KAPAK (46)
Berrin Yelkenbiçer

SADECE 51 SAYFA, “YALIN TUTKU”

Bir keresinde bir kitap okudum. Hayır, hayatım değişmedi. Hayatımı değiştiren, yolumu belirleyen, yönümü netleştiren çok kitap oldu ama bu onlardan değil.

Bunu havaya kaldırıp hızlıca silkelemek istedim, içindeki gereksiz sözcükler, orada ne aradığı belirsiz kahramanlar, bozuk cümleler, yolunu şaşırmış kurgular hatta imlâ hataları dökülüp kitap da konu da diğer kahramanlar da hafiflesin diye. Aynı hikâye, yarısı kadar sözcük ve sayfayla anlatılabilecekken üzerime boca edilen bunca karmaşa, bir okur olarak beni öyle yordu ki yazarın bir başka kitabını alıp okuma niyetine giremedim.

Sahi, keşke hayatın öyle bir özelliği olsa; bazı kitapları şöyle bir silkelediğimizde fazla olan her şey dökülüverse de birbirine karışmış kurguyla sözcükler yerli yerine otursa, yazarın da okurun da işi kolaylaşsa, geriye saf bir yazma ve okuma keyfi kalsa. Şimdi kendimi tutamayıp büyük düşüneceğim ve aynı şeyin bazı insanlara da uygulanabilirliğini hayal edeceğim. Mesela bazıları ayaklarından tutularak baş aşağı silkelendiğinde zihinlerindeki ve kalplerindeki bütün kötülükler dökülse de geriye kalan saf iyilikle dünya güzelleşse.
İnsanları bilemeyeceğim ama neyse ki buna ihtiyaç duymayan kitaplar var.
2022 yılı Nobel edebiyat ödülünün sahibi Fransız yazar Annie Ernaux, diğer çoğu kitabında olduğu gibi otobiyografik özellikler taşıyan Yalın Tutku romanında, isimsiz bir kadın anlatıcının ağzından, kendinden bir hayli genç ve evli bir adamla yaşadığı cinselliğe dayalı bir ilişkiyi anlatıyor.
Kadının adama ulaşamadığı, daha çok adamın telefon edip gelmesiyle şekillenen bu ilişki kadının evinde yaşanan seks üzerinden devam ediyor.
Dışarıda görüşemiyorlar, evliliğini olumsuz etkiler diye kadın adama telefon bile edemiyor. Adam bir yabancı, soğuk bir doğu ülkesinden ve adı A. diye veriliyor. A., doğu bloku ülkelerinde âdet olduğu üzere çok içiyor, Alain Delon’a benzetilmekten hoşlanıyor, büyük arabaları seviyor.
A.’yla ilgili verilen bilgi sınırlı. Daha çok anlatıcı kadının iç ve dış sesini okuyoruz.
Kadının A.’ya hissettikleri bir süre sonra saplantıya dönüşüyor. Onun telefonunu ve evine gelmesini beklemekten başka bir şey yapamaz hale geliyor. Adam geldiği zaman da birlikte oldukları dakikaları sayıyor, gitmeden önce giyinmesini acı çekerek izliyor. “Ceketini giyince her şey bitmiş olacaktı. İçimden geçen zamandan başka bir şey değildim artık.” diyerek zamanı sorguluyor.
Adam artık ona hiçbir şey armağan etmemeye başladığında “Bana arzusunu hediye diyor” diyerek kendini avutuyor,
“Metroda, bekleme salonlarında, insanın hiçbir şey yapmamaya hakkı olduğu her yerde” oturur oturmaz A’yı düşlüyor.
A.’nın bir gün artık gelmeyeceğini bile bile hep bekliyor ve yazıyor.
Arzu ve beklentilerinin tutkulu bir saplantıya dönüştüğünün farkında ama kendisini saplantısından kurtarabilecek, fırsatlardan, okumalardan, gezintilerden ve tat aldığı her türlü etkinlikten kaçınıyor.
Bu arada hikâyenin arka fonunda dönemin Paris ve dünyasında olup bitenleri okuyarak toplumsal belleğe dâhil oluyoruz. Mesela her yerde boğuk sesli bir kadının söylediği Lambada şarkısı ya da Sylvie Vartan’ın C’est fatal, animal (Bu ölümcül, hayvan) şarkısı duyuluyor. Berlin Duvarı yıkılıyor. Çavuşesku ölüyor. Irak savaşı patlak veriyor.
Kadın tutkuyla yaşıyor ve yazıyor. Yazı yazma zamanın, tutkunun zamanıyla hiçbir ilişkisi olmadığını söylüyor.
Annie Ernaux saplantıya dönüşen bir tutkuyu, kadının tüm hayatını, iş ve ailesi dâhil hayatıyla ilgili tüm tercihlerini bu tutku üzerinden şekillendirmesini tüm çıplaklığıyla sadece elli bir sayfada anlatıyor.
O sayfalardaki her bir sözcük tam da olması gereken yerde. Eksik ya da fazla olan hiçbir şey yok. Uzun öykü olarak da değerlendirilebilecek romanda kadının beklentileri, arzuları, korkuları, saplantısı okura olduğu gibi geçiyor.
Demek ki marifet, onu da anlatma bunu da anlatma çabasıyla sözcükleri okurun gözlerine ve zihnine yığmak değil, tıpkı iyi bir yemeğin kıvamını tuttururcasına, her malzemeyi yerli yerinde ve yeteri kadar kullanmakmış.
Marifet iltifata tabiyse eğer, bu kısacık romanı alır, bir okur olarak başımın üzerine koyarım ama beğeniler ve eleştiriler tamamen özneldir ve kişiden kişiye değişkenlik gösterir.
Mesela kitap hakkında okuduğum yorumlardan birinde, bir kadın okurun böyle kitapların okuyanları evlilik dışı ilişkiye özendirebileceğini, bu nedenle okunmaması hatta yazılmaması gerektiğine dair görüşlerini gördüm ve şaştım kaldım. Sözünü ettiği özendirmeyi, tutkunun saplantıya dönüştüğünü itiraf niteliğinde anlatan romanın neresinde bulduğunu açıkçası çok merak ettim. Kadının bilincinin altındaki kim bilir nelerin bilinç dışına sızıp muhafazakar kılığına bürünmesini hayretle izledim.
Bu mütedeyyin hanımefendinin, bu ve benzer kitapların okunmaması gerektiğine dair görüşünü anlamaya çalışabilirim ama yazılmaması gerektiğine dair kısmına külliyen karşı çıkarım.
Zihinler ve ucundaki kalemler her daim özgür olmalıdır.
İsteyen okur, beğenir, önerir, istemeyen okumaz ya da okur ama fazlasıyla şişmiş bulup içinden şöyle bir silkelemeyi geçirir. Öyle ya da böyle bunlar hep hayatı çoğaltır, enine boyuna genişletir, zenginleştirir.
Annie Ernaux “Genç biriyle beraber olmak, erkeklere mahsus bir ayrıcalık değildir” diyor ve cinsiyetçiliği, olgun kadının dışlanmasını gerçekten hissettiğini söylüyor.
Acaba sözü edilen cinsiyetçi refleksle, bazı okurları tam olarak bu mu rahatsız ediyor?
Yalnızlık içinde ve aklında sadece doğru sözcükleri bulma çabasıyla yazdıklarının bunca yankı bulmasına şaşıran yazarımız, kendisini okumaya başlayacaklara Babamın Yeri romanını öneriyor ama bana kalırsa Yalın Tutku romanı da başlangıç için hiç fena bir tercih olmaz.
“Çocukken benim için lüks, kürk mantolar, uzun elbiseler ve deniz kıyısındaki villalardı. Daha sonra, bunun entelektüel bir yaşam sürmek olduğuna inandım. Şimdi bana öyle geliyor ki lüks aynı zamanda, bir erkeğe ya da bir kadına olan tutkuyu yaşayabilmektir.”
Bu görüş, tam olarak bu cümleyle biten kitaba başlamak için yeterli bir sebep bence!

Diğer kitap analiz yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir