CORTAZAR’DAN EDEBİYAT DERSLERİ
Hani hayatımıza giren insanlarla yollarımızın kesişmesinin, arkadaş, dost, meslektaş, sevgili ya da eş olmamızın doğru bir zamanı vardır, her karşılaşma aslında ne önce ne sonra, tam olması gerektiği zamanda oluyordur ve biz bunun genellikle biraz zaman geçtikten sonra farkına varırız ya, aynı savı kitaplar için de ileri sürebiliriz.
Her kitap, okurunun karşısına ne önce ne sonra, tam olması gerektiği zamanda çıkar ve olması gerektiği zamanda okunur. Kitabın satın alınmasıyla okunması eş zamanlı ilerleyemeyebilir. Bazen alırsınız, neden olduğunu bilmeden kitaplığınızda bekletirsiniz. Sonra bir gün, aniden çekiverirsiniz olduğu yerden. Açıp okumaya başladığınızda, satırlar, sözcükler, taşlar yerine oturuverir. Kitap söyleyeceklerini söylemek, siz de söylenenleri dinlemek ve anlamak için doğru zamanı beklemişsinizdir.
Arjantinli yazar Julio Cortazar’ın Edebiyat Dersleri kitabı, Süleyman Doğru’nun çeviriyle 2020 yılında ilk kez dilimizde yayınlandığında bir koşu gidip aldım.
Yazma eylemimde yol almaya başladığım ama henüz kendimi ‘yazar’ olarak tanımlamadığım zamanlar. Aradan beş yıl geçti. Geçenlerde aniden çekip alıverdim kitaplığımdan. Baktım sayfaları hafifçe sararmış de dalında olgunlaşan meyve gibi iyice tatlanmış. Artık hem okuma hem yazma eylemlerimde biraz daha yol aldığım hatta kendimi artık ‘yazar’ olarak tanımlama cüretinde bulunduğum zamanlarımdayım. Cortazar’dan edebiyat derslerini almaya, anlamaya ve öğrenmeye tam olarak şimdi hazırım.
Kitap, 1980 yılı sonbaharında, Julio Cortazar’ın Kaliforniya Üniversitesi Berkeley’de verdiği derslerin on üç saatlik dökümünü saat ders olarak sunuyor. Okumaya ve yazmaya gönül vermiş herkes için ne büyük bir şans. Derslerde bulunmasak bile yıllar sonra kitap olarak derlenmiş haline ulaşmak paha biçilemez.
Birinci derste bir yazarın geçeği yolları, kendinden yola çıkarak anlatır.
Yazar üzerinden geçtiği sırada o yolların farkında değildir, ama yıllar sonra bir gün gelir, yayınladığı onca kitabın ve aldığı çok sayıda eleştirinin ardından kendini belli bir berraklıkla görmek için yeterli perspektife ve eleştirel bakışa birden sahip olur.
Cortazar ilk dersinde müthiş bir şiir, öykü, roman tanımlaması yapar. Ona göre öykü fotoğraftır, roman sinema ama şiir tanımlanamaz. Şiirin tanımlanması bittikten sonra dışarıda kalan o şey şiirdir.
İkinci derste Latin Amerika edebiyatından örneklerle fantastik öyküde zaman kavramını anlatır.
On iki yaşındayken okuduğu Jules Verne’nin az bilinen romanlarından Wilhelm Stortiz’in Sırrı’ndaki görünmez adam konusunun ona nasıl büyüleyici geldiğinden söz eder.
Metinlerinde zamanın neden lineer gitmediğini detaylı olarak anlatır. Kant’ın felsefesinden örnekler verir.
Kant için zaman kendi başına var olan bir şey değil, idrakin bir kategorisi; bu durumda zamanı var eden bizleriz. Kant’a göre hayvanlar zamanda yaşamıyorlar, zaman duygusu insana verilmiş.
Metinlerindeki bölünme ve değişme, yayılma ya da paralel olma ihtimali gibi unsurları içeren zaman kavramının sadece bir yazar fantezisi olduğunu düşünenlere bunun neden doğru olmadığını açıklar.
Üçüncü dersinde yine fantastik öyküde kader konusuna girer ve kendi yazdığı şahane bir öyküyü öğrencilerle paylaşır.
Dördüncü dertse konu gerçekçi öyküdür. Metindeki gerçeklikte fantezinin rolünü anlatır.
Ona göre yazarın en güçlü silahı, ona daha zengin ve çoğu zaman daha güzel bir gerçekliğin kapılarını sonuna kadar açan şey fantezidir.
Sevdiğim ve kendi eserlerimi oluştururken faydalanmaya çalıştığım fantezi, fantastik ve hayal edilebilir şeylerin tümü özünde etrafımızı saran gerçekliği daha net ve daha güçlü bir biçimde yansıtmaya yarıyor.
Beşinci dersin konusu edebiyatta müzikalite ve mizahtır.
Bazı edebi eserlerde yazıyla müzik arasında fark edilebilen füzyondan, düzyazının belli bir müzikal çizgisinden bahseder.
Ben bir öykü yazarken sonuna yaklaştığımda, her şeyin bir dalga gibi yükseldiği, dalganın kırılacağı ve son noktanın konacağı anda, bırakırım söylemekte olduğum şey dışarı çıksın, onu düşünmem çünkü o müzikal türde bir nabız atışına sarmalanmış olarak gelir.
Ona göre mizahın edebiyatta olağanüstü bir değeri vardır, çünkü o birçok yazarın bir yandan önemli görünen şeyleri küçültürken aynı zamanda o statünün, o gösterişin ya da o maskenin örttüğü, kapattığı ve gizlediği gerçek değerin aslında derede olduğunu göstermek için hayranlık verici bir biçimde kullanmış olduğu ve kullanmaya devam ettiği araçtır.
Altıncı dersin konusu edebiyatta oyundur. Bu dersi sıra dışı bir kurgusu olan kendi romanı Seksek üzerinden detaylandırır.
Her şeyden önce bir yazar sözcüklerle oynar ama ciddiyet içinde oynar; elinin altında bir dilin bitmek bilmez ve sonsuz olanakları bulunduğu ölçüde oynar ve ona düşen, ifade etmek, iletmek istediği şeyin okurun zihninde ona göre en kesin, en verimli bir biçimde, daha büyük bir izdüşümüyle canlanması için deneysel öğeleri yapılandırması, seçmesi, ayırması, reddetmesi ve sonunda birleştirmesidir.
Yazım hikâyesinden anlarız ki Cortazar, Seksek romanını yazarken tam olarak bunu yapmıştır.
Yedinci dersinde yine kendi eseri Manuel’in Kitabı’nın yazım hikâyesini dinleriz.
Sekizinci dersin konusu erotizm ve edebiyattır.
Bu bölümde yazarların erotik türdeki bölümlerin bulunduğu aşamaya girdiklerinde geçmişten, tabu ya da yasak kavramından gelen bir tür zihinsel blokaj ortaya çıktığından bahseder. D.H. Lawrence’ın Lady Chatterley’in Aşığı romanından, Henry Miller’ın Yengeç Dönencesi ve Oğlak Dönencesi eserlerinden örnekler verir. Erotizmle pornografi arasındaki farkı anlatır.
Dersler bittiğinde şahane bir veda konuşması yapar:
…bu bir ders değil, ondan öte bir şeydi: bir diyalog, bir temas; ona katılımızdaki bağlılık ve dikkat için size en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Hepinizle çok iyi dost olduğumuza inanıyorum. Hepinizi çok seviyor ve size teşekkür ediyorum.
Julio Cortazar 1914 -1984 yılları arasında yaşamış. Buenos Aires Üniversitesi’nde felsefe ve diller alanında yükseköğrenim görmüş.
Metafizik felsefesinde trop dite bir kavram vardır; somut bir nesne tarafından dolaysız olarak taşınan yinelenemez tikel özellik diye tanımlanır. Her ne kadar Yunanca’dan kendisinin türettiği bir sözcük olsa da ve “sevgi objesi” yeşil hayali yaratıklar olarak ifade etse de Cortazar’ın derslerinden birinde bahsettiği kronoplar, bana metafiziğin troplarını anımsattı. Sadece fonetik bir benzerlik olmasa gerek.
Edebiyat dışında mitoloji, antropoloji, psikoloji, boks, sinema ve fotoğrafçılıkla ilgilenmiş. Unesco’da çevirmen olarak çalışmak üzere Paris’e yerleşmiş ve en ünlü kitaplarını da bu şehirde yazmış.
Derslerinden birinde de bahsettiği Jules Verne’le çocukluğunda onu tanıştıran, birkaç dil konuşan ve çok okuyan annesi olmuş.
1975 yılında bir dergiye verdiği röportajda şöyle demiş:
“Çocukluğumu goblinler ve elflerle dolu bir sisin içinde, herkesten farklı bir uzay ve zaman duygusuyla geçirdim.”
Buradan da anlıyoruz ki klasik kalıpları kıran, geleneksel edebiyatın zamansal doğrusallığına meydan okuyan, fantastik metinlerin ustası Cortazar edebiyatının tohumları çocukluğunda atılmış.
Cortazar ayrıca Latin Amerika’daki insan hakları ihlallerine karşı aktif olarak mücadele etmiş. Nikaragua’daki Sandinista devriminin yanı sıra, Fidel Castro’nun Küba devrimi ve Salvador Allende’nin Şili’deki sosyalist hükümetinin de destekçisiymiş ki bu çalışmalarından derslerinde bahsediyor.
Aristoteles’ten Aziz Thomas’a Andre Gide’den Thomas Mann’a, çok sayıda filozof ve yazarı da katarak, kendi hayat, edebiyat ve yazı dünyasını cömertçe paylaşarak, Kaliforniya Üniversitesi’nin 1980 yılı güz dönemindeki şanslı öğrencilerine verdiği bu derslerin yıllar sonra kitap olarak bize sunulması bizim bugünkü şansımızdır.
Ne demiş Cortazar’ın ninesi: “Varılan amaç iyiyse hiçbir zaman geç değildir!”
Bu dersleri okumak sadece okur olanları bile zenginleştirecek, yazmaya gönül vermişlereyse başucu kitabı olacaktır.
Olmalıdır çünkü edebiyat evrenseldir.
Daha fazla Panzehir kitap analizine buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.