HER İNSANIN BİR ADI OLMALI, DOĞRU
Merhaba hanımefendi, oturabilir miyim buraya? Teşekkürler, sağ olun. Ramin Beye mi geldiniz? Çok iyi yapmışsınız, çok iyi doktordur. Tabii tanıyorum, yok ben hastası değilim. Burada çalışıyorum, yani şimdi izindeyim, ama çalışmak iyidir, izinde bile olsa di mi? Tabii böyledir bu, herkes bilir bunu. Evet evet hep çalışmalı. Ben yirmi beş senedir buradayım, biliyor musunuz? Tam yirmi beş.
On beşinci yılı dolduranlara bir plaket verilir, ama nasıl güzel, böyle kadife kutu içinde, her beş yılda bir kutunun rengi değişir, bordo, lacivert, yeşil nasıl güzel parlar.
Ben, yok almadım henüz. Tabii tabii istemez miyim, istiyorum ama unutkanlık işte, unutmuş olabilirler değil mi? Benim gibi çalışana haksızlık yapacaklarını düşünmüyorum hiç. Elbet hatırlayacaklardır.
Biliyor musunuz, herkesin yardımına koşarım ben ama böyle canla başla, kendimi unuturum, yani öyle söylerler. Kendini unutuyorsun ama doğru olan da bu değil midir, insanın kendini unutması.
İnsan özeldir çünkü öyle değil mi, kıymetlidir.
Aslında Ramin Bey beni görse hemen içeri alır. Alır tabii. Ama bekleyenlere ayıp olur di mi? Ama isterseniz sizinle içeri girerim. Sever beni. Hatta bir kere rakı sofrasında beraberdik, üç yıl önceydi, evet evet üç yıl. Yok, başka hiçbir yemeğe, kutlamaya gitmedim, şey unutmuşlardır değil mi? Öyledir tabii. O gece benim hanımın yaptığı haluje çok sevilmişti. Haluje, hamur ve patatesle yapılır. Laf aramızda adı ve emeği vardır ama ucuza halledilir. Benim hanım akıllı kadındır, kadındı yani, şimdi gitti.
Ha ne diyordum, köyden gelenler olunca bunu yapardı bi de semaverde çay değme sofralara taş çıkartır. Ne güzel söz değil mi? O gece Ramin bey demişti, değme sofralara taş çıkartır bu. Tabak tabak yediler, ya ne güzel şey bu diyerek. Benim hanım yaptı, diyemedim, bilirsiniz ayıp olurdu şimdi övünmek, sustum tabii, ama Recep şekilsiz kekini bir övdü bir övdü görmeliydiniz. Hanım, saatlerini harcadı dedi. Bir keke saatler harcanır mı Allah aşkına siz söyleyin, bir de şekilli bir tabak bulmuş hanımın çeyizinden dedi. Bunu kullanmamıştık sizin için çıkardı büfeden, dedi gözleri nemli nemli, nasıl bir yaltaklanma. Affedersiniz ne çirkin kelime kullandım, bunu Recep’e söylemem lazım.
İnsan dürüst olmalı değil mi? Böyledir çünkü bu. O gece Ramin Bey demişti. İnsan dürüst olmalı demişti, en büyük erdemdir bu. Kafama kazıdım bunu biliyor musunuz? Sürekli tekrarlarım: İnsan dürüst olmalı.
Eşim mi? Eşin değilim, al sana dürüstlük dedi. Seni sevmiyorum, hiç de sevmedim, al sana başka dürüstlük, dedi. Çocukları da bırakıp gitti. Evet, dürüst oldu da ama bu doğru mu Allah aşkına?
Evet evet, ben bakıyorum çocuklara ellerinizden öperler. Biri ilkokulda nasıl güzel okuyor, baba diyor bu hayatı değiştireceğim ben. Büyük biraz şey, şimdi insan çocuğunu her zaman sevmeli değil mi? Yani çocuk işte. Ama anası gittikten sonra değişti, okulu falan bıraktı, gittikçe yüzü anasına benzedi biliyor musunuz?
Sıranız geldi mi, var mı daha. Çok mu konuşuyorum, konuşmuyorum di mi? Çok konuşmamalı insan. Ramin Bey, konuşur ama nasıl dolu konuşur. Bir keresinde odasındaki duvarda bir yazı vardı sormuştum ona, efendim ne anlama geliyor bu yazı diye. Nasıl uzun uzun açıklamıştı. Unuttum şimdi söylediklerini ama şey demişti, bunu çok iyi hatırlıyorum, “Hiç olmak”. Ne güzel söz değil mi? Tabii şimdi Ramin Bey anlatsa size başka türlü olurdu.
Ha yok evlenmedim sonra, Recep’in bir akrabası vardı onunla tanıştırdılar, evlerine yemeğe çağırdılar, melamin tabaklar vardı sofrada, siz bizdensiniz ya, dedi Recep. El misiniz ki şu tabakları kullanalım diye gösterdi büfedekileri.
Yok, olmadı kızla bir şey. İyi bir adam demiş benim için. İyi ama sanki yok gibi de. Yemek boyunca konuşmadım. Hadi dedim bir şey söyle bak Recep’e nasıl da olanları anlatıyor. Karısı sırtına vurup duruyor, ya benim bey de hep anlatır böyle olan biteni diyerek. Yok, konuşamadım işte.
Geçen hafta profesör olmuş Ramin Bey. Onun kutlaması olmuş. Ona da gitmişler Recep’le karısı. Ben mi, gitmedim. İzne ayrıldım ya ondandır. Biraz git bakalım sen, dinlen de gel, kafan karıştı senin iyice dediler, ondan çağrılmamışımdır, yoksa tabii ki giderdim. Olsun insan unutur, unutabilir di mi? İnsanlık halidir. Yalnız Ramin Bey, duvardaki yazıyı indirtmiş profesör olunca. Öyle bir yazı kaldırılır mı hiç. Böyle söyledim ama şimdi o daha doğrusunu bilir tabii, ayıp ettim, bağışlayın.
Şimdi içeri girdiğinizde duvarda izi var görürsünüz, çivisi orda duruyor, yerine başka bir şey asacakmış, Recep’e demiş.
Gidiyor musunuz, sıranız mı geldi.
Hep Recep’le Ramin Bey’den mi bahsettim? Evet öyle yaptım doğru. Benim adım mı? Bir adım olmalı haklısınız. Her insanın bir adı olmalı, insan denilenin bir adı olmalı.
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.