????????????????????????????????????
Güven Ulu

ALAKASIZ BİR ISLIK

Huysuz bir gecenin ardından güneşli, yeni bir sabaha uyanan tüm eşref-i mahlûkat, günlerce gecelerce yaşadıkları arbededen ve benim bu bedbaht ruh halimden bihaber, kendi yaşam ezgilerini mırıldanıyor.

 

Bu minik körpelerin yaşam sevinçleri, tüm kötülüklerin kaynağı bilinen bir tanrıya ve de onun zalim dünyasına yegâne tehdit değil midir? Bu körpeleri cennet güzellikleriyle avutmak, boş bir çaba değil de nedir?
Aklını bir kabuk gibi çeperleştiren ve içine kendisini hapseden, balığın deryayı bilmediği gibi kendi aklından bihaber olan insan, biat edip avunabilir. Evrimin poker masasına oturup elindeki insan açmazına “pas” diyen bir tanrıya rağmen neşeli ezgilerini söyler her sabah, bu cümle mahlûkat.
Dile pelesenk olmuş alakasız bir ıslık -topraktan kolaycacık sökülüp atılamayan yaban otları gibi- günışığına çıktıkları iki büzük dudağı jilet kesiğine boğar. Havada ıslık çalan bir kırbaç gibi şakladıkça şaklar, insanlığın bir türlü doğrulamayan düşük ve de çıplak omuzları üzerinde.
Dikkat ettiniz mi hiç bilmiyorum; mutluluk, hayatın akışı içinde hiç ummadığınız bir anda sizi ensenizden bir kedi yavrusu gibi kıskıvrak yakalayabiliyor bazen. Ve de siz, en çok da sıkıntılı zamanların mengenesinde iken ansızın çıkıp gelen bu mutluluğun hatırına, vaktiyle haklarında en kötü şeyleri dilediğiniz insanları bile affedebiliyorsunuz.
Ama itiraf etmem gerekirse; sırf içlerindeki kini diri tutmak için, ayağına kadar gelen mutluluğu eğilip yerden almayı onur kırıcı bir hareket olarak gören, bu yüzden mutluluğu önüne yuvarlanmış, şaşkınlıktan gözleri yuvalarından fırlamış düşman kellesi gibi tekmeleyen birçok insan gördüm.
Öfkelerinin onları zamanla kuru bir yaprağa çevirdikleri mezarlık insanlarıydı işte onlar. Her adımlarında, doğruldukları mezardan taşıdıkları topraklar, killer ve kıpırdanıp duran besili kurtçuklar dökülüyordu üzerlerinden. O nefret trafosu dilleri boğazlarına kaçmış halde, mosmor bir suratla gezinip dururlar ortalıkta. Göz çukurlarının etrafı, güneşlenmeye durmuş, en ufak harekette kuyruklarını bırakmaya hazır kertenkele sığınağıdır.
Oysa yaşam tüm coşkusuyla akıp gitmektedir. Çöl rüzgârları, kum tepelerini aşındırıp çukurları doldurmaktadırlar. Zamanın ve coğrafyaların düzleşmeye durduğu, geniş zamanlardır bu anlar. Siz artık keşif yolculuklarını geride bırakmaya hazırlandığınız yaş dönemlerine girmektesinizdir. İçinizde, benliğinizde cereyan eden değişimleri gözlemleyebilmek, periskopu kendinize çevirerek her defasında şaşırmak bu döneme ait yeni keşiflerdir.
Artık çevrenizde sizi eleştiren de kalmamıştır. Onlar bilirler ki, siz mümtaz bir şahsiyet olmanın karşılığında gerekli bedelleri zamanında diş ile tırnak ile ödemişsinizdir. Öte yandan, birikim ve deneyimlerinizle, acı tatlı anılarınız ve çıkarımlarınızla günbegün çeperi genişleyen bir yargı gücüne de ulaşmışsınızdır. Hal böyle olunca daha zor beğenen biri olup çıkmışsınızdır.
Çevrenizdeki (kalmışsa) insanlar, sizi memnun etmekte zorlanırlar ve de gitgide durumunuz onları daha az ilgilendirir olur. Zamanla erişmiş olduğunuz yeni hali o kadar önemser hale gelirsiniz ki, ister yorgunluktan, yılgınlıktan deyin, isterse de hakkınız olan yazgıyı bir an evvel görme isteğinden, artık genç olmayı dilediğiniz zamanların bile sizden geçtiğini anlarsınız.

Diğer deneme yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazımızı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir