“BABAYA MEKTUP” FRANZ KAFKA
Franz Kafka’yı daha iyi anlamak, onun eserlerini ve felsefesini daha iyi kavramak için önemli bir belge niteliği taşıyan Babaya Mektup adlı bu eser, şüphesiz Kafka okumaya başlamak için çok doğru bir kitap.
Franz Kafka’nın bu eserinde; babasına olan kızgınlığını ve kırgınlığını, ikisi arasındaki sorunlu baba-oğul ilişkisini, babası tarafından kendisine uygulanan psikolojik şiddet ve baskının altında nasıl ezildiğini okuyoruz.
Oğlunun hayatına sürekli müdahale eden baba Hermann Kafka her şeyde olduğu gibi Kafka’nın Julie Wohryzek ile evlenme kararına da karşıdır. Franz bunun üzerine duygu ve düşüncelerini dile getirmek niyetiyle bir mektup yazmaya karar verir. Otuz altı yaşındayken, iki haftalık bir zaman diliminde kendi el yazısıyla kaleme aldığı, yüz sayfayı bulan bu mektup hiçbir zaman sahibine ulaşmaz.
Babasıyla hem fiziksel açıdan hem de karakteristik açıdan taban tabana zıt olan Kafka, her zaman kendisini ona kabul ettirmeye ve sevdirmeye çalışmıştır. Ne var ki babası Hermann Kafka bu zayıf ve çelimsiz çocuğun kendisine benzemesini istemiştir. Bu sert, iri ve çabuk sinirlenen adamın otoritesi altında ezilen Kafka mektupta bunu şöyle dile getirir:
”Gel gör ki baba olarak benim için fazla güçlüydün, özellikle erkek kardeşlerim çok küçükken öldükleri ve kız kardeşlerim çok sonradan geldikleri için ilk darbeye tek başıma dayanmak zorundaydım ve bunun için fazla güçsüzdüm.”
Kafka’nın diktatörlerden, otoriter sistemlerden pek hoşlanmamasının sebebini buna bağlamak yanlış olmaz. Hatta mektuptaki şu satırlarda bunu gayet açık bir şekilde görebiliriz:
“Bana, dükkânda ve aile içinde, çoğu insana dikkatle ve şüpheyle yaklaşmayı öğretmeye çalışıyordun (Bana, çocukken benim için bir şey ifade eden ve senin yerin dibine sokmadığın tek bir kişinin ismini ver) ve bu seni şaşırtıcı biçimde rahatsız dahi etmiyordu. (Demek bu durumu kaldıracak kadar güçlüydün, belki de bu, gerçek bir diktatörün sembolüydü.)”
Babası her ne kadar Kafka’nın yazmasına karşı çıksa da o yazarken mutluydu. Kendini özgür, rahatlamış ve güvende hissediyordu. Her ne kadar özgür hissetse de bugün onun eserlerini okuyan her edebiyatçı, satır aralarında Hermann Kafka’nın Franz Kafka üzerinde bıraktığı güçlü etkinin izlerine rastlıyor. Franz Kafka mektupta bunu şöyle itiraf eder:
“Elbette bir yanılgıydı bu. Özgür değildim ya da en azından henüz değildim. Yazdıklarım seninle ilgiliydi. Orada sadece senin göğsünde, yakınamadıklarımdan yakınıyordum.”
Bu durumun en güzel kanıtları; mektupta da yer yer okuduğumuz kendisini babasıyla karşılaştırması, her şeyde babasını bir ölçüt olarak görmesi ancak hiçbir zaman onun gibi olamamasından kaynaklanan suçluluk duygusu ünlü eseri Dava romanında kendisini gösterir. Neyle yargılandığını bilmeyen, romanın ana kahramanı Josef roman boyunca suçunun ne olduğunu, neden suçlandığını bulmaya çalışır. Bu romanda kullanılan metaforu Babaya Mektup adlı eseri okuduğumuzda kavramak çok daha kolay olacaktır. Romandaki adalet sistemi -yani güç unsuru- babası, Josef ise Franz’ın kendisidir aslında.
Hayatı boyunca aldığı kararların merkezinde (bilinçli veya bilinçsiz) hep babası vardır. Bu kararlar kimi zaman babasının isteği üzerine, kimi zaman babasına kendisine kabul ettirmek için, kimi zaman da babasından kaçmak için alınmış kararlardır. Yaptığı evliliklerden seçtiği mesleğe kadar…
Kendisinden sonra birçok yazar ve düşünürü etkileyen, yaşarken kıymeti bilinmemiş bu eşsiz sanatçıyı ve Dünya edebiyatına kazandırmış olduğu büyük eserleri anlamak için mutlaka okunması gereken bir eser Babaya Mektup. Kafka’nın kitap olması için tasarlamadığı bu mektubunun günümüze ulaşmasını, ölümünden sonra birçok eserinin de yayımlanmasını sağlayan arkadaşı Max Brod’a borçluyuz.
https://www.iskultur.com.tr/babaya-mektup.aspx
Diğer kitap yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazımızı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.