komşu duvarı
Sülbiye Yıldırım

VİCDAN EFE’DEN “KOMŞU DUVARI”

Birçok derlemede çocuk ve yetişkin öyküleri bulunan Vicdan Efe üretken bir yazar. Komşu Duvarı yazarın üçüncü öykü kitabı. Kitap her biri birbirinden canlı, birbirinden sahici, okura dokunan on üç öyküden oluşuyor.

Yazar ilkinden başlayarak bütün öykülerde, kendini yaşamda var etmeye çalışan bireylerin çabalarını aktarıyor okura. Yaşam-insan ilişkisini, gereksiz ayrıntılara girmeden, yalın bir dille anlatıyor. Öykülerdeki karakterler, sorgulama hallerini diri tutan, dayatılan kurallar karşısında yürekli karşı duruş sergileyebilen insanlardan oluşuyor.
Öyküyü öykü yapan bütün unsurları yerli yerinde kullanan Vicdan Efe öykülerin belkemiğini oluşturan nedensellik ilkesini de ustaca kullanarak, okurun öyküyle özdeşleşmesini sağlıyor. Anlatımındaki zenginliği, sağlam kurgulanan öyküleri derinleştirip üzerlerinde düşünülecek metinlere dönüştürüyor. Onları okuyup tüketemiyorsunuz, öykünün çağrısına uyup üzerlerinde düşünüyorsunuz.
Vicdan Efe odağa aldığı insanı dilin zenginliğinde apaçık anlatmayı başarabilen yazarlardan. Öykülerindeki karakterler, içinde yaşadığı çevrenin koşullarının yarattığı, doğayla ve toplumla karşılıklı diyalektik içinde var olabilen bireylerden oluşuyor. Onların yaşamın içinden süzülen dertlerini, duygularını, tepkilerini, takıntılarını, anlatırken, her birini yaşayan bireyler olarak okura duyumsatıyor. Ayrıca zaman, mekân yaratımındaki yetkinliği de karakterlerini sahici kılıyor. O yüzden de anlattığı insanların hepsinde, okurun kendini bulacağı bir ortaklık yaratmayı başarıyor.
Yazar, Komşu Duvarı’ndaki öykülerin karakterlerinden her birini, toplumun sakat yanlarını yüzüne vurmak, itirazlarımızı dile getirmek için yaratmış sanki. Sevgisine sahip çıkma cesaretinden dolayı herkesin aklından geçirip de söyleyemediği, ‘kuyruk sallayan dişi köpek’ nitelemesini kendine rahatlıkla yapan Aliye Hala ve onun izinden giden yeğeni bunlardan ikisi. Geleneksel ölüm törenlerinin altında saklı olan ikiyüzlülüğü, kendi ölüm töreninde gözler önüne seren, öyküye adını veren Zülâl de cesur bir karakter.
Küflenmemek İçin adlı öyküsünde, “Eyleme geçmeyen düşünce durağandır, küflenir.”(sf;83) diyerek, “Kadının Gücü” adını verdiği bir kitap yazıp -insanın düşlerini gerçekleştirme gücüne sahip olduğunu kanıtlamak istercesine- yabancı bir diyarda yaşam kurmaya giden bir teyze var. O teyzenin izlerini sürmeye çalışan asi yeğen Canan adeta ikiz kardeşimiz. Yaşamın acımasızlığında ayakta durmaya çalışan, sorumsuz bir erkeğin zevkinin kurbanı olmuş “Üzümsüz Bir Bağ”ın iki kadını o kadar tanıdık ki!
Anlamlı, güzel öykülerin içinde benim en çok konuşmak istediğim ise ilk öykü olan Yaşam İstasyonu. Bu öykü sağlam kurgusuyla ilk kelimeden insanı sarıp sarmalıyor. Birbirini tanımayan altmış kişi, bir trende yolculuk ederlerken “… başkalarının planladığı zorunlu hayatı bırakıp hayal ettikleri, istedikleri yaşamı elde etme şansını …”(sf:10) yakalayınca, kendilerine dayatılan yaşamlarını sorgulamaya başlarlar. Tartışarak var olmaya, kendilerine yeni bir gidiş yönü belirlemeye çalışan bu insanlar, önlerine sürülen üç yoldan birini seçme kararıyla karşı karşıya kalınca hayal kırıklığına uğrarlar. Hayatlarının yönünü belirleme şansından çok, dayatılan seçeneklerden seçim yapmakla sınırlandırılmışlardır. Bu durum karar verme, istediği yaşamı seçme özgürlüğü değildir.
Özgürce seçim yapmaktan çok, verili simgesel evren* tarafından sunulan seçeneklerden birine mahkûm edilmiş olduğunu anlayan bu altmış kişinin tartışmaları oldukça ilginçtir. Aslında bu altmış kişinin her biri, bir diğerine kendi görüşünü kabul ettirmeye çalışmaktadır. Özellikle trende doğan bebeğin, altmış kişilik standart grup sayısını değiştirip değiştirmeyeceğini odağa alarak, bebeğin varlığını özgür olmadıkları seçimde sorun olarak görmeleri oldukça ironiktir. Hepsi yaşamlarında söz hakkına sahip olmayı elde etmeye çalışırken, bebeğin durumu hakkında karar alma konumunda bulurlar kendilerini.
Nihayetinde trende doğan bebek, yaşanan dünyada hiçbir seçimin  özgür seçim olmayacağını anlamalarını sağlar. Verili simgesel evrende kimse kendi adına karar veremez, kimse kendi hayatının sorumluluğunu istediği gibi alamaz ama yine de yeni bir hayat her zaman umut vericidir, taze bir başlangıçtır. Eğer insan, kendine verilene itiraz etmez, boyun eğerse bu durum, “… hayatımızın anahtarı başkalarına teslim demektir!”(sf:17). Yaşam İstasyonu, bu anlamda okurda, teslimiyetçiliğe karşı duruş gerekliliğini öneren bir öykü.
Vicdan Efe bu öyküsünde, kendi yaşamı üzerinde karar verebilme hakkını kullanmaya çalışan insanı anlatırken, kuşatılmışlığımızı da hatırlatıyor. Yaşamları üzerinde karar verme hakkı tanınmış insanların, bu hakkı kullanabilme becerileri üzerine kurgulanmış öyküyü okuduğunuzda, yaşamınızı sorgularken buluyorsunuz kendinizi.

 

Aslında hepimiz belli dönemlerde, belli istasyonlara uğrayan trenin vagonlarından birinde olan o yolculardan değil miyiz? “Kaçıncı vagonda ve hangi koltukta oturduğumuz önemliydi; bunlar bizim kimlik numaramız…” (sf:7) değil miydi? Hepimiz de bir kez trene bindikten sonra, gerisini sorgulamadan makinistin bilgisinde ilerleyen yolculuğa kendimizi teslim etmez miyiz? Ya da çocuklarımızı, öykünün, “Ne kadar süreceği, nerelerden geçeceğimiz, nelerle karşılaşacağımız en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, bize hazır olarak sunulmuştu.”(sf:8) cümlesinde olduğu gibi, önceden kurguladığımız bir yaşama mahkûm etmez miyiz?
Verili simgesel evrenin kuşatılmışlığında ne kadar bilinçli hareket edebiliriz? Daha birçok soruları okurun kafasında oluşturan Yaşam İstasyonu başlıklı öyküyü okuyup bitiren okur, yakasını bırakmayan benzeri birçok soruyla başa çıkmaya çalışıyor. En önemlisi de hayatımızı başkalarının eline teslim etmek yazgı mıdır? Mecbur muyuz bu teslimiyete? Bunlar gibi sorular yakamızı bırakmıyor.
Yaşam İstasyonu, kitabın en uzun öyküsü. Üstelik kitabın ilk öyküsü. Bir öykü kitabında bu uzunluktaki bir öykünün başta yer alması oldukça cesur bir karar. NotaBene Yayınevi’ni kutlamak lazım. Bu seçim, okura güvenmeyen, genel geçer hevesli olarak sınıflandırarak okuru kendi dayattığına mahkûm eden yayınevlerinin de temelsiz yargısını yıkmış oluyor. Öyküyü okutan uzunluğu ya da kısalığı değil, öykünün yaşamla arasında kurduğu nitelikli bağdır. Nitelikli okur okuduğuna güvenir, yönlendirilemez.
Vicdan Efe’nin Komşu Duvarı’nda nesnelerin birliği ve nedensellik ilkesine uygun kurguladığı öykülerinde hiçbir fazlalık yok. Bütün veriler yerli yerinde ve doğru kullanılmış. Karakterlerin yapıp etmeleriyle sıkı bağları olan nesneler, öykünün anlamını güçlendiriyor. Bunlardan biri olan Taş Duvar, hem öykü adı olarak hem de sosyal yaşamdaki korkularımızı anlatan bir metafor olarak çok iyi kullanılmış. Duvarlarla çevirerek korumaya aldığımız evlerimizin, altından kalkamadığımız korkularımızın barınağı olmaktan öteye gidemediğini, yapay korkularla hayatı nasıl yaşanmaz kıldığımızı ne güzel de ifade ediyor.
Evlerin bahçesine duvar örerek geçinen duvarcı ustasıyla oğlu Yaşar’dan yola çıkarak, “Duvarlar korkak insanlar içindir.”(sf:113) diye haykırıyor yüzümüze yazar. Yapay korkularımızın esaretinde yaşamı nasıl çoraklaştırdığımızı yüzümüze vuruyor.
Yaşam ve insan ilişkisini bütün gerçekliğiyle duyumsadığımız öykü kitaplarına rastlamak ne kadar sevindirici. Hayatın çağıldayan sesini duyuran, insanı çok boyutlu yansıtan, kısaca yaşayan öykülere hasrettik. Tektipleşmiş, yavan dilleriyle bireyin  bunalımlarını, üstelik nedenselliğini göz ardı ederek yansıtma çabasındaki tuhaf öykülerden bıkmıştık. Ne sevindiricidir ki son zamanlarda bu tekdüzeliği kovan, yaşamın içinden anları, olayları dilin en güzel haliyle kurgulayan güzel öykü kitapları edebiyat dünyamıza katılmaya başladı.
Komşu Duvarı da o güzel kitaplardan biri; son yıllarda okuduğum iyi kitaplardan. Kalemine sağlık Vicdan Efe. Pandeminin yıkıma uğratmak için çaba harcadığı insani yanımızı yeniden hatırlatan öyküler; iki yıldır ördüğümüz korku duvarını yıkmaya yardım edecek.
*verili simgesel evren: İçinde yaşadığımız zamanın üretim ilişkilerinin oluşturduğu siyasal ve sosyal yapıdır. Bugün için söylersek, küresel sistemin dayattığı emperyalist ekonomik, yasal ve dinsel ilişkiler diye tanımlanabilir.

Vicdan Efe 

Komşu Duvarı 

NotaBene Yayınları / 1.Baskı 124 sayfa / 2022

Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

https://notabene.com.tr/urun/komsu-duvari/

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir