SAÇLARIMI OKŞAYAN ESİNTİ
Günümüz insanı arınma (katarsis-Platon Poetika) gereksinimi içinde. Bunun ayrımında mı, kuşkulu. İnsana insanı öğretmek gerekiyor: Erdemi, bilgisi, merhameti, sevgisi, sevdası, özgürlüğü, tutkulu sevdasıyla gerçek insanı.
Ve giderek eşitliği, kardeşliği, barışı…
Tarihindeki gibi bugün de göçler, savruluşlar ülkesi Türkiye’miz. Saçlarımı Okşayan Esinti adlı öykü kitabı yazar Semiha Baysal’ı oldukça özel, özgün bir düzleme taşıyor. Öncelikle derdi, sorunu bulunan bir yapıt. İnsanlarımız, gençlerimiz, iyilik, doğa, kuşlar, deniz… İlk anın hazır duygularına kapılmadan, fazla yüz vermeden sevgiyle yaklaşım.
Semiha Baysal inceyazın (edebiyat) öğretmenidir. Öğretmenliği, inceyazını, çocukları, gençleri çok sevdiği açık. İnsan kurgu ve gerçeklik yeteneğiyle her konuda yazabilir; ne ki en iyi yaşadığı, tanıklığını yazabileceği de gerçek. Baysal da öyle yapıyor. Karar alma yetkisi ellerinden kazınıp alınmış öğretmenlerin duyunç acısı az nen midir?..
Bu çatışmaya bireyleşmek, yalnızlık içinde üretmek kaygısını eklemeli.
Martı başlıklı öyküde o güzel, içtenlikli kuş her anı gözler. Göçüp, dünyadan, yaşamdan ayrılan Ani’yi, öykü kişisi gibi özlemediğini bilebilir miyiz? Aharon hemen eş bulmuştur kebdine. Ne duyarlık, ne özlem. Martıya kötülük için, duvara çivili tuzak yapacak denli duyarsız… Gelin de bugünlerde kendilerini alkışlarla kutlayan, kahkahalar atan, kadınlı erkekli köpek, hayvan kıyımcılarını öfkeyle anımsamayın.
Kitaba adını veren öykü köklerin sesine kulak vermiş gibi. On yaşın çağı. Deniz, güneş, kumsal… Dalga dalga ışıltı. Seğirten kız. Göze düşen tuzlu damla… Film makinesinin rahatsız etmeyen, düzenli tıkırtısı. Baba seslenir… Gidip gelen güneş ışıltısı. Artık o odada değilsindir.
Ankara’da o deniz kenti, gariban martılarca aranır, özlenirse de Ankara sevilir. Dilinden anlayana çok nen anlatır yapılar, kale, kalıtlar… Bahçelievler, Emek, Anıtkabir… Arkadaş sesleri, gülüşleri, serçelerin cıvıltısı, guguk kuşlarının düşünür ötüşleri…
Saçlarımı Okşayan Esinti’de bir kedinin gözünden çevreye, ağaca, suya, hayvana karşı yağmacı saldırılara dikkatin, duyarlılığın çekilmesi değerlidir.
İnsanlık durumlarının, kentli kibri ya da şımarıklığıyla kavranamayacak denli karmaşık ve acı olabileceğinin öyküsüdür İstanbul Treni. İlk anda yalınkat bakan anlatıcı, birikiminin, duyarlığının baskın çıkmasıyla ailenin trajik durumunu kavramakta gecikmez. Evet, insanları seveceksin; Erich Maria Remarque’in güzelim romanındaki gibi.
Türkiye’de aydının ihaneti de adanmış yürekliliği de eksik değil. Bunun ikinci türünde cezaevinde çürütülmek de “ruh ve sinir” sayrıyerine düşmek de var. Hem nasıl…
Öğretmen yazarlardır ülkemize abecenin değerini, toplumcu gerçekçi anlayışı, okuma tutkusunu (bu satırların yazarı saydıklarının tanığıdır), çalgı çalma, müzik kültürünü, karma eğitimin gerekliliği anlayışını, ülkü sahibi öğretmenden roman kişisi yaratısını, örnek, çağcıl giysiyi, demokratik kitle örgütçülüğünü, ulus olmayı kazandıranlar.
Semiha Baysal bu tarihsel yolda kararlılıkla yürüyor. Dil Devrimi duruluğunu içselleştirmiş tertemiz Türkçesiyle, eğitimci sevdasıyla yürüyor. Her sayfasında yaşam sevinci ve sevda…
Saçlarımı Okşayan Esinti, Semiha Baysal, Akdoğan Y., 2024.
Diğer analiz yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
Semiha hocamızın kitabını keyifle okudum, kitaplarının devamının gelmesi dileğiyle, başarılar dilerim
Her öyküde farklı duygular hissettiğim, bazılarında beni hatıralarıma götüren zevkle okuduğum kitap.
Semiha Hocamın kitabını bir solukta okumuştum.Birbirinden değerli öyküleri çok keyifliydi.Günay Güner bu kitap için çok değerli yorumlarını sevgiyle sunmuş bence. Benim ekleyeceğim bu kitap bana müthiş esin kaynağı da oldu . Öyküleri işte ben işte sen işte hayat diyebileceğimiz türden özgün bir eser..
Saçlarımı Okşayan Esinti ile ilgili inceleme yazısının derginizde yer almasından gurur duydum.