ozlem y ucak
Özlem Y. Uçak

ÇARPICI ÖYKÜLERİN YAZARI; NİLGÜN ÇELİK

Alakarga Yayınları’ndan Ekim 2021 yılında çıkan bir öykü kitabını tutuyorum elimde; Hotman’ın Öyküleri

Yazar, Nilgün Çelik’in ikinci öykü kitabı.

 

İlk kitabı Gelenler İndie Yayınları’ndan okurunu selamlamıştı. Buna da değineceğiz elbette. Hepsinden önce Nilgün Çelik kimdir? Onu, hayatını, yaşadıklarını, hayata bakışını, edebiyatın, hayatının neresinde nasıl durduğunu konuşalım istiyorum. Buyurun:
Yazmaya nasıl başladın, diye klişe bir soruyla başlamak istemiyorum ama seni etkileyen, hayatını değiştiren ilk şey neydi diye merak ediyorum? Bunun yazarlığına etkisi nasıl oldu?
Sevgili Özlem, hayatımı değiştirdi diyemem ama yazmaya ve okumaya merakımı başlatan, İş Bankası’nın yıllar önce çıkardığı Kumbara Dergisi. Orada çocukların şiirleri, anıları ve dergi hakkında fikirlerini bildirdiği bölümler vardı. İlk kez birileri bizi dinliyor ve yayınlıyor, bir değil birçok kişi de okuyordu. Bu beni çok heyecanlandırdı. Yazmaya merakım böyle başladı. İlk şiirim ve dergi için yazdığım teşekkür yazısı orada yayınlandı. Üstelik teşekkür yazımın şeklini hâlâ çok iyi hatırlıyorum: Renkli büyük bir çerçevenin içine koymuşlardı.  Sayfanın tam ortasındaydı ve en altında adım yazıyordu, çok güzel görünüyordu. Çocukça ama şimdi bile anlamlı olduğunu düşündüğüm, “Çocuklara armağan olarak yayınladığınız dergi için çok teşekkür ederim” gibi bir şey yazmıştım. Sanırım bir karar verme yaşında değildim ama bu beni yazmaya bağlayan önemli bir olaydı. Onay görmüştüm, teşvik edilmiştim. Bir çocuk başka ne ister?
Çocukluğun, çocukluk hayâllerin yazın hayatını ne kadar etkiliyor? Çocukluk ve yazmak ilişkisi hakkında ne söylemek istersin?
Çok özgür ve eğlenceli çocukluk geçirdim. Kızlı erkekli sokaklarda oynadık. Kızlı erkekli çay partilerimiz vardı. Etrafımızda Çerkez kökenli aileler çoğunluktaydı. Ve çoğu zaman onların kültürüne dâhil oldum. Bir kütüphanemiz vardı mesela. Üniversiteye giden bir abi kendi kitaplarından kütüphane yapmıştı ve bizim okumamız için kitap veriyordu. Oradan kitap alır, bir hafta içinde okur geri verirdik. Bu bahsettiğim kırk sene evvel. Yani çocukluğumda yaşadığım özgürlük, kendime güvenimin temeli oldu. Kolektif olmayı, paylaşmayı, adaletli olmayı öğrendim. Okulun dışında kütüphane oluşturmayı, ailenin dışında kitap okuyup tartışmayı öğrendim. Sanırım bugünlerde mutlaka o günlerin izleri vardır. Çocukluk hayalim gazeteci olmaktı ama olamadım, yazmak üzerine başka bir dala tutundum. Çocuk ve yazmak konusunda şunu söyleyebilirim: İyi bir okur olarak da kalabilir, içinden gelen yazma dürtüsüyle iyi bir yazar da olabilir. Ama temeli çocukken iyi bir okur olmasıdır kanımca. İyi okur olabilmesi için de etrafında bunu görüyor olması lazım. Kaç evde kütüphane var mesela? Ya da gerçekten kaliteli kitaplarla çocuğunu okumaya özendiren aile sayısı kaç? Çocuk gördüğünü ya ilgiyle yapacaktır ya da öfkeyle tepkisel olacaktır. İşte o dengeyi aile kuracak. Yani bu ilişki ailenin çocukla ilgisine ve şekline bağlı.
Ne okumayı seversin? Seni en çok etkileyen 3 kitap adı söyler misin? Onlar sana nasıl bir etki yaptı?
Şunu okumayı severim, diye kesin bir kanım yok. Ama başka bir şey var: Çok satanlar listesiyle hiç ilgilenmiyorum. Bu aralar üzerinde çalıştığım novella için, o dönemi ilgilendiren okumalar yapıyorum. Başka bir çalışmam için de çocuk kitapları okuyorum. Bunlar bana çok heyecan veriyor. Ancak bunların dışında genel olarak etkilendiğim birçok kitap ve yazar var. Zweig’in Satranç adlı kitabından çok etkilenmiştim. Yazarın başka kitaplarını da beğeniyorum. Yaşar Kemal’in bütün kitapları ansiklopedi değerinde benim için. Sabahattin Ali’nin romanları. İçimizdeki Şeytan çok etkilendiğim bir eser. Firuzan 47’liler… Faruk Hocamın (Faruk Duman) kitapları bana her zaman esin kaynağım. Gerçekten şu an aklıma gelenler bunlar ama daha fazlası var tabii. Türk edebiyatı gerçekten çok kıymetli eserlerle ve yazarlarla dolu.
Nilgün Çelik’i beş kelimeyle bize tanıtır mısın?
Vefalı, samimi, adaletli, doğa ve hayvan sever, mücadeleci.  Olumsuz olandan da bahsedeyim: Haklı olduğumu biliyorsam kavgadan kaçmam. Kimin düzeyinde olmam gerekirse o düzeyde olurum.
İlk öykü kitabın Gelenler 2020 yılında okuduğum en iyi öykü kitaplarından biriydi. Bu kitap için seni özellikle tebrik ediyorum. Masum, temiz, hem sıcacık içimizi yakan hem de bizi silkeleyen çarpıcı öykülerle dolu. Her biri insanın yüreğine öyle bir oturuyor ki kolayca kalkmıyor. Samimi, akıcı ve sade bir dille yazmışsın. Bu kitabı ne kadar sürede tamamladın, yazma sürecini bize anlatır mısın?
Öncelikle güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Evet, kitabım çıktığı zaman da söyledim şimdi de söylemek isterim. Ben o ilk kitabından utanan yazarlardan olmayacağım. Gelenler benim kıymetlimdir. Çünkü o kitap tüm acemiliğin samimiyeti ile yazıldı. Derdi olan öyküler yazmak istemiştim, onu yaptım. Her öykünün bir derdi var. Bunu başarmış olmaktan da, geri dönüşlerde duyduğum güzel cümlelerden de çok mutluyum. Özellikle Erendiz Atasü ve Lütfiye Aydın kitabın geneli ve hatta bazı öyküleri cesurca yazdığım için beni tebrik ettiler. Bu çok mutluluk verici. Gelenler aslında uzun bir zaman içinde birikti. Başlarda kitap çıkarmak gibi bir düşüncem yoktu, katıldığım atölyelerde yazdığım öykülerdi onlar. Sonra kitap çıkarmak istediğimde bunun o kadar kolay bir şey olmadığını gördüm; vazgeçtiğim anlar da oldu. Ama sonra öyküler kabına sığamayınca, kitaplaştı. Sanırım 4-5 yılda oluştu, bu sürede 2 yıl hiç yazmadığım bir dönem vardır.
Annenin veri tabanın olduğunu söylersin hep. Gelenler’i yazarken veri tabanın yine annen miydi? Seni en çok etkileyen hikâye hangisi oldu?
Hayır, hayır… Annemin hiçbir katkısı yok ilk kitabımda. Gelenler adlı kitabımda ağırlıklı konu ‘ensest’ öykülerdir aslında. Aile içi yasak ilişki, sadece Türkiye’de değil din baskısı olan tüm kapalı toplumlarda yaradır. Bizde töre cinayetlerinden daha fazla bu tür vakalar var. Bu önemli, uzun ve toplumu çok ilgilendiren bir yara. O yüzden buna maruz kalmış insanların sesi olmak için yazdım o öyküleri. Yakınımda böyle bir olaya şahit olan ya da yaşayan olmadığı için konuyla ilgili çok kitap okudum. Çamur adlı öykümü yazarken, çok etkilendiğimi ve o travmayı anlatamama telaşı yaşadığımı hatırlıyorum.
Gelelim Hotman’ın Öyküleri’ne. Hotman kitaptaki 8 öykünün de ana karakteri. Mizahi bir karakter gibi duruyor, ama aslında hikâyeler kendi içinde dramı, zaman zaman trajediyi ve sosyolojik gerçekleri barındırıyor. Hotman karakterinin naif yaşam şeklini anlatarak hem toplumsal hem de kırsal sorunlara, yaşamlara değiniyorsun. Sormak isterim, bir öykü serisi ile mi karşı karşıyayız? Hotman’ın maceraları yeni kitaplarla devam edecek mi?
Hotman devam etmeyecek, onunla vedalaştık ve bitti. Sonradan bu kararım değişir mi inan bilmiyorum. Ben sadece macerası olan öyküler yazmak istedim Hotman’la. Bahsedilmemiş bir coğrafya ve orada bir kültür vardı bunu anlatmak istedim. Fakat yine aynı coğrafyada geçen, karakterleri farklı başka bir dosyam var. O bekliyor. Basılınca belki okur onu da sever.
Hotman yaşıyor mu? Bir ailesi var mı, bu kitabı okudular mı? Onlar nasıl yaklaştı bu öykülere?
hotman oyku
Hotman gerçek bir karakter ama yaşamıyor. Başından geçen olaylar da tamamı kendine ait değil. Kimi gerçek olayları Hotman üzerinden kurguladım. Akrabalardan okuyup “Çok güldük. Bizim oraları ne güzel anlatmışsın. Devamı gelecek mi?” diyenler oldu.
Hotman’ın yaşadığı yer senin memleketin. Bu yerin yazın hayatına ne kadar etkisi oldu?
Çocukluğumda yaz tatilimin yaklaşık on-on beş gününü annem babam ve ablamla köyde geçirirdim. Şimdi bu hikâye gibi gelebilir ama köyde olduğum süre içinde o ineklerin boynundaki çan sesini, oluğun içine akan -aslında sürekli dinlersen işkence olabilecek- hiç değişmeyen tondaki su sesini, rüzgârın ve yaprakların sesini, nerede öttüğünü bakıp bakıp göremediğim envai çeşit kuşun sesini, ilkbaharda coşup taştığını söyledikleri ama benim hep yazın sakin zamanında gördüğüm derenin sesini,  hepsini çok seviyordum. Ve hayranlıkla izliyordum. Hala çok seviyorum. Çamurmuş, pismiş, odunun karasıymış, ineğin pisliğiymiş bana yabancı değildi. Doğaldı. Orada Ankara’dan başka bir yaşam vardı çok içten ve capcanlıydı. O zamanlar her hanede hayat vardı. Şimdi öyle değil, köy terk edilmiş gibi 15-20 haneden belki sadece 1-2 hanenin dumanı sürekli tütüyor. Bu çok hüzün veriyor bana. Hotman’ın Öyküleri’ndeki diğer karakterler de çocukluğumda orada gördüğüm, tanıdığım insanlar. Yani öykülerdeki tüm karakterler gerçek. Mesela Delikanlı benim dedem. Tatillerde köye gittiğimizde düvenin üzerinde buğdayı başağından ayırdığı zamanlar hâlâ gözümün önünde. O zamanlar bunları yazacağımı bilemezdim tabii. O yıllarımı öyle sevdim ki sevdiğim için vefa duygusuyla minnetle yazdım. Sanırım atalarımın yaşadığı ve benim hayran olduğum topraklar için bu gerekliydi. Yazmasaydım eksik kalırdım.
Söyleşimizin sonuna yaklaşıyoruz. Sen çok faal bir kadınsın, edebiyat hayatında pek çok yere, insana dokunuyorsun. Onları yazıyorsun, okuyorsun. Bu zamana kadar ne gibi etkinlikler yaptın, nerelerde oldun? Bundan sonra Nilgün Çelik’in edebiyat hayatında neler var?
Özlemciğim pek çok yere ve insana dokunmak konusunda güzel sözlerin için yine teşekkür ederim. Evet, birbirimize dokunarak ilerleyeceğiz. Yeter ki dostluk olsun, samimiyet olsun. Pandemi öncesi her hafta yeni bir yazarla söyleşi düzenliyordum. Pandemide ara verdik tabii. 2021 yılının Aralık ayında iki etkinliğimiz oldu. Fakat bu etkinliklere devam edeceğiz ya da bitirdik diyemiyorum. Zaman ne getirecek bakacağız. Ancak Prolog Dergi’de röportajlarım ve tanıtım yazılarım devam edecek. Yeni çıkan kitapları takip edip yeni söyleşiler yapacağım. Özel bir okulda Yaratıcı Yazarlık dersine giriyorum, bu devam edecek. Pandemi döneminde çocuklarla hayal kurma, masal yazma ve kitap seçimi üzerine online etkinlikler yaptık. Çok başarılı geçti. Bu etkinliklere de devam edeceğim. Beni çok heyecanlandıran daha önce denemediğim iki çalışmam var onların üzerinde duruyorum şu sıralar. Bu bir süre zamanımı alacak gibi duruyor. Yeni öyküler de yazacağım elbette. Yani oldukça yoğun geçiyor gerçekten günler.
Nilgün’cüğüm arkadaşın olarak bu tatlı söyleşi için çok teşekkür ederim. Panzehir Dergi olarak başarılarının devamını dileriz.
Özlem’ciğim ben de sana çok teşekkür ederim. Panzehir Derginin de uzun süreli olmasını ümit ediyorum. Kolaylıklar, başarılar diliyorum.

Yazarın son kitabı hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir