği intihar düşüncesinin sıklaşmasına ve daha derin bir melankoliye sürüklenmesine sebep olur.
Roman boyunca melankolisini mütemadiyen hissettiğimiz Genç Werther, çoğu sanatçı gibi duygularını en uç noktalarda yaşayan, ince ruhlu ve coşkulu bir ressamdır. Ani duygu geçişlerini ve değişken ruh hâllerini şu satırlarda dile getirir:
”Benim kalbim kadar dengesiz ve belirsiz başka bir şey daha görmemişsindir. Ama bunları sana anlatmama gerek var mı ki dostum? Sonuçta benim kederden ölçüsüz neşeye, tatlı melankolilerden şiddetli tutkulara doğru ani geçişlerime çoğu kez maruz kalan sen olmadın mı?”
Romanda dikkatimi çeken bir diğer husus da Werther’in doğaya olan sevgisi ve onunla özdeşleşmiş olmasıydı. Bunda Goethe’nin aynı zamanda bir doğa bilimci olmasının da etkisi olacak ki Werther’in ruh hâli romandaki mevsim geçişleriyle paralellik gösterir.
Örneğin mutlu olduğu anlar, romanda bahar mevsimiyle tasvir edilirken, mutsuz olduğu bazı anlar okura şöyle aktarılmış:
“Sana bu yerden, sert bir fırtınadan saklandığım küçük bir köy otelinden yazmak zorundayım değerli Chorlette’um” der ve devam eder. “Enerjimin yitip bittiğini görmüyor musun? Duygularımın nasıl yok olduğunu ama kalbimin hâlâ deli gibi çırpındığını? Tek bir an bile mutlu değilim. Her şey boşa. Hiçbir şey bana iyi gelmiyor…”
Her başarılı romanda gördüğüm o güçlü karakterleri, edebiyat dünyasında yüzyıllar boyu biz okurlar arasında dolaşan ulvi ruhlara benzetirim. İşte Werther de onlardan biri. Ve anlaşılan daha yüzyıllar boyu aramızda dolaşmaya devam edecek.
Genel Yayın Yönetmenimiz Aysel Karaca’nın roman hakkındaki yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.