KAPAK (46)
Dilek Üstündağ

SEVTAP YILDIZ’IN ÖYKÜ KİTABI “NE MUTLU APARTMANI”

“Yalnızlık insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder.”

                                                                                     

              Carl Gustav Jung / Anılar, Düşer, Düşünceler

Sevtap Ayyıldız Ne Mutlu Apartmanı (İndie Kitap 2020) adlı öykü kitabında bireyin yalnızlığını, hem yaşadığı topluma hem de kendine yabancılaşma sürecini ve bu sürecin içindeki varoluş sancılarını odağa almıştır.
Yabancılaşma terimi, kavramsal zeminini Hegel ile bulmuştur. Hegel’e göre yabancılaşma insanın gelişim sürecinin merkezi olmaktadır. Kendi dışında bir dünya yaratan sonra da bu dünyanın kendi ürünü olduğunu anlayan ruhun, yavaş yavaş dünyanın kendi dışında olmadığını kavramasıdır. Hegel yabancılaşmanın, bu kavrayışın eksikliğinin bir sonucu olduğunu söylemektedir.  Lukacs’ın yaptığı tahliller ise bu olguya farklı bir açılım getirmiştir. Lukacs’a göre yabancılaşma, daha genel olarak bireylerin kendi sosyal ilişkileri üzerindeki kontrol eksikliğini ifade etmektedir. Buna göre toplumsal sözleşme aracılığıyla toplumda ortaya çıkan özgürlük kaybı olarak da tanımlanır.
Ne Mutlu Apartmanı öykü kitabını oluşturan kahramanlar da özgürlük kaybı yaşayan, anlamsızlık halinde, toplumdan dışlanmış insanlar olarak karşımıza çıkar.
Öykülerdeki yaşamlar, kişilerin toplumsal bilinçle olan ilişkilerine göre yani kendileri dışında kalan bireylerle kurdukları ve kurmadıkları temaslar sonucu şekillenmektedir. Bu süreçte toplumun çizdiği sınırlar, koyduğu kurallar, ön yargılar v.b. yüzünden benliklerinden ödün vermeye başlayan ya da çoktan ödünün en büyüğünü vermiş olan kahramanlar, bir yandan kendilerine ve çevrelerine yabancılaşırken diğer yandan bu sürece uyum sağlamak, hayatlarını devam ettirmek için yalnızlıklarının içinde bir varoluş mücadelesi verirler.
Önyargı, kuşku ve iletişimsizliğin hüküm sürdüğü Ne Mutlu Apartmanı’nda öykü kahramanları birbirinden gerçek anlamda haberdar değildir.
Her bir dairenin kapısı bir diğeri için kapalıdır. Yaşam şekli yüzünden apartmanın dışlanan sarışın kadını, komşularıyla bir kahve içmeyi nasıl arzuladığını kitabın Kızımın da Saçları Uzun öyküsünde şu sözleriyle dile getirir:
“Beni de bir gün aralarına alırlar mı? Bir kahve içimlik? Fal bakıyorum dersem namusu falan bırakıp koşarlar kapıma.”
Sözlerinin hemen ardından, bunun gerçekleşmeyecek bir hayal olduğunu düşünüp mevcut şartlarında varlığını devam ettirebilmek için savunma mekanizmasını geliştirerek şöyle söyler;
“Aman boş ver, hepsi kartlaşmış. Muhabbetleri de bayattır bunların.”
Benzer şekilde Anı Toplayıcısı öyküsündeki Aynur Hanım’ın kapısını apartmanın çocuk kahramanı Erkin dışında çalan olmaz.  Aynur Hanım’ı yaşadığı apartmana yabancılaştıran şeyse, diğerlerinin tuhaf bulduğu biriktirme merakıdır. Kimse bu merakın nedenini,  kadının neden gidip gidip ölmüş kocasının sevdiği ya da zamanında alamadığı gömlekleri, ayakkabıları aldığını ve onları biriktirdiğini düşünmez. Sadece onu yok sayıp ondan uzak dururlar.  Böylece Aynur Hanım da toplum içinde kendi istediği gibi özgür yaşama konusunda kayıplar vermiş insanların arasına girmiş olur. Kendisine ekmek alan Erkin’i içeri çağırıp dondurma ikram eden kadın, karşısında onu gerçekten dinleyen birini bulmanın ne kadar zor olduğunu Erkin’e şu sözleriyle anlatır;
“Ne güzel dinliyorsun. Gerçekten dinlemek için dinliyorsun. Genellikle insanlar dinlemezler. Sen anlatırken sözünü kesip kendi muhteşem hayatlarından örnekler verirler, yetmez öğütlerini sıralarlar.”
Bu noktada görüyoruz ki Erkin de Ne Mutlu Apartmanı’na taşındığından bu yana yalnızlık çekmektedir. Ama onun farkı, çocuk oluşundan gelir. Henüz toplumun dayatmalarıyla şekillenmemiş daha içten daha saf olduğundan dolayı annesinin oradan uzak dur demesine karşın Aynur Hanım’a,
“Artık arkadaş olduk. Ne zaman isterseniz sizi dinlerim. Benim de burada pek arkadaşım yok” diyebilmektedir.
Kitaba ismini veren Ne Mutlu Apartmanı öyküsündeyse, her ne kadar annesinin sözlerinden etkilense bile yine de tarafsız ve saf bakışıyla Erkin’in gözünden babasının işsiz kalması sonucu oturdukları lojmandan çıkarılmalarını, yeni taşındıkları yerde hem psikolojik hem de maddi sebeplerden dolayı komşulardan uzak bir yaşam sürmelerini ve Erkin’in çektiği yalnızlığı görürüz.
“Babamın son günlerde yüzü karardı, göbeği küçüldü. Annemin deyimiyle, tadı, tuzu yok. Eskiden akşamlarımız misafirliğe gelen komşularla eğlenceli geçerdi. Büyükler salonda sohbet ederken biz çocuklar patlamış mısır yer, oyunlar oynardık. Bu yeni apartmanda ne komşu ne de arkadaş edinebildik. Akşamlar sessiz, çayın yapılan kekeler, börekler de yok.”
“Bir ay oldu henüz yaşıtlarımla tanışmayı bırak karşılaşmadım bile. Apartmandakiler ya çok küçük ya da yaşlı.”
Sevtap Ayyıldız Ne Mutlu Apartmanı’nda içinde yaşadığımız toplumu bir apartman modelinde ortaya koymuş, kitabı oluşturan öykülerini de o apartmanın dairelerindeki yaşamlardan kurmuştur.
Birbirine hem çok yakın hem de bir o kadar habersiz yaşamları konu alan on sekiz öyküden oluşmaktadır Ne Mutlu Apartmanı
Yalnızlaşmadan yabancılaşmaya doğru giden öykü kahramanlarının kimi, içinde bulundukları duruma kayıtsız kalırken, kimi de Postacı öyküsünde “Yalnız değilim, öykü kahramanlarımla paylaşıyorum evimi” diyen yazarın söylediği gibi buna çözüm olarak kendine ütopik bir evren kurmaktadır.
Kitap bu yönüyle bizi, yalnızlaşma ve yabancılaşma duygularının bireyin psikolojisini nasıl bozabileceği ve onu nasıl çaresizliğe sürükleyebileceği gerçekliği ile baş başa bırakır.
Ne Mutlu Apartmanı’nı okurken siz de kendinizi o apartmanda yaşayan sakinlerin arasında hissedebilir, Erkin’in, Aynur Hanım’ı bir daha ziyaret edip etmeyeceğini veya Ölümü Beklerken öyküsünün kahramanı kadının yatıp ölümü beklemesinin sonucu ölüp ölmediğini merak edebilirsiniz. Ya da kendinizi, apartmanın sürekli balkonda oturan emeklisi ve en anlayışlısı olan Ali Bey’in kış gelince ne yapacağını düşünürken bulmanız da mümkün. Sevtap Ayyıldız, her okura farklı çağrışımlar yapacak öyküleri bu kitapta okuru ile buluşturuyor.
 
 

Kaynakça:

*Modern Bireyin Yalnızlaşması ve Yabancılaşması Bağlamında Apartman Hayatı ve Cahit Zarifoğlu’nun “Eksik Yol” Öyküsü (Türk Dili ve Edebiyatı dergisi Cilt:59 Sayı: 2, 2019, 449-466)

**https://gazetesanat.com/20.yuzyıl-edebiyatının-ana-kavrami-yabancılasma

 

Diğer kitap analiz yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir