hena
Sülbiye Yıldırım

BİR GÜN MUTLAKA DÖNECEĞİZ

Sabah ayazı bıçak gibi kesiyor yüzleri. Başında beresi, üst üste giydiği kıyafetleriyle zor yürüyen kızının elini tutmuş, koşar gibi yürüyor Seher. Birlikte oldukları gruptan ayrı düşmeme telaşında. Az kaldı, önlerindeki tepeyi aşınca Hena’ya kaygıdan uzakta, patlamaların olmadığı, korkusuz bir yaşam vereceği yere varacak. Olanların şaşkınlığındaki çocuğun ayakları annesinin hızına yetişemiyor, çareyi sürüklenmekte buluyor.

Koşar gibi Seher, koşamayan Hena’yı da birlikte sürüklüyor.

Kara maça bey gibi acımasız kar, Seher’le yarışmaya kararlı, şiddetini artırıyor. Rüzgâr da delilikte yarışıyor karla. Daha yere düşmeden toplayıp her bir taneyi, yaman kavga içindeki grubun ağzına burnuna savuruyor.
Hena küçük, Hena’nın ayakları, elleri de küçük. Üstelik bombaların korkusundan kalan titremesine, soğuğun titremesi de eklenmiş, Hena olanlara yetişmekte zorlanıyor. Eli Seher’in elinde, onun yanında sürükleniyor.
Boşta kalan eli acıyor Hena’nın, ayakları acıyor, rüzgâr yüzünü acıtıyor. Üşüyor Hena, çok üşüyor. üşeyerek ağlıyor, ağlayarak üşüyor!
“Anne! Anneee…”
Seher avucunun içindeki eli sıkıyor. Kendi sıcağı ona geçsin, artık üşümesin istiyor. “Isınırsın şimdi,” diyor. Kaygının, korkunun ağırlığını yüklenen adımlarıyla, Seher koşar gibi yürüyor. Bir an önce güvenli bir yere varma telaşındaki aceleciliğinde sırtını ter basmış. Başörtüsünden fırlayan saçları alnına yapışmış. Birlikte yürüdüğü gruptan ayırmadığı gözleri çakmak çakmak, yüzü alev alev.
“Anne onu değil! Diyor Hena, “bunu sık!” yürüdükçe sallanan öteki elini gösteriyor. “Acıyor!”
Duruyor Seher. Eğilip acele acele ayakkabılarını, ardından da çoraplarını çıkarıyor. Hena’nın morarmış ellerini ovalayıp onlara giydiriyor. “Artık üşümeyecek, sıcacık olacak,” diyor.
Çoraplarını çıkarırken koynundaki kuytudan çıkıp boşlukta sallanan evinin anahtarını, yerleştiriyor yerine yeniden Seher. “Bir gün mutlaka döneceğiz, o güne kadar orada kalacaksın,” diye fısıldıyor. İçine kar dolan ayakkabılarını silkeliyor, çıplak ayaklarına geçiriyor. Kalkıyor bir hamlede, tutuyor Hena’nın elini yeniden, Seher yola devam ediyor.
Günler öncesi kopan kıyametle gayya kuyusuna dönen yurtlarından sürülürken, canlarını kurtarma derdindeydiler. Çoluk çocuk düşmüşlerdi yola. Yanlarına sadece umutlarını, bir de evlerinin anahtarını alıp, “Nasılsa bir gün mutlaka döneceğiz,” diyerek boyunlarına astıktan sonra çekmişlerdi kapılarını. Seher de anahtarını yüreğinin üstünde taşıyanlardandı. Tutuyor kızının elini yeniden, kaldığı yerden aynı hızda yürümeye devam ediyor.
Tepeye çıktıkça hava soğuyor, gruptakiler adımlarını hızlandırdıkça kar deli deli yağıyor, kendinden de deli rüzgârla birlikte bir o yana, bir bu yana savrulup duruyor.
Kafile, insanın acımasızlığıyla yarışa kalkışan doğaya yenilmemek için, var gücüyle savaşıyor. Mahşer günü gibi dağın başı, hepsi bir bilinmeze koşuyor.
Rüzgâr var gücüyle esiyor, kar var gücüyle yağıyor. Az kaldı tepeyi aşmaya. Ardı sıcak, güvenli bir ülke ama yol uzuyor, uzuyor, uzuyor… da uzuyor.
Seher yoruldu. Yolda kendi gibi yorulup soğuğun yanıltan sıcağına teslim olan kadınların yanına oturuyor soluklanmak için. Boyunlarında kovuldukları evlerinin anahtarı asılı her birinin.
Hena ağlıyor. Seher gülümsüyor. Yüreğinin üstünden anahtarı çıkarıp onun boynuna asıyor. “Ağlama, bir gün mutlaka evimize döneceğiz, o zaman hiç üşümeyeceksin,” diyor ama Hena susmuyor, ağlıyor. Soğuk yetmezmiş gibi gözyaşları da üşütüyor Hena’nın yüzünü.   Sarılıyor annesine, kucağına oturuyor, yüzünü göğsüne gömüyor. Seher de kızının saçlarına yüzünü gömüp gözlerini kapatıyor. Bütün sıcaklığıyla Hena’yı sarıyor.
Kar rüzgârı, rüzgâr karı yenemeyeceğini anlayınca bırakıyorlar amansız yarışı. Dağın başı sakinleşiyor. Hena’ya geriden gelenler sahip çıkıyor. Boynunda kovuldukları evinin anahtarı, ellerinde annesinin çorapları, dinen rüzgârın, yağması duran karın yol vermesiyle, kafileyle birlikte koşar gibi bilinmeyene gitmeye devam ediyor Hena.

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir