YÜKSEK EDEBİYAT GÜNLERİNDE XI
ağır ve alaylı bir aşk çökecek günahkâr bir incirin gölgesine
fısıldayıp yarım bırakılan her şeyin ürpertisini
uzanacak gecenin sürgün ırmağı kalbin uzak denizine
hızla geçerek kusurlu sözcüklerin üzerinden
*****
Korkunç biçimleniyor, inceliklerle işlenmiş kırılgan iyiliğin kuşkusu.
Abur cuburla besliyor edebi savunmanın içi bulanmış yakın ve uzak anlamını.
Ateşin melankolisine çoğalacak varlığın ve imgenin labirentinde.
Kurdelesini takacak görüntüden armağan aylak ilinek.
Sevecek vızıldayıp sözcüklerin ateşine su dökenleri.
İnecek dalıp iç döküm gürültüsü derinliklere.
Sarılacak şiirle biçeminden taşıveren özgül ağırlığa, seslenip başlığın cazibesine sığınana.
Hadi, dua listesine yazalım, şair nasihati ile kendini eğiten sevimli okur adayını.
Ortak olalım, gülümseyerek, bir kavramın içinde kendinden geçen çelişki artığı dil çıkmazı sevince.
Sığınalım, kendinden öteye taşınan muteber şeylerin yarı karanlık felsefesine,
mutasyona uğramış özlü sözlere, özneyi mistik tıraşlayana, akıl sağlığına kara korsan olanlara.
Hadi, fısıldayalım keşmekeşe kodlanmış alkışlı hıza çıkana.
Hüznünü okşayalım kendini şiirsel derecede kötü hissedenin.
Bir ihtişamın gözeneklerine dolduralım etkinliklerden geriye kalanları.
Bir imza verelim vizyonsuz odanın sürgününe.
Yol gösterelim aşınıp duran hiperaktif yalnızlığa çalı çırpı toplayan kafa kırışıklığına.
Hadi, alkışlayalım sokak oyunlarından mezun olan şairleri.
Yapacak bir sürü iş var daha!
*****
Sevinç aşamasındayım. Umut geride kaldı.
Galiba narsist bir özneyim.
İmgelerime hayat veren derin düş kırıklıklarım bile VİP.
Çayım kahvem bile.
Ah, zamanı kronik majör yalnızlıklara kuruyorum.
Beş vakit aynada herkesin aklını okuyorum.
Acaba şimdi kim bilir kimler benimle e-ortamda sayfa arkadaşı olmak için can atıyordur?
Kim bilir kaç kişinin dilsiz şiiriyim?
Bağımlılık yaratmaktan korkuyorum!
Ama asla şımarmayı düşünmüyorum. Böyle devam edeceğim.
De ki: Şairiniz yazarınız olmak istiyorum!
Neyse!
İnşallah kendime çok kızmam.
Çünkü yine kendimi durduramadım ve kışkırtan yaramaz süslenmiş bir şiir yazdım.
Şiir dediğim, okuyanın ve okuyacak olanın da fark edebileceği şiir gibi şiir, şöyle iç içe geçmiş alegorik vurgularla betimlenen bir triloji.
I
Şiirde, toplumsal yapının kurumlarıyla birlikte öznenin üzerindeki ağır baskısı ve öznenin bu ağır baskı altında kendine ve yaşama tutunma çabası yorumlanmaktadır.
Bu yorum ve yama, Baudelaire’in “Bu kara zehir bütün kanımdır” dediğidir.
Şiirde, büyük gölge kendi içine sürgün ettiği özne üzerinden oluşturduğu yeni bilincin fotoğrafını gözler önüne sererek varlığını yaşamın her alanında perçinler.
Öznenin rollerine işlenmiş karakış telaşı tutku ve arınma isteği ise uzak bir düştür. Bu uzak düşe kapı açan çıkış yolu insanın insana yorgunluğu olarak belleğe yalnızca lirik bir im olarak kaydedilmiştir.
Özne, su toplayan yanığın içinde bir ölü balkon kuşudur. Akıl ve hayat arasında preslenmiştir. Çıkmazlar ve çelişkileriyle kendinin günahıdır. Özellikle her bölümün sonunda çöküntünün kırbacı olarak yer alan boyna aşina boşluk ve renk ise birbirinin kopyası alışkanlıklar estetiğidir.
II
Ah, kendimi fazla yormak istemiyorum. Bil ki sıkılırım kendimden.
Böyle durumlar için, hemen ara verip, en az beş dakika, kuğuya tek ayakta kalma cezası yazmaya ve ödev vermeye çalışan ve kendini takip etmekten hoşlanan birini seyrettim.
Yalnız şunu da söylemekte fayda var:
Şimdiye kadar ne söylediysem hepsi yalan!
Ki ben bir düş hastasıyım söylediklerim yorum konusu edilemez, dedi Guguk Kuşu, duvarın çatlağından.
Sonra, sevgilimin yaptığı yemeği, oturup karşılıklı, güzelce yedik.
Yüreğine sağlık, dedim. Gülümsedi, beni yanağımdan öptü.
*****
Ortalamanın çok üstünde şiirsel iyon dengesini ayarlamış düşüncelerle pencereyi açtım.
Bende sevimli alışkanlık haline geldi böyle yüksek edebiyat tutumları!
Ama yapacak bir şey yok!
Mecburen katlanacağım kendime, katlanmak zorundasınız.
Bak, ben seninle ilgili tümcelerin altını sarışın bir kalemle çiziyorum, yaşamdan okuduğum.
Sayfaya kızıl bir boşluk açıp tarafımdan çizilmiştir, notunu yazarak tarih atıp, paraflıyorum, hep böyle yaparım.
Ki zamanını yakaladığında öze yapışık şiirsel dokunuşlarıma geri dönmek hoşuma gidiyor.
Böyle de stili ışıldayan bir huyum var işte!
Unutmayalım: “İlineksel özellikler taşıyan modalar kolayca algılanabilen şeylerdir, oysa tözler (substantia) öyle değildir.”
Bir ara aklıma geldi söyledim:
Dedim ki, tanrım, beni affetme, senin günah saydığın benim yaşam biçimim.
Dikenlidir böyle havaların dalgaları!
Neşeli günler olacak, sendrom kaynağı, öğrenilmiş iyilikle acısını ve yalnızlığını kutsayan.
Şiirsel akıl veren bir korkunç keyfilikle boyamak istiyorum, söz ile eylem arasındaki tutarsızlığı.
Ah, şiirsel sevinçler graniti bir kaosun gece serinliğinde dize kurgusu tezli yüksek lisanslara konu bir şiir hayatım olsun. Sanatsal yaşamımda yaklaşık 3000 kitapla fotoğraf çektirmiş hekimsiz deliliğime, şiirsel gerinen huzursuz avlunun pençelerini açtığı, bir şiir yaşam, sorgulamaları ve çöküntüleriyle.
Ama nesnelerin bizi sevmesi gerekiyor. Aşığız. Vahşiyiz, rahlemizin başındayız!
*****
Hayat ağacının ipsiz salıncağındayım. Yaşamın ciddi sorunlarına dair ince dengeye tırmanan ağır edebi yazılar yazıyorum. Görevim bu benim. Uçuşu kolay olmaz işte sınırsız sorumlu güncellenmiş bir flâneur ’ün.
Bazen gösterilen yakın ilginin sevinciyle havalara uçarım ve orada kalırım, asarım kendimi gökyüzüne, değişim isteyen kuşları bile kıskandıran. Olsun böyle şeyler. Hadi yazılmayanı gecenin sessizliğine katıyorum. Dürtünün yükü olsun.
Yarın, sıkıştırılmış sıkı şair ve yazarların başka bir âleme geçerek, edebiyat ve şiir için parçaladığı felsefe bağlamında açığa çıkan İyi ve Kötü’nün değer bilinci üzerindeki etkilerini yansıtan bir haiku yazacağım. İlgi duyanlar facebook derslerinde kullanır.
Şair sayfalarını süsleyen şiirsel stresi kontrol eden peynirli makarna tarifleri üzerine yazdığım açıklamalı mikro eleştiri için avamdan bir okurum: Çelişkilerin doğurduğu sorunların çözüm yollarını aklımıza asan bu kıymetli bilgi ve deneyim birikimi şiirsellik için teşekkür ederim, demiş. Var olsun. Alt kültür bireyi de bir başka oluyor yahu! Kıymetini bilmiyoruz.
Yüzüyoruz birlikte bireysel bilincin avare gezdiği zamanın içinde.
Şimdi sor bakalım: Demokrasi neden Sokrates’in hoşuna gitmez?
Bu ussal yanaşmayı da plan ve programını yapmaya çalıştığım söyleşi ve imza günlerimden birinde anlatacağım. Yakındayım.
*****
Süzüldüm şiirsel bir duanın gölgesinde gülümseyen çatlaktan içeri.
Burada, orada, şurada amniyon kesesiyle birlikte doğmuş edebi şeyleri de okumayı seviyorum. Selden heyelandan uzakta, can sıkıntısı tutunamayan büyük lirik yalnızlığa yakın. Falan filan zamanlardan geçiyoruz. Neyse, geçelim!
Bugün, moralim bozuk olduğu için işe gitmedim.
Çatlak bir gündü. Amoral bir tutumla, arayıp, şiirsel derecede hastayım, diye yalan söyledim.
Sevgili yöneticim: İşi batsın, kendine iyi bak, sen bize lazımsın, dedi.
Temiz kalpli insanları seviyorum.
Düşümde yine tanrıyla konuştum, istersen tüzüğünü yakasına asmış kötücül yazılarına bir iyilik meleği atayım, dedi. Kabul etmedim.
Artık kısa sürelerde ajitasyon semptomlarında anlamlı iyileşmeler mümkün olabiliyormuş.
Bu nedenle, ısmarlanmış yarı estetik bir alışkanlıkla bilginin yerleşik anlamına çöreklenerek hep aynı öğüdü veren şiirsel gıdıklamalarda başköşeye kurulan sözcüklerin, kalıpların filan yarattığı bıkkınlık ve huzursuzluğa aldırmıyorum.
Bir okuma sansürüyle bilinçaltına dolanın pekiştirdiği yüzeydeki körlüğe de aldırmıyorum. O avlu terbiyesinin el yazmalarına yakışır, ölü atlarıyla usunu nadasa bırakan boş zamanlar avaresi akışkan yalnızlığa da.
Ben seni “dünyanın bütün sularında” yıkanmış bir bellekten çekip çıkardım.
*****
Hiç yanıldığın olmuyor mu?
Şimdi o seçilmiş, ayrılmış, koruma altına alınmış, zarı atılmış genç eleştirmen veya dost şair dediğin, yine paraşüt takımı gibi hazır kıta beklesin.
Yine, o seçkin, o the great master, o bir itibara konuşlandırılmış, okuyucuya duygusallığı üzerinde sarsıcı etkiler doğuracak aşılı imgelerle saldıran o iç dünya fatihi, nerede bir tartışmanın içine girmişse veya kıskanılarak saldırıya uğramışsa, sesten hızlı gelip estetik şiirsel desteğini bir bilimsellik içinde versin. Edebi işler güçler saygımla sevgimle birlikte büyüsün.
Kolay taşınsın şiirsel ağır yükler.
Ki o dediğim, çelişkilerinin ve alışkanlıklarının yontusu gerçeği ile ve ustalıkla ötekinin gerçeği ile biçimlenerek iner avluya.
Yaşamsal yorumlar korkunç ağır gelir bazen, roller inatla birbirinin sırtına biner. İçsel ve öznel dünyayı ayakta tutan o iyilikler, güzellikler, o kibir, o bencillik, küçük çıkarlar, yine umutsuzluk, yine anlamsızlık, yalanlar, endişeler ah sevdalı hâlleriyle, evet işte varım der.
Neyse! Bugün, sabah koşusundan önce ödül büfemin tozunu aldım. Hazırladım, tutunduğum aşkı korkunç yeni güne. İlk mektep 3 sevgilimin yazdığı şiire sarıldım, öptüm yanaklarından ve özenle koydum, yerine.
Bu yakasına gül takan yorum ve övgü günlerinde çok yüzlü yalnızlıkla.
O tatlı sarhoşlukta.
Bilincin kusursuzluğunda.
Ah, işte gözlerimin önünde incecik işçiliğin ciddi ve ağır yorumuyla hayatın her yönünden şiirin şatosuna yaptığım uzun meşakkatli yürüyüşler.
Ah akıl başa bela! Akıllı olanın imgesi çok olur, işte!
Ey sözcükler, zorluklara göğüs germek için onlara baskı yapın, onlara acı çektirin.
*****
Neyse, şimdilik pencereyi kapatıyorum. Yine görüşelim.
Bu arada unutmadan:
Hoşnut yalın imgeleri birbirine benzeyen yalnızlıklardan, örülen şiirsel sessizliği çözerek duygulu kalpleri okşayan sıkı heveslilere.
Nesnenin içinde kaybolup olana bitene klark çekerek biçimine durmadan başka ben’ler zımbalayan şairlerden, sıkı şiirsel atraksiyonlara dayanak şiirsel ahkâmı süsleyenlere.
Hızını alamayıp şiirsel gerilim yaratan özlü sözlerden devrik dizelerle düşsel kışkırtıcılığın değerini artıranlardan, şairlere musallat kara bulutlar soruşturmasını renklendirenlere.
Anlamsal boyutlara geleneksel değerler işleyen yolun öte tarafındaki şiirsel gezintilerden, bütün gün aynada konuşarak neşesini çağıran şiirselliğe.
Çatlaklara dolgu şiirsel tamir macunu üretenlerden, çatlaklarına yeni çatlaklar ekleyen avlu ödülleri gerekçelerine.
Taklit ve denge açmazında bölünerek çoğalanlardan, yazdıklarını kendine yakıştıramayanlara.
İyi okumalar ve yazmalar dilerim.
Diğer Panzehir şiirlere buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.