ARKAİK GÜLÜŞ
Tüm zamanların en iyisini gördük ve güzel hatıralar biriktirdik diyemiyorum. Kaoslu bir ortamda ömür sürdük.
Kaldığımız megaronlarda akşamları başımızı rahatça yastığa koyup gün içinde yaşadığımız olayları düşünerek dersler çıkaramadık. Yatarken yüksek tavanlara bakıp gülümseyerek hiç hayal kuramadık. Mitlerin hüküm sürdüğü coğrafyamızda her şey zaten hayallerimizin de ötesindeydi. Bu tam olarak anlatamadığım bir hâl olabilir ve duygularımızla birlikte bütün ifadelerimiz, ağlamamız hatta gülüşümüz bile sizlere komik gelebilir.
Mesela sürü ile tanrımız vardı bizim. Zeus’u bilirsiniz. Devamlı kadınların peşinden koşan, onları yalanla dolanla kandırıp evlenen Zeus. Güya Olimpos dağından adaleti sağlardı! Sonra Apollo var, müziğin ve şiirin tanrısı. Denizlerin hâkimi Poseidon, evlilik tanrıçası Hera, savaşanların ilahı Ares ve uslanmaz tüm âşıkların hamisi Eros. Adları tanrı işte. Say say bitmez.
Fazlaca konuşanımız, bir o kadar da yazanımız, düşünenimiz vardı. Sokrates, Herakles, Platon, Aristoteles, Homeros. Hepsini tanıdığınıza eminim.
Bizim payımıza ise sadece çalışmak düştü. Hazinenin üzerindeki dilenciler gibiydik.
Kouros ve Korai dediler bize. Klazomenai denilen şehirde, ölümsüz ağacın kutsal meyvesinden iksir elde etmek için birlikte işliğe giderdik. Siz Urla diyorsunuz Klazomenai’ ye bugünlerde.
İşliğe gelen zeytinleri değirmen taşları altında ezip hamur hâline getirerek baskı tablasındaki kil torbalara koyardık. Sonra bocurgat sistemi ile sıkımını yapar, birkaç işlemden daha geçirerek zeytinyağı elde ederdik.
Tapınak inşaatlarına taş, mermer taşımak, kum çekmek, inşası bitince temizliğine yardım etmek, tanrıların severek yiyip içtikleri ambrosia ve nektarları hazırlamak biz ölümlülerin işiydi. Sadece çalıştık. Çok ama pek çok çalıştık.
Mutluluk göreceli bir kavramdır ama nerede, ne zaman, her ne koşulda yaşarsak yaşayalım mutlu olabilmeyi öğrenmek gerekir. Başardığımızı söyleyemem.
Keşke yaşarken de şu an ki gibi kıymetimiz bilinseydi, belki mutluluğumuz da diğer hislerimiz de sahici olurdu.
Heykeltıraş zoraki gülümsememizi öylece kazıdı suratımıza. Bu komik mütebessim ifademize arkeologlar “Arkaik Gülüş” adını verdiler. Kouros ve Korai’nin gülünç dışa vurumu da diyebilirsiniz.
Merak ediyorsanız bizi müzede ziyaret edebilirsiniz. Genelde, karşımıza geçip fısır fısır yorumlar yapıyor, hayretle inceliyorsunuz. Sizi duyuyoruz. Kouros ve ben bizden farklı yaşadığınızı ve gülüşlerinizin gerçek olduğunu düşünüyoruz.
Bir ricamız var sizden. Bizi görmeye geldiğinizde bizim için şen kahkahalar atar mısınız? İçten bir şekilde gülmek kim bilir ne kadar güzeldir, ne iyi gelir hepimize.
Sahi! Peki siz üzerine oturduğunuz hazinenin farkında mısınız?
Bocurgat: Çıkrık. Ağır yükleri yükseğe çıkarmak için kullanılan bir araç.
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.