BARICCO KAPAK (1)
Dilek Neşe Açıker

İLERİ UÇTA ALESSANDRO BARICCO

Gün gelir sadece ismi yüzünden bir kitap satın alır ve muhteşem bir yazarla tanışırsınız. Diyelim ki denize âşıksınız ve hayatınızın bir yerinde canınız isminde deniz geçen kitaplar almak istedi; bu durumda Alessandro Baricco’yla tanışmışsınız demektir.

Mevzubahis eser Okyanus Deniz, Baricco’nun ikinci romanı ve eğer yazar külliyatı okumada kronolojiye sadık kalmak gibi bir takıntınız yoksa iyi bir başlangıç yapmanızı sağlıyor. Yazarın alametifarikalarının hemen hepsi Okyanus Deniz’de mevcut: Ustalıklı, sembolizmle dolu, sıra dışı ve şaşırtıcı hikâye örgüsü; akıl ve mantığı dert etmeyen karakter yaratımı; yalın ama yavan olmaktan uzak, eğlenceli – yer yer de sivri – dili; okuru yoldan çıkaracak denli cesurca sergilediği norm yıkıcılığı ve bütün bunları yaparken oluşturmayı başardığı derinlik.
Tüm bu meziyetler yazarın aldığı eğitim, öz yaşam hikâyesi ve karakteriyle birlikte ele alındığında ortaya çıkan bütün anlam kazanıyor. 1958 Torino doğumlu Alessandro Baricco üniversitede felsefe eğitimi aldı ve bunun yanına bir de piyano diploması ekledi. Yazarlığa adım atışı reklam metinleri yazmaya başlamasıyla oldu. Kısa süren bu deneyimin ardından müzik ve kültür alanında eleştiri yazıları yazarak yeni bir kariyere yöneldi. Oyunlar ve denemeler de yazan Baricco’nun adı bir dönem kültür bakanlığı için geçti, ancak bu teklifi reddetti. Sinema ise yazarın bir başka tutkusu ve senaryolar yazmaya devam ediyor.
Baricco’ya dikkatleri çeken en önemli metinlerden biri ise Barbarlar oldu. 12 Mayıs – 21 Ekim 2006 tarihleri ​​arasında Repubblica’da otuz bölüm halinde yayımlanan denemesi Barbarlar (i barbari) Batı dünyasının kültüründe meydana gelen değişimin bir eleştirisiydi ve sarsıcı bir etki yarattı.
Baricco’nun “Dünyayı ve değişme hızını anlama girişimi” olarak tanımladığı bu kışkırtıcı denemede, sadece yüzeysel olanı sonsuz bir yatay düzlemde genişletmekle alakadar olan günümüz insanları Barbarlar olarak tanımlanır.

 

Daha ilk romanı Öfke Şatoları (1991) ile Prix Medicis ve Campiello gibi ödülleri kucaklayan Alessandro Baricco, Mr. Gwyn, Kent, Emmaus, Yarım Kalmış Bir Hayal ve İpek gibi eserleriyle dünya genelinde büyük bir okuyucu kitlesine ulaştı. Aşk, tutku, takıntılar, mutluluk arayışı, seyahatler ve gizemlerle örülü İpek, yayımlanır yayımlanmaz satış listelerinde bir numaraya yükseldi ve on altı dile çevrildi.
Romanın hikâyesi 1861 yılında, Güney Fransa’nın Lavilledieu kasabasında geçer.  Genç Hervé Joncour kasabanın güzel ve zeki kızı Heléne ile evlenir. Genç çift mutlu bir yaşam sürmektedir. Hervé geçimini ipekböceği ticaretinden sağlamaktadır. İpekböceklerini bir hastalık sarar ve Hervé’nin sağlıklı ipekböcekleri satın almak için Japonya’ya gitmesi gerekir. Bu yolculukta onun için asıl tehlike haydutlar ya da Japonya’da süregelen iç savaş değil, görüştüğü tüccarın gözdesine gönlünü kaptırması olur. Gizemli, genç kadın, onunla hiç konuşmasa da, bakışları ve davranışlarıyla genç adamın aklını başından alır. Joncour genç kadının egzotik cazibesiyle karısının bencillikten uzak aşkı arasında bocalama yaşar. Bu iki niteliğin aynı anda, aynı kişide var olabileceğini anladığında ise hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır.
İpek her anlamda büyük bir başarıydı. Yazar sahip olduğu tüm cevheri kusursuzca aktarırken her şeyi sadece yüz sayfa içinde kotarıyordu.
Hal böyle iken, yeşil sahaların dehası Johan Cruyff’un “Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır” sözü edebiyat dünyasına uyarlanacak olsa Baricco ilk on birin vazgeçilmez santraforlarından olurdu, denilebilir.
Roman, güçlü hikâyesi ve mistik havasıyla sinema dünyasının da dikkatini çekti, ancak yönetmen koltuğunda François Girard’ın oturduğu 2007 yapımı uyarlama tam bir hayal kırıklığı oldu. Görüntü yönetmeni Alain Dostie’nin, pastoral bir senfoniyi andıran nefes kesici görsel şölenine karşın kitabın akıcı ritmi filmde kayboluyordu. Ortaya çıkan iş eleştirmenler tarafından sıkıcı, iç bunaltıcı ve neredeyse izlenemez olarak nitelendirildi. Özellikle başrolde Hervé Joncour karakterini üstlenen ve aynı zamanda anlatıcı olan Michael Pitt’in performansı sert eleştiriler aldı. Roman ise sevilmeye ve okunmaya devam ediyor.

 

Ku Lueven’e verdiği söyleşide “Ne yaparsam yapayım zevk almalıyım. Aksi takdirde pek bir şey çıkmaz. Zevk olmadan iyi iş olmaz” diyen Baricco’nun kendi içinde tutarlı olduğu da aşikâr. Üstelik yaşadığı zevki okuyucusundan da esirgemeyen, cömert bir yazar Baricco.
İtalyan edebiyatında Umberto Eco ve Italo Calvino gibi isimlerin oluşturduğu yekpare evrende yeni bir galaksi yaratabilmesine ve diğer tüm başarılarına rağmen Alessandro Baricco için her şey dikensiz gül bahçesidir denilemez. İtalya’nın en meşhur çağdaş yazarı olarak kabul edilse de yazarlığıyla ilgili tartışmalar sönümlenmeden devam ediyor.
Kimi eleştirmenler Baricco’yu özellikle para kazanma amacıyla genç okuyucu kitlesini hedefleyen basit metinler (letteratura giovanile) yazmakla suçlarken geçmiş reklamcılık deneyimini de bu “suça” kanıt olarak göstermektedir.  Aşağılama öznesi olarak kullandıkları gençlik edebiyatı türünün örnekleri modern, okunaklı, düşük eğlence anlayışına sahip, parodik metinler olarak kabul edilir. Bu düşük edebiyatı yaratan dil “gerçek edebiyatın sahip olduğu” karmaşıklıktan uzaktır. Müzik, seks, uyuşturucu, yalnızlık, aile ilişkilerindeki zorluklar gibi temaları ele alan bu tür kitapların günümüzün tüketim kültüründe satması nispeten kolaydır ve söz konusu eleştirmenler Baricco’nun bu yolu seçtiğini iddia ederler.
Alessandro Baricco’nun eserlerinde günlük konuşma dilini kullanmayı tercih etmesi, yukarıdaki hakkaniyetli olmayan eleştirilerin dayanaklarından biridir, ancak Baricco’nun yazdıkları – müzisyen oluşunun da etkisiyle – hayli ritmiktir ve içinde pek çok karmaşık belagat örneği görmek mümkündür.
Eserleriyle okuyucuya benzersiz dünyalar sunan Baricco hayal gücünün sınırlarını zorlamaktan adeta zevk alır ve bu uğurda “saçma” görüneni kullanmaktan çekinmez. Hikâyeleri daha başlangıcından itibaren sonsuz potansiyele sahiptir ve tahmin edilemezdir. Hiçbir şeye benzemez oluşunun yanında monomitik hikâye kalıplarını sinsice metnin içine yerleştirerek onları görünmez kılan Baricco, tüm retorik araçları bu amaç için bonkörce kullanırken bunu olağandışı bir akıcılıkla halletmesi yazarın en güçlü yönlerinden biridir.
https://www.canyayinlari.com/okyanus-deniz-9789750711077
https://www.canyayinlari.com/ipek-9789755107622

Diğer analiz yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir