KAPAK (2)
Müge Süzek

DAĞHAN DÖNMEZ’LE SÖYLEŞİ

Nietzsche ile Akşam Yemeği, Duvar Yazıları gibi kitaplarıyla tanıdığımız şair-yazar ve eğitmen Dağhan Dönmez ile Panzehir Dergi adına keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

 

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, sizi hem felsefeye hem eğitmenliğe çeken süreç nasıl işledi? 
Sürecin nasıl geliştiğinin tarifi güç. Nasıl kurumsallaştığının öyküsü anlatılabilir belki. Zira anlamaya ve anlatmaya teşne oluşum, çocuk yaşantılarımdan itibaren yürürlükteydi. Zaman zaman çekmecelerimi karıştırıyorum, yirmi-yirmi beş yıl önce tutulmuş defterler çıkıyor karşıma. Şerhler düştüğüm, notlar aldığım defterler. Sanırım hikâyeyi oradan başlatmak uygun olur.
Felsefe eğitimleriniz dışında güçlü edebi eserleri ve filmleri, felsefi, psikolojik, mitolojik olarak çok katmanlı incelediğinizi biliyorum. Edebiyat ve film çözümlemelerinizden bahsedebilir misiniz? 
Benim bu işlere bulaşmam edebiyatla oldu, hatta şiirle. İlk kitabım, çoğunluğunu yirmili yaşlarda yazdığım Duvar Yazıları isimli şiir kitabımdır. Uzun yıllar önce değerli ağabeyim, yazar Haldun Çubukçu’nun organize ettiği bir toplantıya katılmıştım. Beni başka yazarlara takdim ederken “Dağhan edebiyatçı. Gerçi şairleri edebiyatçıdan saymazlar” demişti. “Adamdan bile saymıyorlar” diyerek latife ettiğimi hatırlıyorum. Edebiyat, şiir, felsefe birbirinden bütünüyle ayrıksı etkinlikler gibi gözükmedi bana hiç. Yegâne fark, yazarın sokaktaki yürüyüşünde beliriyor bana kalırsa. Bir şair olarak yürüyorsanız, baktığınız her şeyi imge halinde görüyorsunuz. Felsefeci olarak yürüdüğünüzde ise kavram halinde.
Son söz sinemaya düştü. Sinema benim için öncelikle bir çocukluk düşü. Cuma akşamları babamla gittiğimiz filmlerden artakalan törensel bir eylem. Yaşamın sıradanlığının, hergünkülüğünün çeperinde açılan büyülü bir yarık!
Kitabınız Nietzsche ile Akşam Yemeği felsefeye yeni başlayacaklar için anahtar değerinde. İçeriğinde pek çok değerle kavramla karşılaşmak bunları kendi kendimize sorgulamamıza imkân tanıyor. Kitabı yazmaktaki amacınız böyle bir şey miydi? 
Dürüst olmak gerekirse ilk amacım yalnızca yazmaktı. Elbette anlaşılır olmak, edebî üslubu -bir ölçüde- metne yedirmek gibi hassasiyetlerim vardı. Hepsinden önemlisi de okuru felsefî ve kurgusal bir oyunun içine çekmek, kışkırtmak istiyordum. Umarım başarabilmişimdir.
Sistemin getirisi olarak içinde bulunduğumuz gösteri toplumu çağında çoğumuz; kaçırma kaygısı, Victor Frankl’ın söz ettiği Pazar Telaşı ya da mutsuzluğun türevlerini yaşıyoruz. Sizce yaşam amacımız nedir?
Bu soruya tek kelimeyle -bırakın onu- zırhını kuşanmış bir kelime ordusuyla bile yanıt verebilmek güç. Ancak yine de bunu denemeye yeltenseydim ‘üretmek’ derdim. Herhangi bir biçimde üretemeyen insanın paslanacağı açık. Bana kalırsa modern bir Nietzsche’ci olan Adler, bunun izahını çok yerinde yapıyor: Kişi önce toplumdan uzaklaşarak, bireysel ilgileri doğrultusunda bir yaşam anlamı tesis etmeli, sonrasında ürettiği, türettiği değerlerle topluma dönmeli, son kertede topluma hizmet etmeli diyor. Benzer bir kavrayışa sahip olduğumu söyleyebilirim.
Kitabınızdaki öğretileri cımbızla çekmeye çalışmak, bu röportaja sanırım sığmayacak. Belki de şunu sormalıyım, neden Nietzsche bu kadar önemli? 
Haddimi aşma hakkımı kullanarak şunu söyleyebilirim: -zira felsefe biraz da haddini aşmakla ilgilidir- Post modern öncesi zamanlar nasıl Sokrates, Platon mevzii ile kavgaya tutuşmadan kavranamazsa, içinde soluduğumuz çağda düşünce üretmek için de Nietzsche ile kavga vermek gerekir. Şöyle söylesem bilmem kabul görür mü? Nietzsche post modern zamanların Sokrates’idir.
Peki mutfakta neler var, yakın zamanda sizden bir roman, öykü kitabı okuma şansımız olacak mı?
Üzerine çok titizlendiğim bir roman dosyası çekmecemde bekliyor. Üstelik 2015’ten beri. Çoğu yazıldı. Ancak araya o kadar iş girdi ki tamamlanma imkânı henüz olmadı. Muhtemel ki yine olmayacak. Zira Nietzsche ile Akşam Yemeği’nin devamı niteliğinde bir kitabın hazırlıklarına başladım.
Biraz da derginizden bahsedelim. Lento dergisi uzun zamandır e-dergi formatına yayımlanan bir dergi. İlk seçki sayısı 2021-2022 yılında basıldı. Derginizin içeriğinden bahsedebilir misiniz? Ve Lento’nun kelime anlamı nedir? 
Lento, yavaşça acele etme anlamı taşıyan bir kavram. Nietzsche’de geçer. Mimari bir kavramdır aynı zamanda. Hızın renkleri soldurduğu bir çağdayız. Rüzgâr gülünün fırtınada dönüşü gibi. Yavaşlama gayretiyle doğdu Lento. Eylemsizliği veya pasifliği imleyen bir yavaşlık değil bahse konu olan. Düşüncenin temkini, yavaşlığı… Yaşama böyle bakanların ve bu bakışı, edebiyat, sinema, felsefe, sanat, gezi vb. disiplinlerle söze getirmek isteyenlerin yazılarından oluşuyor dergimiz.
Teşekkür ederiz. Yaşasın düşüncenin ve üretmenin gücü o zaman.

 

 

Daha fazla Panzehir Söyleşiye  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir