????????????????????????????????????
Sedat Karacalar

SÖZCÜĞÜN KÖKENİNE YOLCULUK: “ÖFKE”

Son zamanlarda adeta burnundan soluyan bir toplum olduk çıktık. Araştırmalara göre dünyanın en çabuk parlayan, kendini mutsuz hisseden, kutuplaşmanın arttığı, kaygı ve olumsuz duyguların egemen olduğu toplumların başında geliyoruz. Trafikte öfke, durakta öfke, toplu taşımada öfke, statta öfke, ekranlarda öfke… 

Öfke, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde  “Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap” olarak tanımlanıyor.
Şimdi, gelelim asıl konumuza yani “öfke” sözcüğünün kökenini araştırmaya.
Öfke, Eski Türkçe “öpke” sözcüğünden gelir. Öpke “akciğer” demektir.  Kaşgarlı Mahmud Divanü Lûgati’t-Türk  adlı eserinde, öfkenin akciğerden geldiğini ifade eder. Bu sözcüğü İslamiyet öncesi döneme ait “koşuk” örneğinde görüyoruz.
Öpkem kelüp ogradım                      
Arslanlayu kökredim                         
Alplar başın togradım                       
Emdi meni kim tutar
 
(Öfkelenip dışarı çıktım
Arslan gibi kükredim
Yiğitlerin başını doğradım
Şimdi beni kim tutar)
 
Öfke-akciğer ilişkisi Arapçadaki yağmur- semâ ilişkisine benzetilir. Arapçada semâ “yağmur” anlamına da gelir. Yağmur semâdan geldiği halde, yağmura da semâ denmektedir. Öfke de akciğerden gelir ve ortaya çıkan ruhsal durum aynı adla isimlendirilmiştir. Öfke anında nefes alışverişinin sıklaşması ve düzensizleşmesi, öfkenin akciğerden geldiğini düşündürmüştür.
Zira öfke seviyesi ciddi boyutlarda yükseldiğinde, insan vücudunda bazı belirtiler ile kendini ele vermektedir. Aşırı gergin ruh hali, kan basıncının artması, düzensiz nefes alıp verme, kalp atışlarında hızlanma, enerji hormonlarının adrenalin seviyelerinde yükselme gibi belirtiler, öfkenin fiziksel belirtileri olarak değerlendirilmektedir.
Öfkelenen birinin nefesi hızlandığı için, kişinin burundan yavaş ve derin nefes alıp ağızdan vermesi önerilir ki bu da öfke- akciğer doğrudan ilişkisini ortaya koymaktadır.
Atalarımız da bu durumu “Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır” atasözüyle dile getirmişlerdir. Öfke anında yüz, kan basıncının artmasıyla kızarır ama öfke gidince de öfke anında yapılanlar yüz kızartıcı olabilir.
Ancak, kişinin haklarının engellenmesi, özgürlüğünün kısıtlanması vb. durumlar da öfke sebebidir ki bazen öfke olumlanarak şairlerimize ilham kaynağı bile olmuştur.
Acının bağrından
mavi bir çelik gibi fışkıran öfke
dünyayı değiştirecektir mutlaka
Yeni hayat kendini yeniden yaratacaktır
ona sahip çıkan ellerde
ve bu yüzden öfke
sevda gibidir kimilerinde
Yüreğinin pas tutmakta olan kıvrımları
sarsılsın bir an öfkenin gök gürültüsüyle
beyninin her hücresi bir gerilla gibi
kuşansın pusatlarını ve sokağa çıksın
ve bir hançer gibi saplansın
puştlukların ihanetlerin bağrına
Bak o zaman nasıl bitecek yanlışlar
ve cehennemleşen yalnızlığın
Sevdalar duman olmayacak o zaman
Hüznün isyan olmuştur çünkü
Hüznün isyan olmalıdır.
(Sevdalar Duman Olmayacak- Ahmet Telli)
Sözcüğün Kökenine Yolculuk’un bu bölümünde “öfke” sözcüğü üzerinde durmama sebep olan, toplumdaki gergin ortamın en kısa zamanda sevgi ortamına dönüşmesini diliyorum.
…….. yağmurlu bir gün
yemişlerden ve senden uzak
— daha bir tek ağaç bahar açmadı
kar yağması ihtimali bile var —
Bursa cezaevinde
acayip bir duyguya kapılarak
ve kahredici bir öfke içinde
inadıma yazıyorum bunları,
kendime ve sevgili insanlarıma inat.

(Bir Acayip Duygu- Nazım Hikmet)

 

Yazarımızın  diğer yazılarına  buradan ulaşabilirsiniz.

Diğer Panzehir Sözcüklere  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir