10-23-2013 20-47-32_029bw
Berrin Yelkenbiçer

ŞAHİT YAZARLAR

Plastik çiçeklerle süslenmiş koridoru koşarak geçerken terleyebileceği aklına geldi. Bu telaşın içinde beyaz gömleğinin koltuk altlarında ortaya çıkabilecek sarımsı lekelerle hiç uğraşamayacaktı şimdi. Kendisi yine oralı olmazdı da Leyla’nın göz devirmelerini görmek istemiyordu.

Kırmızı harflerle “Leyla’yla Hakan, saat 15.15” sözcüklerinin aktığı dijital tabelanın önünden geçerken yavaşlayıp nefesini düzene soktu. İki kanatlı cam kapıdan dışarının parlak güneşine çıktı. Sağına soluna bakındı. Küçük tezgâhında maşayla simitlerini sıralayan simitçiyle kırmızı kalpli dev balonlardan oluşan demeti sımsıkı tutan baloncuya gözü takıldı. Onlara sorsa; simitçi tezgâhını kime emanet edecekti, baloncunun da o koca demeti içeri sokması mümkün değildi.  Etrafa göz gezdirmeye devam etti. Mutlaka bulacaktı birilerini.
*
İşte yine düştü bir tanesi. Yazık bunlara ya! İpipullah sivri külah geliyorlar böyle, sonra da sağa sola bakınmaktan boyunları kopuyor. Hep de bana meylediyorlar ama ekmek teknemi kime bırakayım şimdi? Hayır yani, kimseyi de çağırmıyorlar, simitler bayatlıyor. Yine de Allah rızası için girerdim içeri ama mesaideyim arkadaş. Böyle yani.
*
Aha, yine aynı şey! Önce simitçiye sonra bana koşacaktı garip. Kapıya daha yakınsam tam tersi oluyor, önce bana sonra simitçiye. Şu balon demetini sımsıkı tutacak birini bulsam girerim içeri, sevaptır. Ama bu zamanda kime güveneceksin? Hayır yani, kimseyi de çağırmıyorlar, satacak birilerini bulana kadar balonların helyumu kaçıyor, pörsüyüveriyorlar. Bunca kalp boşa mı gitsin şimdi? Alıverse ya demetiyle, indirim de yaparım. Kızcağız mesut olur. Bak o zaman kaçırmam şahit koltuğunu. Hem azıcık da dinlenmiş olurum. Ayakta durmaktan canım çıkıyor.
*
Tam köşede buruşuk takım elbiseli bir adam sigara içiyordu. Yanına koştu. Karakaşlı, kara saçlı adam ürktü. Elini indirip sigarasını avucuna sakladı.
-Kimliğiniz yanınızdaysa bir ricam olacaktı.
Adam gözlerini kaçırdı.
-Ne yapacaksın kimliğimi?
-Az sonra nikâhımız var da! Şahidimiz olur musunuz diyecektim.
-Olamam kardeşim, işim gücüm var benim. Hadi selametle!
Yarısı içilmiş sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi. Acele adımlarla yandaki restorana girip gözden kayboldu.
*
Yahu hırsız mıdır, polis midir belli değil. Ben nereden bileceğim gerçekten nikâhı olduğunu? Evlenen adam şahidini de önceden bulmaz mı? Yarım yamalak iş yapıyorlar. Böyle başlayan evlilikten hayır mı gelir? Olmadık şeye şahit yazmasınlar şimdi. Hayır yani, entel dantel işler! Eş dost çağırmıyorlar, bizim restoran sinek avlıyor. Patrona anlatamıyoruz durumu. “Misafirsiz nikâh mı olurmuş, biz boşuna mı buraya restoran açtık!” diye söylenip duruyor. Sivil polis miydi acaba? Papyon filan, ne bileyim.
*
Bu sefer köpeğini gezdiren adamı gözüne kestirdi. Kıvırcık tüylü beyaz köpek, köşedeki taflanlara meyledip kuyruğunu titrete titrete arka bacaklarından birini kaldırınca adam mecburen durdu. Bir eliyle tasmayı gevşetirken diğeriyle telefonunu kulağına yaklaştırdığı sırada usulca sokuldu.
-Affedersiniz, kimliğiniz yanınızda mı?
 Anlamamış gibi baktı.
-Efendim?
-Kimliğiniz yanınızdaysa sizden bir ricam olacaktı.
Adam gözlerini kısıp onu baştan aşağı süzdü. Siyah pantolonuna, kolları sıvanmış beyaz gömleğine, yana kaymış kırmızı papyonuna bir anlam veremedi.
-Yanımda, ne olacak?
-Nikâh şahidim olur muydunuz?
-Git işine kardeşim, dalga mı geçiyorsun?
Köpeğin işini bitirmesini beklemeden tasmasını çekiştirdi, “Yürü Puik!” diye sert bir sesle söylenerek uzaklaştı.
*
Bu da yeni çıktı. Gizli kamerayla çekim yapıyorlar, yok sosyal deney, yok tik tok videosu diye ortalığa salıyorlar, millet eğleniyor. Ona buna eğlencelik malzeme olmaya hiç niyetim yok. Zaten kırmızı papyon takan adamdan hayır mı gelir. Ne o öyle palyaço gibi! Telefonla konuştuğumu gördü üstelik. Puik de hep olmadık yerlerde işiyor.
*
Puikli adamın arkasından bakarak zaman kaybetmedi. Gölgedeki bankta iki büklüm oturan ve gözlerini karşısındaki gül ağacına dikmiş beyaz saçlı adama yöneldi.
-Kusura bakmayın rahatsız ediyorum, kimliğiniz yanınızda mı acaba?
Adam bakışlarını yavaşça ona çevirip dizlerinin üzerine koyduğu ellerinden birini sağ kulağının arkasına attı. Biraz daha öne eğildi.
-Ne dedin evladım?
Sesini yükseltti.
-Kimliğiniz diyorum, yanınızda mı acaba?
-Ohooo, benim tevellüt eski çocuğum, ben anlamam öyle şeylerden.
Hakan anladı. Başıyla selam verip etrafına bakınmaya devam etti.
*
Bir şey satıyordu galiba. Şık da giyinmiş. Demek artık seyyar satıcılar papyon takıyorlar. İyi iyi, müşteriye saygıdır. Allah için, kibardı da ama benim ne işime yarar öyle şeyler.  Zaman çok hızlı geçiyor, yetişemiyorum. Şu güller ne de güzel açmış. Kırmızı güle sarı gül aşılamışlar, ortaya çıkan renk insanın gözünü gönlünü açıyor.
*
-Sen damat mısın çocuğum? diye neşeli bir ses geldi güllerin arkasından. Kafasını uzatınca bir örnek giyinip el ele tutuşmuş çifti fark etti. Adam maviler içinde, uzun ve zayıf, kadın pembeler içinde, kısa ve tombul.
-Evet, dedi heyecanla. Az sonra nikâhımız var.
-Ah ne güzel!  Nikâhta keramet vardır çocuğum. Bak biz yengenle kırk iki yıldır evliyiz. Hep böyle el ele göz gözeyiz.
-Kimliğiniz yanınızda mı acaba?
-Birbirimizden bir gün bile ayrılmadık. Hiç ayrı uyumadık. Kırk ikiyi çarp üç yüz altmış beşle, birbirimizi görmeden bir gün geçirmedik. İnanabiliyor musun?
-Ne mutlu size! Kimliğiniz yanınızdaysa şahidimiz olur musunuz?
-Ben de inanamıyorum. Bak böyle hesap yapınca kulağa bir tuhaf geliyor. Biz birbirimizi hiç özlemedik.
-Çok güzel de şahit diyorum.
-Evet yahu, azıcık özlese miydik acaba? Sen gençsin, kafadan yaptın mı hesabı? Kaç gün etti?
-Haklısınız efendim ama…
-Hah, işte biz o kadar gündür bir adım öteye gitmedik. Özlem iyidir yahu. Siz özleyin birbirinizi. Gelin kızımızı yanaklarından öperiz.
Uzaklaşırlarken adam artık ufka, kadınsa hâlâ adama bakıyordu.
 Çığırtkan simitçinin sesiyle kendine geldi. Saatine baktı. Elinde plastik şu şişesiyle hızlı adımlarla geçen at kuyruklu kadının tam önünde durdu. Kadın afalladı.
-Kusura bakmayın, yürüyüşünüzü böldüm ama sizden bir ricam olacaktı.
Kadın derin bir soluk alıp plastik şişenin kapağını açtı, bir yudum içti. Sonra durduğu yerde hafifçe zıplamaya başladı.
-Kimliğiniz yanınızdaysa nikâh şahidimiz olur muydunuz acaba?
Kadın gülümsedi. Atkuyruğunu sallaya sallaya başını iki yana çevirdi.
-Ah keşke, dedi. Yürüyüşe çıktım diye yanıma almadım maalesef. Size mutluluklar dilerim.
*
Hay Allah ya! Kimliksiz de hiç çıkmam aslında ama bugün almayacağım tuttu işte. Gençlerin kısmetinde ben yokmuşum demek. Zaten terli terli ayıp da olurdu şimdi. Delikanlı da nasıl heyecanlı, tabii yolun daha çok başındalar. Zamanla heyecan meyecan kalmayacak, haberleri yok.
*
Hararetle konuşarak geçen iki genç kıza seslendi.
-Hanımlar, bir şey sorabilir miyim?
Kızlar kafalarını çevirip Hakan’ı baştan aşağı süzdüler. Sonra birbirlerine bakıp hafifçe gülümsediler. Geniş omuzları saran beyaz gömlekle önce arkaya taranmış sonra da hafifçe dağılmış kumral saçlar hoşlarına gitmişti. Her ne kadar papyona bir anlam veremeseler de siyah pantolondan taşan göbek de görmeyince delikanlıyı dinlemeye karar verdiler. Belli ki niyeti kötü değildi. Acaba ne soracaktı?
-Kimliğiniz yanınızdaysa nikâh şahidimiz olur muydunuz acaba?
Kızlar bunun yeni bir flört yöntemi olup olmadığını anlamak için Hakan’ın yüzüne daha dikkatli baktılar. Ciddi olduğunu anlayınca kapıldıkları hayal kırıklığını gizlemek için gülüştüler. Cevap vermeden kuşlar gibi cıvıldaya cıvıldaya uzaklaştılar.
*
Vallahi önce asılıyor sandık. Hatta değişik bir tarzı olduğunu düşündük. Daha önce hiç böyle laf atılmamıştı. Yaratıcı insanları severiz. Meğer ciddiymiş. Bütün yakışıklı adamlar hemen kapılıyor zaten. Şanslı kızmış.
*
Telaşlanmaya başladı. Şahitsiz gelmelerine hiç de şaşırmayan nikâh memuru sabahtan beri aynı sözleri söylemekten şişmiş ruhunu havalandırma fırsatını kaçırmamış, cübbesini çıkarıp koluna atmış “Dışarıdan iki şahit buluver, sizden sonraki nikâh bir saat sonra, var zamanın!” diyerek ortadan kaybolmuştu. Memurun rahatlığına rağmen Leyla’nın asılan yüzü aklına gelince paniğe kapıldı. İki kanatlı cam kapının üzerindeki dijital tabelada kırmızı yazılar şimdi daha hızlı geçiyordu. Hiç öyle kimlik mimlik sormadan hemen konuya girmeye karar verdi. Kimseyi ürkütmeye gerek yoktu. Bir oğlan çocuğunu kolundan çekiştire çekiştire yürüyen kadına yöneldi.
-Affedersiniz, bir ricam olacak, az sonra nikâhımız var, şahidimiz olur muydunuz?
Kadın durup başörtüsünü düzeltti. Soruya şaşırmış gibi bir hali yoktu. Kolunu çekiştirmeyi bıraktığı çocuk pardösüsüne yapıştı.
-Hayır, dedi usulca. Kusura kalma!
*
Böyle şahitsiz mahitsiz evlenmeye kalkıyorlarsa vardır bunda bir bokluk. Ya kız kaçırıldıysa? Rızası yoksa? Ya kanlılarından kaçıyorlarsa? Peşlerinde koskoca bir aşiret varsa? Neme lazım, nikâh salonunu basarlar da kim vurduya gideriz. Çoluğum çocuğum var benim. Şu oğlana bir balon alayım diyeceğim ama süpermenli falan yok ki, hep kalp hep kalp!
*
Salona, adam önde kadın arkada bir çiftin girdiğini görünce peşlerinden koştu. Bir sonraki nikâhın erkenci misafirleri olabilirlerdi. Demek zamanı azalmıştı. Öte yandan iki şahidi bir kerede halledip bir taşla iki kuş vurabilirdi.
-Merhaba, sizden nikâh şahidimiz olmanızı rica edebilir miyim?
Kafası karışan adam durdu. Bir adım gerisindeki kadına baktı. Kahvede okeye dönmek varken, karısının ısrarıyla buraya gelmek zorunda kalmış olmaktan hiç memnun değildi. Her şeyin bir an önce bitmesinin ve yancı da olsa oyunun son turuna yetişmenin derdindeydi. Daha şahit bile bulunmamış mıydı yani?  Kadının bakışlarında delikanlıyı tanıdığına dair bir ifade göremeyince rahatladı. Bu onların nikâhı değildi.
-Ne o delikanlı, bulamadınız mı iki şahit?
-Arıyoruz efendim, on beş dakika sonra kıyılacak, yardımcı olursanız çok sevinirim.
-Yok mu kiminiz kimseniz?
-Var da uzaktalar, gelemediler.
Adam gözlerini kıstı.
-Niye böyle alelacele evleniyorsunuz?
Hakan sinirlendi.  Hesap soran bakışlara karşı göğsünü şişirdi.
-Alelacele değil, biz zaten birlikte yaşıyorduk.
Bu sefer de kendisine sinirlendi. Bu açıklamayı niye yapmıştı şimdi?
-Neyse tamam, teşekkür ederim.
*
Bir de utanmadan birlikte yaşadıklarını söylüyor. Kız kesin hamile. Yoksa niye evlensinler? Ar namus kalmadı artık. Bunlar imam nikâhı da kıymamışlardır. Çocukları piç olacak. Masum sabiyi de günahlarına ortak ediyorlar. Ortalık rezil kepaze doldu. Mahmut çift okey açabilmiş midir acaba?
*
Hakan umutsuzluğa kapılmak üzereydi. Şahitsiz olmuyor muydu bu işler? İkisinin de rızası vardı ya! Bu kadarı yeterli olmalıydı. Papyonunu gevşetip gömleğinin üst düğmesini çözdü. Derin bir nefes alıp şahit arayışına devam etmek için tekrar dışarı çıktı.
-Şahit lazım mıydı evladım?
Koluna hafifçe dokunan ufacık tefecik kadına şaşkınlıkla baktı. Ayakkabısından fularına kadar kırmızılar içindeki beyaz saçlı kadın, yuvarlak yüzünde aydınlık bir gülümsemeyle ona bakıyordu.
-Evet, nereden bildiniz?
-De ki yana kaymış papyonunun kırmızısından anladım. Kaç tane lazımdı?
Hakan kekeledi.
-İki.
Kırmızılı kadın az ötede bekleyen bir başka kadına elini salladı.
-Lütfiye tamamdır, gel çabuk.
Lütfiye tombul bacaklarının üzerinde iki yana sallana sallana geldi.
-Ne zaman sizinki?
-Beş dakika sonra.
-E hadi, vakit kaybetmeyelim de girelim o zaman. Kimliklerimiz yanımızda, sen merak etme.
Hakan tereddüt etti.
-Borcum ne kadar?
-Ne borcu evladım? Hayrına yapıyoruz biz bu işi.
Dijital tabelayı başıyla işaret etti.
-Leyla kızımızı bekletmeyelim.
*
Bu zamane gençleri her şey para sanıyorlar. Karşılıksız iyilikten haberleri yok. Tabii şunu bilmiyorlar ki onların da bize iyiliği dokunacak. Lütfiye’yle ben bu işe gönlümüzü verdik. Yuva kurulmasına yedi kez sebep olursan cenneti garantiliyormuşsun. Bunu öğrendiğimizden beri biz hep buralardayız. Yuvanın ilk adımına şahitlik etmek de cennete giden yol bence. Kırmızıları da geçiriyorum üzerime ki bizi fark etsinler. Lütfiye’ye de dedim ama o kırmızı sevmiyormuş. İllaki karşımıza şaşkın bir çift çıkıyor. Somunumuz bütün çok şükür. Dur bakayım? Hakan’la Leyla’nınki altıncı olacak. Yarın öbür gün bir tane daha bulduk mu bize iki cihanda ölüm yok. Bir de üstüne para mı isteyeceğiz? Allah hepsini mesut etsin!

 

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir