delft ic kapak
Filiz Sever

MASMAVİ KENT; DELFT

Kim nasıl görmek isterse öyle bakar. Onun için herkesin gözü farklı görür. Edebi gözle baktığım bu şehir bana öyle bir rengi yaşattı ki, beraberinde birçok şiiri de anımsattı.

Aslında çoğu edebiyatçımız bu renk üzerinde önemle durmuş, ne de güzel şiirler yazmışlar. Maviyi bir başka sevmek, edebiyat dünyasını da kasıp kavurmuş olmalı. İşte size mavi ile ilgili yazdığı şiirle o pek sevdiğim ünlü şairimiz:
Maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
Bir renk değildir mavi huydur bende
Ve benim yetinmezliğimdir
Ve herkesin yetinmezliğidir belki
Denecektir ki bir süre
Ve denecektir
Bir akşamüstünü düşünmek bir akşamüstünü düşünmekten
Başka nedir ki

Edip Cansever

Girişindeki mavi kalp ile kendini belli eder size. Hani bazı şehirlerin rengi vardır ya, onun da rengi mavidir. Kuzeyin mavi şehridir o. Evet, tipik bir Orta Çağ kenti olan Delft’ten bahsediyorum.
Rotterdam ile Lahey arasında kalan küçük bir kanal şehridir. Kanalın kıyısında yer alan, 1250 yılında yapılan “Old Church” adlı bu kilise, kuzeydeki en iyi gotik mimari yapılardan biridir. Keza, “New Church” (Nieuwe Kerk) adlı kilise de önemlidir. Kiliseye yeni denmesine bakmayın siz, o da 1600’lü yılların yapısıdır. Hatta, Nieuwe Kerk’in spiral şeklindeki kulelerine çıkınca, Rotterdam ve Lahey net bir şekilde görülmektedir.
Mavi kent derler ama aslında iki rengi vardır Delft’in. 
Neden mi? Tutkunları bilir onu. Mavi ve beyaz porselenleri ile nam salmıştır bu kent; dolayısıyla sadece mavi değil mavi-beyazdır. İşte tam benim favori renklerimdir onlar. Gerçekten, idealimdeki ve hayalimdeki evim mavi-beyaz renklerden oluşmaktadır. Zira çok ama çok severim ikisinin kombinasyonunu. Sırf bu neden bile Delft Mavisi (Delft’s Blue) porselenleri ile ünlü, Hollanda’nın en eski yerleşim yerlerinden olan bu kente hayran kalmama yetti. Tabii bir de Orta Çağ kenti olması ilgimi daha da çok artırdı.
Bütün Orta Çağ kentleri gibi, güzel bir meydanı var Delft’in. Eğlence mekanları, kafeleriyle capcanlı ve insanlarıyla oldukça sıcakkanlı bir şehir. Ve tabii meydandaki birçok dükkânda seramik ve çömlekleriyle göze hitap eden harikulade mavi-beyaz objelerin satışı yapılıyor. Kente girişteki mavi kalp figürlü simge de meraklılara sunuluyor.
delf gezi yazisi kapak
Akşamın ışıklarının henüz vurmaya başladığı anlar vardır ya…
Etrafı bir kızıllık kaplar. İşte kenti gezmeye başladığımızda böyle bir atmosfer vardı. Onun için Delft gözüme bambaşka göründü. Hatta kentin fotoğraflara yansıması bir başka güzeldi. Gökyüzündeki mavi rengin kaybolmaya yüz tuttuğu anda, koyu lacivert ve kızılın bir arada olduğu zamanlarda Delft bana öyle cazip geldi ki; maviye olan tutkum daha da artarak adeta aşka dönüştü. Her yeri mavi görmeye başladım. Kısacası, bu kente âşık oldum. O kadar etkilendim ki, gezerken her yerinden ayrı ayrı haz duydum.

 

Tıpkı Brugge gibi bir kanal şehri olan Delft’in Oosteinde Kanalı’nda orijinal adı “Oostpoort” olan Doğu Kapısı bulunmaktadır. 1400’lü yılların tarihi yapısı ile Rönesans döneminden kalma Delft City Hall binası da oldukça dikkat çeker.
Mavi kentin bir de iç mekân ambiyansına tanık olalım. 
Diyerek, meydandaki en şık kafesine girdik. Her tarafın ahşap kaplı olduğu bu kafenin içi sımsıcaktı. Zaten ahşabın sıcaklığı, insanların cana yakınlığıyla karışınca ortamı anlatmak hiç de zor değil aslında. Hem yorgunluğumuzu atmak hem de Delft’in insanlarıyla karşılaşmak için seçtiğimiz kafeden memnun kaldık. Işıl ışıl bir kentin pırıl pırıl ve güler yüzlü insanlarıyla Delft bizi kucakladı, tabii biz de onu kucakladık. Boşuna demiyorum şehirler de canlıdır diye.
Delft, mavi sevdalısı olan bana, tutkuların doruk yaptığı bir ortam yaşattı yaşatmasına ama aslında kentin mavisi sadece bana değil, Hollanda’ya da rengini sunmuş. Çünkü ülkenin hangi şehrini gezerseniz gezin, ‘mavi-beyaz’ Hollanda’nın sembolü olmuş vaziyette. Kentleri size bunu bariz hissettiriyor. Ne de olsa bayraklarında da bu iki renk mevcut. Hollanda’nın şehirlerini gezdiğinizde bana hak vereceksiniz. Ama lütfen, Delft’i görmeden ayrılmayın bu güzel ülkeden.
Gelin şimdi, Turgut Uyar’ın şu güzel sözüyle son noktayı koyalım:
“Dünya ne kadardı dedim.
Mavi kadar dedi…”

 

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir