Münire Çalışkan Tuğ foto
Münire Çalışkan Tuğ

EDEBİYAT DÜNYASINA PANZEHİR SORULAR 2023

2023 yılında yoğun bir edebiyat gündemi yaşandı. Yepyeni kitaplar okurların beğenisine sunuldu. Biz de Panzehir Dergi olarak yayınladığımız metinlerle, söyleşilerle, eleştiri-tanıtım yazılarıyla edebiyat  ve sanat ortamına katkıda bulunmaya çalıştık.
Bu yıl ikincisini yayımlayacağımız Panzehir Sorular’la,  yazarların penceresinden bir tür bellek tazelemesi yapmayı amaçlıyor, edebiyat tutkunları için ufuk açıcı olacağına inanıyoruz.  
Bir yılı daha geride bırakırken 2023’ün edebiyatını, edebiyat dünyasından isimlere sorduk. Değerli görüşlerini bizlerle paylaşan tüm edebiyat dostlarına teşekkür ederiz.
Yeni yılda panzehriniz edebiyat olsun…

 

Edebiyat eserlerinin değerini hangi ölçüt belirler? Okur mu, satış mı, eleştiri mi, ödül mü?
Bir eserin edebi değerini belirleyen her dönem evrensel kalabilen teması, o temayı işleyiş biçimi, dili, anlatımı, anlatılanın okura geçebilmesi ve onun dünyasında güçlü bir etki yaratabilmesidir. Yüz yılları aşarak bugüne gelen eserleri yeniden okuduğumuzda okura yeni kapılar araladıklarını görüyoruz. O eserler bize yeni sırlar fısıldıyor, ruhumuza iyi geliyor, gezegenimizde yaşanan ve yaşanacak sorunlar üzerine yeniden düşünme olanağı vererek elimizden tutup bizi keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Onunla yürüdüğümüz yol daha önce hiç yürünmemiş kadar çekici, anlamlı, heyecanlı geliyor.
Edebiyat zevki ve estetik algısı gelişmiş, nitelikli okur sayısı yüksek bir toplumda eleştiri, ödül, satış rakamları birbirine bağlı durumlardır. Okur donanımlı ise edebiyat eserinden beklentileri o ölçüde yüksek olacaktır. Yazar bu verili durumu bilerek yazacak,  eleştirmen de eserin değerini ortaya koyacak,  böylece nitelikli okurun ve özgür eleştirmenin testinden geçen eser, okur tarafından tercih edileceği için satışı da yükselecek, ödül de alacaktır.
Tek başlarına okurun, satış rakamlarının yüksek olmasının, ödüllerin ve eleştiri adına yapılan güzellemelerin hiçbir önemi yoktur bir eserin değerini belirleyen ölçüt olarak. Popüler olan, her yazdığı beğenilen, alkışlanan, övülen, yarışmalarda ödülleri toplayan, dolayısıyla da çok satan bir yazar kendini aşamaz, zamanın süzgecinden geçip geleceğe kalamaz diye düşünüyorum.
Son dönemlerde değerinin yeterince bilinmediğini düşündüğünüz öykücüler ve romancılar var mı?
 Son beş yıldır büyük bir ilgiyle güncel edebiyatı izlemeye çalıştım. Sanatsal değeri yüksek olan eserler de geldi masama, çok vasat olanlar da. Bir yandan da geçmiş dönem eserleri hep elimin altındaydı. Bu yılki okumalarım güncel edebiyattan çok eskilere yönelik oldu.
Son dönemde değerinin yeterince bilinmediği eserlere-yazarlara gelince, şu bir gerçek ki sosyal medya herkesin herkese çok kolay ulaşabildiği büyük bir güç. Otuz yıl önce okurunun zar zor haberdar olduğu bir eseri günümüzde iki saat içinde herkes öğreniyor. Okurların kendi aralarındaki etkileşimi, kimi zaman yanıltıcı olsa da, nitelikli eserleri öne çıkarıyor. Bu yeterli mi? Asla yeterli değil.
Okur nitelikli bir esere ulaşmak için ciddi bir kazı yapmak zorunda. Edebiyatın mutfağı  -okurun rehberi olan dergilerin çoğunun kapanmış olması, bir kısmının popüler kültürün etkisinde kalması, yaşamayı sürdürebilenlerin de okura ulaşma zorlukları bu kazıyı daha da zorlaştırıyor. Aynı durum, eserini okurla buluşturmakta zorluk yaşayan yazar için de geçerli. Böyle olunca da çoğu okur güncel edebiyattan uzaklaşıp yeniden eskilerin kapısını çalıyor. Sanırım benim yaptığım da bu.
İlle de isim vereceksem son dönem yazarlarımızdan ( değeri bilinmediğinden değil, daha çok okunmasını istediğim için) Mine Söğüt, Burhan Sönmez, Sema Kaygusuz, Aslı Erdoğan, Behçet Çelik, Fuat Sevimay, Berna Durmaz, Polat Özlüoğlu, Deniz Gezgin, Kemal Varol, Yavuz Ekinci adlarını sayabilirim. (Unuttuklarım beni bağışlasın.)
Kendi okumalarımdan hareketle söylersem, dünya edebiyatının köşe taşlarından olan Don Kişot’un bile yeterince değerinin bilinmediğini düşünüyorum. Biz; modernizm, postmodernizm, üstkurmaca tartışmaları yaparken Don Kişot’a derinden baksak bunların hepsini orada göreceğiz.
Suat Derviş gibi güçlü bir yazarı, bazı araştırmacıların takdire değer çalışmalarıyla, doğumundan 120 yıl sonra tanıdık çoğumuz. Yine edebiyatımızın dönüm noktası 50 Kuşağı sanatçılarının eserlerinin hâlâ hak ettiği değeri yeterince görmediğini düşünüyorum. Onat Kutlar, Leyla Erbil, Bilge Karasu, Sevim Burak, Vüs’at O Bener, Adnan Özyalçıner, Nezihe Meriç, Yusuf Atılgan, Orhan Duru, Feyyaz Kayacan, sonrasında  Sevgi Soysal, Oğuz Atay…  Bu sanatçılarımız yeterince okunup irdelenseydi bugün daha nitelikli bir edebiyat ortamımız olurdu diye düşünüyorum. Demem o ki biz hâlâ babayı öldüremedik, dolayısıyla da varoluşsal sorunlarımızla boğuşup duruyoruz.
2023’te tadı damağımda kaldı dediğiniz o film hangisi?
Bu yıl çok az film izledim. Bunlardan biri olan “Kuru Otlar Üstüne” üzerine çok yazıldı, konuşuldu. Toplumun genel geçer ahlak anlayışıyla bakmayıp filmin içinden yapılan değerlendirmeleri keyifle okudum. Filmin beni etkileyen pek çok yönü vardı. Perdeye ışık yansıdığında kendimi otuz yedi yıl öncesinde, Ağrı’da göreve başladığım yıllarda, buldum. Bu sene yaz gelmez, dediğim o karlı fırtınalı yıllarda. Yine Ağrı’da sosyal hayatın kısıtlılığının bunaltmışlığı ile bir dergiye abonelik için yazdığım ve içimi döktüğüm mektubu anımsayıp gülümsedim.
Filmde Nuray Öğretmen’i kesik bacağı ile gördüğüm an yeni bir alt üst oluş yaşadım. Ankara Garı’nda yaşanan o vahşette bacağını kaybeden, hastanede süren tedavisi sırasında yaptığı resimde bacağından kalan boşluğu çiçeklerle tamamlayan sevgili Günay’ın acılarını ve umudunu içimde duyumsadım.
Göreve başladığım yıl, eskiyen lastiğinden geriye kalan tabanı iple ayağına saran öğrencimin karlar içindeki çıplak ayaklarını ve ışıl ışıl parlayan gözlerini yeniden görür gibi oldum.
Okulundaki en küçük sorunu çözemeyip amirlerinden icazet alan, kendisi olamayan, bulunduğu yerin hakkını veremeyen, çalışanlarına sıkıntılar yaşatan müdürler de yabancısı olduğumuz durumlar değildi. Benim için sarsıcı olmasının yanında anılarımı tazeleyen bir film oldu Kuru Otlar Üstüne.
Beni sarsan diğer bir film de Kurak Günler oldu. Toplumsal sıkışmışlığın, bunalmışlığın, çıkışsızlığın yaşandığı bir ortamda “Sanat umuttur,” diye gittiğim sinemada daha da daraldım yüzümüze vuran gerçekliğimizle.
Alex Garland’ın filmi Men, kültür tarihinden seçtiği eril ikonlar, Apollonik peysajlar, mitlere ve Antik dönem tragedialarına yaptığı göndermelerle ilgimi çeken bir film oldu.
Sizce 2023’te edebiyat gündemine damgasını vuran olaylar ve tartışmalar nelerdi?
2023’te bir yarışmada dört kitaba birincilik ödülü verilmesi oldukça ilginç geldi bana. Bu soru geçen yıl sorulmuş olsaydı, olumlu bir sanat olay olarak Suat Derviş ile ilgili çalışmalar, derdim. Benim için bu yılın en önemli gelişmesi edebiyatımızda güçlü bir yeri olduğuna inandığım Füruzan’ın 24 yıl aradan sonra Akim Sevgilim adlı öykü kitabının yayımlanmasıdır. Yine Metis Yayınları ve  Sanat Kritik işbirliği ile  düzenlenen Bilge Karasu Günleri, Nilüfer Belediyesinin Tomris Uyar Sempozyumu benim açımdan 2023’e damgasını vuran çalışmalardır.

 

 

Daha fazla Panzehir Söyleşiye  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz

 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir