Sülbiye2K
Sülbiye Yıldırım

EDEBİYAT DÜNYASINA PANZEHİR SORULAR 2022

Bir yılı daha geride bırakırken 2022’nin edebiyatını, edebiyat dünyasından isimlere sorduk. Yazın ve yayın hayatı nasıl geçti, onlardan dinlemek istedik. Değerli görüşlerini bizlerle paylaşan tüm edebiyat dostlarına teşekkür ederiz.

Yeni yılda panzehriniz edebiyat olsun…

 

Yüreğine Bak ve Lukianos’un Horozu adlı öykü kitaplarıyla tanıdığımız yazar Sülbiye Yıldırım “Edebiyat Dünyasına Panzehir Sorular 2022” dosyamızın konuğu.

2022’de yeteri kadar ses getirmediğini düşündüğünüz ama sizi çok şaşırtan ve heyecanlandıran kitaplar oldu mu? 2023 yılında yeni bir şey yazsa da okuyayım dediğiniz yazarlar kimler?
Genelde kısırlaşan, birçok kitabın yayınlandığı ama okur açısından bilinçli seçimin zorlaştığı, içinde kaybolduğu bir edebiyat ortamı hâkim. Bu ortamı besleyen ekonomik, politik ve sosyal sıkıntılar da üstüne binince kendimi kaybolmuş gibi hissettim. Durup etrafa bakma ihtiyacından güncel edebiyatı pek izlemedim. Benjamin, Baudleaire, Canetti ve Borchert’i yeniden ziyaret ettim, Zweig’ın kapısını çaldım. Daha çok mitolojiye ve felsefeye yönelik okumalar yaptım. O yüzden 2022’de yayınlanan kitaplar hakkında söyleyecek sözüm yok ama güncel edebiyat molasında beni heyecanlandıran İranlı yazar Kader Abdolah’ı keşfetmem oldu.
Kader Abdolah’ın, İran halk edebiyatının motiflerini, Pers mitolojisini ve Kuran’daki kıssaları edebiyatında kullanmasına hayran oldum. Ayrıca her bir romanda kültürümüzün ve sosyal yapımızın izlerini görmek romanları benim için ilginç kılan önemli bir öğeydi. İşlediği konuların güncelliğini koruması, can yakıcılığı ve bunları anlatısındaki başarısıyla ülkemizde hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Heyecanla yeni kitabını bekliyorum.
Sizce 2022’de edebiyat gündemine damgasını vuran olaylar ve tartışmalar nelerdi?
İlgiyle izlediğim iki olay aslında “edebiyat dünyamız” hakkında önemli ipuçları da veriyor. Bunlardan ilki birkaç yıldır süren, edebiyatımızda Suat Derviş’in yeniden keşfi.
Suat Derviş sadece edebiyatçı kimliğiyle tanıdığımız bir yazar değil. Politik kimliğiyle de Türk siyaset yaşamına damgasını vurmuş. Ayrıca gerek romanları, gerekse röportajları ve gezi yazılarıyla eylemci kimliğini edebiyatıyla birleştirebilen, üretken bir yazar. Unutulmuşluktan sıyrılıp yeniden yazın dünyamızın ortasına gelip oturması benim için olumlu bir edebiyat olayıydı.
Diğer önemli olaysa Annie Ernaux’un keşfi. Annie Ernaux ilk olarak 1992 yılında Yaşar Avunç çevirisiyle Cem Yayınevi tarafında yayınlanan Yalın Tutku, sonraki yıllar Bir Adam, Bir Kadın isimli romanıyla edebiyat dünyamıza girmiş. 2000 yılında İletişim Yayınları Kürtaj romanını yayınlamış, 2010 yılında K Dergisi’nde dosya konusu olmuş. Bu kadar aradan sonra, okurun dünyasına ancak bu yıl yaygın olarak girdi. Nobel ödülünü kazanması daha çok ilgi odağı olmasını sağladı.
Edebiyat özelindeki bu iki örnekten yola çıkarak iletişim çağının, dijital araçları vasıtasıyla (sosyal medya, Youtube kanalları, podcast ve onların kullandığı anlatım teknikleri) toplumsal hareketlenmelerimizi büyük bir hızla nasıl şekillendirdiğine ya da tahakküm altına aldığına dair önemli bir örnek, elle tutulur bir veri elde ediyoruz.
Bu iki olgu, başka bir olguyu da ekonomik açıdan tetikliyor. İthaki Yayınları’nın Suat Derviş külliyatını, Can Yayınları’nın Annie Ernaux’nun kitaplarını yeniden yayınlanması piyasa açısından kârlı bir hareketlenme sağlıyor.
Geçmişin edebiyat dergilerinin, fanzinlerinin yerini e-dergilerin aldığını görüyoruz. E-dergileri takip ediyor musunuz, sizce edebiyata katkıları ne?
E-dergileri takip ediyorum ve önemsiyorum çünkü hem güncelden haberdar olmayı sağlıyor hem de yeni kalemleri tanıma olanağı veriyor. Bu anlamda e-dergilerin, yazan insanlara kendini ifade edebileceği alan açması da çok önemli bir olgu. Ayrıca özellikle edebiyata ve sanatın her alanına (resim, sinema, felsefe, mitioloji) dokunmaya çalışan dergiler okuru besliyor, zenginleştiriyor. Bu anlamda e-dergilerin sağladığı olanaklar etkili bir edebiyat varlığının oluşmasına katkıda bulunuyor.
Şu an var olan edebiyat ve yayıncılık dünyasında neleri değiştirmek isterdiniz? Hayalinizde nasıl bir edebiyat ortamı var?
Zor bir dönemden geçiyoruz. Genelde pahalı bir ürün olan sanat yapıtlarına ulaşmak son yıllarda çok zorlaştı, hatta günübirlik fiyat politikalarının izlendiği günleri yaşıyoruz. Okur, ekonomik sıkıntıların kıskacında kitaptan vazgeçmek zorunda kalıyor. Bu durum nitelikli kitapçıların, kitap kafelerin kapanmasına yol açmakla kalmıyor, tekelci yapıların oluşmasını kolaylaştırıyor. Bu tekelci yapının teşhir alanları olan market reyonları ve zincir kitabevlerinin, kitap diye ne tür ürünleri okura sunduğu ise bilinen bir gerçek. Artık muhalif çizgide yayın politikası izleyen, adı duyulmamış yazarlara fırsat tanıyan, marjinal konulara cesaret eden küçük yayınevleri piyasadan siliniyor.
Yakın vadede zor olsa da bu durumun değişeceğine, sürmeyeceğine inanıyorum. Elimde olsa ilk yapacağım şey özelleştirilen kâğıt fabrikasını yeniden kamulaştırmak, yayın yapma işinin eşit koşullara kavuşmasını sağlamak olur herhalde.
Sorularınız için teşekkür ederim. Panzehir Dergi emekçilerine ve okurlarına güzel bir yıl dilerim. Panzehrimiz edebiyat olsun!

 

Daha fazla Panzehir Soruya  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir