banyo
Beril Akdoğan

BAŞLIKSIZ, DERSSİZ ŞİRAZE

Çirkin mi çirkin Şiraze. Çirkinliği şansıyla doğru orantılı Şiraze. Şehrin en zengin adamıyla evlenmiş Şiraze. “Adamın içi seni dışı beni yakar. Ama bir eli yağda bir eli balda Şiraze’nin,” diyorlar. Kocaman bir sinek olup odaları dolaşsak; bir odada tüm gün gazetelerin magazin sayfalarını okuyan Şiraze’yi görürüz.

Vızıldayarak odadan odaya geçerken hiç işi olmadığı halde günde iki üç kez kapıyı çalan Şoför Necip ‘in geldiğini görürüz, güya Mesut Bey bir şey unutmuştur. Kimi zaman pırlantalı cep saatini, kimi zaman ajandasını bazen de altın sapları olan yakın gözlüğünü… Bir oğlan annesi Emel’le cilveleştiklerini sinek beynimizle bile anlarız. Akşam olunca suratsız Mesut Bey gelir. El iyisi nemrut Mesut Bey. “Nemrut olmasına nemruttur da parası için çekilir bee,” der şehrin bir kısım para avcısı, mahalle kuaförlerinde röfle yaptırırken. Bir eli yağda bir eki balda Şiraze’nin. Mesut Bey’i nasıl tavlamış akıl sır erdiren yok. Görücü usulü gibi bir şey olsa da Mesut Bey bir şekilde beğenmiş Şiraze’yi. Aslında Şiraze tüm çirkinliğine karşın, burnu Kaf dağında bir kadın. Kimseleri istememiş nemrut Mesut’a kadar. Onu da niye istediğini, planlarını, yirmi sekiz satır sonra öğreneceğiz. Evlendiklerinde yerel bir gazeteye Karun Kadar Zengin Mesut Derviş’in Karısı başlığıyla çıkmış ama Şiraze’ye bu yetmezmiş. Mesut Derviş’in karısı olarak değil Şiraze Derviş olarak çıkmak istiyor gazeteye.
Küçüklüğünden beri para değil merakı, asıl karanlık arzusu bilinmek, tanınmak. Nasıl olursa olsun tüm insanların adını bilmesi. Bunu akademik başarıyla ya da güzelliğiyle yapamayacağı çocukluğundan belliydi. Doğduğundan beri birbirinden anormal derecede uzak gözleri, minicik burnu, orantısız ağzıyla güzel kisvesinden oldukça uzak. İstemli başarısızlığı ise okula başlayınca belli oldu. Sinsi bir zekâya sahip olmasına karşın kitaba, okumaya, matematiğe ilgisi yoktu. Zekâ türleri vardır ya Gardner’in. Uzamsal zekâ, sözel zekâ falan. Şiraze gibilere özel sinsisel(!) zekâ diye bir tür de olmalıydı.  Türlü kötülüğe, sinsiliğe basar kafası.  Hiç arkadaşı olmadığından arkadaş ortamlarını pek karıştıramamıştı; ama küçücük evlerinde istediğini yaptırmak için annesini, babasını ve babaannesini birbirine düşürdüğü çok olmuştur. Annesi, babası bile sevmez Şiraze’yi. Mesut Bey’in onun neyine tav olduğunu onlar bile anlamazlar. Evlat olsa sevilmez Şiraze. Ama işte…
Neyse çok şükür evden gitmişti ya önemli olan o. Bakışlarının anlamı olduğundan beri sevmiyorlardı kızlarını. Yılan yılan bakıyordu sanki. Birbirlerine itiraf ettikleri an hem çok utanmışlardı hem de rahatlamışlardı. Anne baba olarak çocuğunu sevmemek görülmüş şey değildi çünkü. Ama karı koca ikisi de aynı duygular içindeyse demek ki problem Şiraze’ydi. Şiraze, büyüdükçe de bu hisleri değişmek bir yana derinleştikçe derinleşiyordu. Kimse almaz da başlarına kalır diye ölesiye korkmuştu annesi. Lakin tam tersi oldu. Daha önce de bahsettiğimiz üzere Şiraze’nin yılan bakışlarının ve orantısız yüzünün nedense birçok talibi oldu. Şiraze ise herkese burun kıvırdı. Mesut Bey talip olunca küçük dillerini yutacaklardı, Şiraze’nin de onu kabul edeceğinden, yanlış sebeple, eminlerdi. Amaaa… Şiraze para değil şöhret istiyordu. Önce Mesut Bey’le davetlere katılıp şöhret olmayı umdu. Birkaç davet sonrası basının ona ilgisinin olmadığını anladı. Ne kadar hoş giyinirse giyinsin bir türlü Mesut Derviş’in karısı olmanın dışına çıkamıyordu. Aylarca birçok yöntem denedi ama ilgiyi üzerine çekemedi. Ta ki gazetede gördüğü ilanlardan biri, sinsi kafasında bir ampul yakana kadar. Bu fikrin denemesi yoktu o yüzden günlerce düşündü ve şöhreti böyle yakalayacağından emin oldu. Ve o gün geldi, bir Perşembe gecesi Mesut Bey ve evdeki herkes uyuduktan sonra kendini kocasının çalışma odasının orta yerine astı. Şiraze’nin yılan gözleri böylece sonsuza kadar kapandı demeliydim ama emin olmasına rağmen o gözler kapalı gitmedi. Sadece yılan yılan bakmıyordu artık her nedense.  Gökyüzünde bir yerde Şiraze gazete başlıklarını heyecanla bekledi mi, bilemiyorum.
Başlık atıldı: “ Mesut DERVİŞ’in acı günü. “
 

 

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 
 
 
 
                                                                                                                                 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir