KAĞIT EV - CARLOS MARİA DOMİNGUEZ
Carlos Maria Dominguez Kâğıt Ev’in son sayfasında, bize minik bir cümleyle gülümser : ”Mutlu azınlığa!”
Bu incecik roman, kitapların arasında, kitaplarla birlikte yaşamayı seçen “mutlu azınlık” için yazılmıştır.
Eğer aylık kitap alışverişinizin tutarı yaşam bütçenizin sınırlarını zorlayacak düzeyde değilse, alışveriş merkezine girdiğinizde gönül çelen seçenekler arasında ilk olarak bir kitap mağazasına girmiyorsanız, ödünç verdiğiniz kitapların kaydını tutmuyorsanız, okuduğunuz kitapları özenle biriktirmiyorsanız, kitaplarınızı nasıl bir düzenleme ile kitaplığınızın raflarına yerleştireceğinize kafa yormuyorsanız, seksen dokuz sayfalık bu roman size fazla bir şey söylemeyecektir.
Bu romanın kahramanları arasında sadece evlerini dev birer kütüphaneye dönüştüren, bu yolda yüklü servetler harcayan bibliyofiller ve kitap koleksiyoncuları yok. Kitap tutkusu delilik boyutuna varanlarla da tanışıyoruz. Evinin tüm odalarını doldurduktan sonra koridorlara taşan, banyoyu bile istila eden kitapları nemlenmesin diye sadece soğuk suyla yıkananların varlığını öğreniyoruz.
Bu novella, kitapseverlerin dünyasını, koleksiyoncuların tutkusunu, özel kitapların peşinden sabırla gidenleri anlatmaktadır. Kısa bir alıntı yapmak istiyorum:
“Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak, ona sahip olmaktan daha zordur.”
Tutkulu Bir Aşk Hikâyesi
Bu romanı tutkulu bir aşk hikâyesi olarak okumak çok mümkün; ancak bakış açınıza göre, bu tutkulu kitap âşıklarının içine düştükleri çaresiz durumlara üzülmeye başlamanız da. Durdurulamayan, normal yaşamı tehdit eden, kişiye zarar veren tutkulardan birinin de kitap aşkı olabileceğini doğrusu bugüne kadar hiç düşünmemiştim. Bence kitaplara duyulan tutku, kitap okumak ve kitap biriktirmek aşkı, içinde delilik seviyesine varma olasılığını barındırmasına rağmen, başkalarınca imrenilen, özenilen bir durumdur aynı zamanda.
Kâğıt Ev’in açılış paragrafında; Cambridge Üniversitesi’nde bölüm başkanı Bluma Lennon’ın 1998 ilkbaharında, Londra’nın Soho bölgesinde bir kitapçıdan Emily Dickinson’ın Şiirler adlı kitabının eski bir baskısını satın aldıktan kısa bir süre sonra, daha ilk köşe başında, tam da kitaptaki ikinci şiiri okurken bir arabanın altında kaldığını okuruz.
Bu ölüm şekli üniversite çevresinde ateşli bir tartışmayı alevlendirir. Bluma Lennon’ın ölümüne bir araba mı sebep olmuştur, yoksa bir şiir kitabı mı? Bu soru akla başka soruları da getirir elbette. Kitaplar insanın kaderini değiştirebilir mi, böyle bir güçleri var mıdır? Ya insanların kitapların kaderini değiştirme güçlerine ne diyeceğiz?
Kâğıt Ev, hem kitapların insanın kaderini nasıl değiştirdiğini, hem de insanların kitapların kaderini değiştirişini anlatıyor. Haydi, daha net söyleyelim, muazzam bir kütüphanenin kaderinin nasıl değiştiğini anlatıyor aslında.
“İnşa edilen bir kütüphane yaratılan bir hayat demektir, yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.”
Kağıt Ev’in anlatıcısı, Bluma Lennon ile aynı kürsüde görev yapan, on beş yıldır İngiltere’de Hispanik diller üzerine çalışan, Arjantin kökenli bir öğretim üyesidir. Anlatıcımız Bluma’nın ofisine yerleşirken, ölen kadının adına postadan bir paket gelir. Paketten Joseph Conrad’ın Gölge Hattı kitabının ilk baskılarından biri çıkar. Zaten Bluma’ya ait olan bu kitabı kimin gönderdiği belli değildir. Zarfın üzerinde gönderenin ismi veya adresi yoktur. Sadece zarfa yapıştırılmış olan puldan kitabın Uruguay’dan postaya verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Kitabın okunamayacak derecede kirli ve sayfalarının birbirine yapışmış bir halde olması, kapağında yer yer çimento kalıntıları bulunması ve kitaptan sürekli ince bir çimento tozu dökülmesi çok şaşırtıcıdır. Sadece kitabın ilk sayfasında, Buluma’nın bu kitabı bir buçuk yıl önce Haziran 1996’da, Carlos adında birine ithaf etmiş olduğu okunabilmektedir.
Bu gizemli kitabın varlığından çok etkilenen anlatıcımız, Bluma’nın bilgisayarındaki yazışmalar arasında kısa bir araştırma yapar. Bluma’nın kitabı yollayan Carlos ile, Meksika’nın Monterrey kentinde, 1996 Haziranında gerçekleşmiş olan konferans sırasında tanıştığını öğrenir. Konferansı düzenleyenlerle görüşünce, kitabı gönderen kişinin, Carlos Barauer adında bir bibliyofil ve kitap koleksiyoncusu olduğunu anlar.
Konferans sırasında Bluma ille Carlos arasında bir yakınlaşma olduğunu, birlikte coşkuyla dans etmiş olduklarını öğrenince Carlos’u iyice merak etmeye başlar. Artık bir hedefi vardır. Eski sevgilisi Bluma’nın Meksika seyahati sırasında bir kaçamak yaşadığını anladığı, Carlos Barauer adlı bu gizemli adamı bulmak ve Bluma’ya gönderdiği bu çimento kaplı kitabı geri vermek ister.
Yola çıkmadan önce yaptığı araştırmalar sonucunda ulaşmış olduğu, eski basım kitaplar konusunda uzman bir kitapçı olan Jorge Dinarlı ile randevusu vardır. Onunla görüştükten sonra da Dinarlı’nın referansı ile ulaştığı kitap koleksiyoncusu Delgado ile uzun bir görüşme yapar ve Carlos Barauer hakkında oldukça şaşırtıcı bilgiler edinir.
Bütün bu araştırmalar, Carlos’un Bluma’ya gönderdiği Conrad cildinin neden çimento ile kaplı olduğunu hâlâ açıklamamaktadır. Delgado’dan gizemli kitap kurdunun en son nereye taşındığını öğrenir ve iz sürmeye devam eder.
Tam bu noktada, kitaptan bir cümle seçmeme izin vermenizi diliyorum:
“İnşa edilen bir kütüphane yaratılan bir hayat demektir, yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.”
Bu eşsiz mücevher hakkındaki bir değerlendirme yazısının linkine buradan ulaşabilirsiniz.
Yazar Carlos Maria Dominguez hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu linke tıklayabilirsiniz.
Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazımızı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.