ÇİLEK RÜYASI
Kadın telefonu kapattığında hâlâ duyduklarına inanamıyordu. Beklediği haber pır diye güvercinle değil de kaplumbağanın bağasında, tin tin de olsa nihayet gelmişti. Kocasını arayıp haberi bir an önce vermek yerine, akşamı bekleyecekti. Artık hiç bahane bulamazdı. Bakalım kocasının gözlerindeki o bağımsızlık mavisi durulacak mıydı yoksa başka limanlara mı yönelecekti?
Hiçbir şey yapmadan bekleyemezdi. Güvenli limanına demirlemeye karar verdi. Ne zaman içinden kelebekler havalansa, kendisini onların rengârenk kanatlarına bırakıverirdi. Kelebeklerse hep aynı yere götürürdü onu, mutfağa. Yine öyle oldu. Yeni alınmış çilek kokusu mutfağı sarmıştı. Kocamandı. Büyürken güneşi yudum yudum içine çeken çilek, yeterince olgunlaştığını müjdelercesine tüm rayihasıyla doluverdi ağzına. Çilekten aldığı hazla, kocasına haberi nasıl vereceğini buldu.
Eline iki yumurta aldı. Yumurta önemliydi. Taze olmalıydı ve de oda sıcaklığında. Ustalıkla kırdı. Sarılar, güneşten aldıkları cesaretle korkusuzca yol alırken beyazlar, sarıların üzerine titredi. Ne sıkıca yapışıp nefessiz bırakarak boğdular ne de terk edip gittiler. Kabın dibine ulaştıklarında küçük bir karmaşa yaşandı. Önce sarılar çarpıştı sonra arkadan yetişen beyazlar, çarpışmanın etkisiyle savruldu. Neredeyse oval kabın tepesine kadar yükselip tam fırlayacakken, gerisin geri dibe süzüldü. Böylece herkes tastamam, kabuğundaki eşinin yanına geri döndü. Bir bardak şeker dökülünce, yumurtalar kucak açtı fakat şeker hiç oralı olmadı. Üstten bir bakışla süzdü yumurtaları. Sanki ait olmadığı bir yerde aniden uyanmış gibi şaşkındı şeker. Yumurtalarla ıslanmış ve bembeyaz teni sararmıştı. Ürperdi, yüzeyi pütür pütür oldu. Kadın, onları tanıştırmak için mikserle usulcacık dokundu. Yumurtalar mülayimdi ama şeker şaşkınlıktan taş kesildi. Kadın, oyun parkında çekingen davranan çocuğunu cesaretlendiren anne şefkatiyle şekeri yumurtalara doğru itti. Şeker, korkulacak bir şey olmadığını anlayıp kendisini akışa bıraktı. Kaynaşan şekerle yumurtalar, dönme dolaptaki çocuklar gibi şen kahkahalar attı.
Mutfaktaki hareketi gören un, koştu geldi. Kadın, olmaz diye elekle önünü kesti. Un sorun çıkartmak istemiyordu, atladı eleğin içine kendinden emin bir şekilde. Kadın eledi eledi, tamam dedi. Unu kattı kaba. Vanilyayla kabartma tozu, unun üzerine serpişiverdi.
Kadının kafasında onca soru vardı. Kocasına soramadığı sorular. Onları da attı kabın içine, yerken elbet takılıverirdi diline. Sanki bir şey eksik der gibi bakındı. Unun bıraktığı beyaz izi takip ederek gelen yağ, beni unuttun diye el kaldırdı. Kadının kafa karışıklığının farkındaydı, alınganlık yapmadı.
Unla ağırlaşan karışıma, yağın katılmasıyla hareket geldi. Coştukça coştu, kocaman kabarcıklar oluştu. Karışım hazırım dedi, giriverdi fırına. Ateşle mücadele zorluydu fakat kek başardı, kalıbından gururla taştı.
Kadın, kekin soğumasını beklerken aklındaki soruları sıraya, kremayı cam kaba koydu. Krema, üzerine dökülen pudra şekeriyle iyice doydu. Çırpıla çırpıla kabardı krema, kocaman beyaz bir balon oldu. Kadın girdi balonun içine, içi huzurla doldu, sorularının cevabını kendi içinde buldu.
Gerisi kadın için çocuk oyuncağıydı artık. Keki enlemesine üçe böldü. Bu ‘geçmişim’ dedi hüzünle, tabağa aldı, üzerine biraz krema yaydı. İkinci parçaya ‘şimdim’ dedi, gülümsedi, onu biraz krema ile ödüllendirdi. Üçüncü parça ise ‘geleceğiydi’ ve şekillendirmek sadece kendi ellerindeydi. Krema ile başladı, tazecik çileklerle devam etti. Yumurta, şeker, un, yağ, krema ve çilek… Artık hepsi yekvücut oldu, kadın adını Çilek Rüyası koydu.
Çilek Rüyası kadına gülümsedi. Gerçekten de rüya gibi olmuştu. Kadın mutlu oldu, rüyası gerçek olmuştu. Hastalığı atlatmıştı. Kanser olduğunu öğrenir öğrenmez dondurduğu yumurtalarını artık kullanmaya karar verdi. Ne de olsa doktoru az önce telefonda, bebek sahibi olabileceğini müjdelemişti. Çalan zili duymazdan geldi. Zaten kocası çilek sevmezdi. Kadın, çilek sevmeyen biriyle daha fazla devam etmeyecekti.
*Bu öykü ilk kez Panzehir Dergi’nin Dünya Öykü Günü 2025 etkinliğinde yazar tarafından okunmuştur.
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.