itiraflarım
Deniz Köker

BAŞKA KİŞİSEL GELİŞİM KİTABINA İHTİYAÇ YOK

İyi edebiyat eserlerinin usta yazarları, ünlü felsefe emekçileri, düşünürler öyle çok irdelemişler ki hayatı; sorgulamışlar, deşmişler, bazen bulmuşlar, bazen sadece arayışı, o sınırsız ve meşakkatli yolculuğu anlatmışlar. O kadar güzel şeyler öğreniyorum ki onlardan, hayatta değiller ama ömürlük öğretmenimiz gibiler…

Geçenlerde Seneca’nın İyilikler Üstüne kitabını okudum. Oturmuş, iyilik hakkında kafa yorup, kocaman bir kitap dolusu, iyilikle ilgili önerme geliştirmiş, her durumu sorgulayan felsefe yapmış. Kime iyilik yapılır, ne zaman iyilik iyilik sayılmaz, kime iyilik yapmamalısın, iyiliğin karşılığı olur mu? Ve daha bir sürü şey. Hayattan, her gün düşündüren ama oturup da uzun uzun düşünme fırsatı bulamadığın bir dolu soru cevap.
Bugünlerde tesadüflerle, Tolstoy sık sık karşıma çıkıyor. Tolstoy, elli yaşlarında hayatın anlamını aramaya başlamış. Kocaman çiftliğinde, şöhreti, hizmetlileri, çoluğu çocuğuyla yaşarken ülkesindeki ve dünyadaki yoksulluk, eşitsizlik onu birden anlamsızlık rüzgarına savurmuş. Kitap yazıyorum ama neden, yazacağım da ne olacak, toprağı ekeceğim de ne olacak, giyineceğim de ne olacak… Onca yoksul ve eğitimsiz insana ne faydası olacak bunların diye düşünürken epey büyük ve derin bir depresyona kapılmış.  Büyük bir anlamsızlık girdabına kapılmak gibi duruyor değil mi?
Yazar bu anlam arayışını İtiraflarım kitabında anlatmış uzun uzun. Bir bölümde, etrafındakileri incelediğinde bu konuda dört çıkış yolu olduğunu söylüyor. Gerçi sonraki bölümlerde bununla da  yetinmeyip daha farklı arayışlara gitmiş. Köylülerin hayatını daha anlamlı bulmuş, onların arasına katılmış, dinleri incelemiş, kiliseye gitmiş düzenli olarak.
Hayatın anlamsızlığında belirlediği dört çıkış yolu şöyle:
Birinci yol bilgisizlik yolu. Bu yol, hayatın bir bela ve saçmalık olduğunu bilmemek, anlamamak ve kavramamak. Bugüne yansıdığında, sanki bu grup tamamen dünyevi yaşayan, moda, giyim, araba, mekânlar keşfetmek, alemlere akmak, estetik, dedikodu gibi oyalanmalarla hiç hayatın anlamını sorgulamadan yaşayanlar… Ama sanırım bunun için ilk uyanışın olmaması lazım, uyandıktan sonra geri dönmek sanırım bilinçli bir seçimle olabilir.
İkinci yol diyor, Epikürcü çıkış yolu. İnsan hayatının umutsuzluğunu ve çaresizliğini bilse de onun sunduğu nimetleri tadıp ejderha ve farelere aldırmayıp elden geldiğince iyice biriken balı yemek… Bu, anlamsızlığın ortasında, bilinçli haz almak anlamına geliyor.
Üçüncü yol, madem bu kadar anlamsız, hayattan vazgeçmeli diyenleri işaret ediyor. Ama Tolstoy, bu yola gitmiyor. Arayışını sürdürüyor. Mirasını köylülerle paylaşıyor. Pek çok aşevi ve okul açıyor.
Dördüncü çıkış yolunu ise şöyle tanımlıyor; insan hayatın dert, sıkıntı dolu ve anlamsız bir şey olduğunu kavradığı halde onu sürdürmeye son veremez. Eğer ben daha iyi olanı bildiğim halde, buna gücüm de yetiyorsa eğer, neden daha iyi olana kendimi vermeyeyim? İşte ben bu gruptanım diyor Tolstoy. O yüzden de ömür boyu anlam ve iyilik arayışına devam ediyor.
Küçük bir grup hariç, yaşamın anlamını, içi boş kişisel gelişim kitaplarından öğrenmeye çabalamaktansa böyle büyük ustalardan öğrenmek en doğrusu diyorum. Hepimize iyi okumalar ve iyi yolculuklar…

 

Diğer analiz yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir