KIRMIZI DÜŞÜNCELER
Radyoda Black Sabbath’ın Sunday Bloody Sunday şarkısı çalıyordu:
Nereye kaçabilirsin ki? Daha ne yapabilirsin?
Yarın yok artık; hayat seni öldürüyor.
Rüyalar kabuslara dönüşüyor, cennet cehenneme dönüyor.
Tüm karmaşayı yakıyor, anlatacak bir şey kalmadı…
Umur dönüp Ali’ye baktı.
– Rock müzikle kan kokusu arasında ne bağlantı var sence?
– Kafandan neler geçiyor yine senin? diye sordu Ali.
– Soruma cevap ver sen.
– Rock gruplarının popüler olmak için bilinçli yaptıkları gösterilerin beynini yıkamasından dolayı böyle bir bağlantı kuruyorsun.
– Nasıl yani?
– Yıllar sonra kendileri de açıkladılar, aç oku.
– Ah senin şu yalın mantığın yok mu? Uç noktalara ulaşmayı engelliyor. Her şeye mantığınla bir set çekiyorsun hemen.
– E doğru ama.
– Bazen de yanlışı düşünmesi gerekmez mi insanın?
– İsteyen istediğini düşünsün.
– Gel de düşün, dağıttın hepsini, dışarı çıkıp hava alacağım ben biraz.
Güneşli bir sonbahar günüydü. Umur hedefi olmadan uzunca yürüdü. Yeşil ağaçlara, çiçeklere, kedi yavrularına baktı. Kafasındaki düşünceleri dağıtmak istiyordu. Aklına uzun süredir aramadığı arkadaşı Orhan geldi. Kaç kere niyet etmiş ama arayamamıştı. Hadi bakalım tam zamanı, dedi ve cebinden telefonunu çıkardı.
– Orhan merhaba nasılsın?
– Yeni döndüm İstanbul’a Umur, Adana’daydım. Kızkardeşimin eşi vefat etti.
– Of, başınız sağolsun. Hasta mıydı?
– Ev kazası, hem de çok acayip bir ev kazası. Düştü ve kafası camdan içeri girdi. Her yer kan olmuş, çok feci.
– Nasıl ya, perde falan mı asıyordu?
– Hayır hayır mutfakta imiş. Tam nasıl oldu kimse bilmiyor. Sesler gelince kardeşim mutfağa koşmuş. Rahmetli yaşça büyüktü kardeşimden. Emekli olmuştu, bir buçuk yaşındaki ikizlere o bakıyordu. Anneleri Allahtan evdeymiş. Yoksa düşünsene çocukların durumunu.
– Gerçekten çok fenaymış. Sabırlar diliyorum. Yapabileceğim bir şey olursa lütfen söyle.
Umur’un son sözleri bu oldu ve telefonu kapadı. Başını kaldırdı, batan güneş sanki kıpkırmızıydı. Yürümeye devam etti. Her şey bir anlık işte, dedi kendi kendine. Birden tüm hayatın değişebiliyor, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Aniden gözünün önüne üst kısmı kırık, şeffaf bir şarap bardağı görüntüsü geldi. Bu da neydi şimdi, diyerek gözünü kapayıp açtı, başını salladı. Görüntü kaybolsa da aklından gitmedi. Onu hayalindeki bir görüntüye eklemlemek istedi. Düşündü. Sonunda kırık bardağı, her şeyiyle neredeyse mükemmel döşenmiş bir odada, masanın yanına, yere koydu. Kocaman pencerelerinden güneşin içeriye dolduğu odada her şey hayat doluydu; beyaz, pembe renkli çiçekler, krem koltuklar ve süslü perdeler, masa üzerindeki tabakta yeşil elmalar… Bu kusursuzluğu kırık bardak bozuyordu sadece. Evin hanımı odaya girer, çiçekleri koklar. Masadan bir elma alıp kanepeye uzanmaktır istediği. Şarkılar söyleyerek masaya doğru gider, kırık bardağı farketmez ve üzerine basar. Şarkısı acı çığlığıyla kesilir. Ayağından akan kan odadaki tek kırmızıdır.
Oysa bardak Kobo Abe’nin Kumların Kadını kitabında yazdığı gibi bir yerde olsaydı, kadın daha dikkatli olur üzerine basmazdı, diye düşündü.
“Rüya gördü. Kırık bir bardak, zemin ahşapları sökülmeye yüz tutmuş uzun bir antre, dışkıların klozeti ağzına kadar doldurduğu umumi bir tuvalet ve suyun sesi geldiği halde bir türlü bulunamayan bir lavabonun rüyasıydı…”*
Bu düşüncelerle yürümeye devam ederken kedilere mama veren bir kadınla karşılaştı. Kadının eli kanıyordu. Her yeri kırmızı mı görüyorum ben bugün, dedi kendi kendine. Kadına yaklaşınca, onun tuhaf bakışlarını farketti. Bana çıkışacak şimdi, diye tuhaf bir düşünceye kapılmışken, kadın:
Mama konservesinin kapağını açarken elimi kestim. Çok ince yapıyorlar bunları, dedi acıyla.
Umur kadının kanlı eline uzun uzun baktı. Ruhunda bir bulantı hissetti. Sanki yürümeye devam etse yine kan rengi, kokusu saracaktı her yanını. Tedirgin adımlarla eve döndü.
Oo, erken döndün, dağıtabildin mi kafanı bari? dedi Ali.
Döndüm çünkü bugün fazlasıyla kırmızı bir gün, diye yanıt verdi Umur.
*Kobo Abe – Kumların Kadını, Monokl Yayınları, Üçüncü Basım, Sayfa 104
Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Paylaşmak için sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanabilirsiniz.
Birkaç minik dokunuşla tam da çağını anlatan bir öykü olmuş. Bugünün okudukça, dinledikce, araştırdıkça kafası karışan, mutsuzluğa ve hüzne göz kırpan aydın tiplemesi çok başarılı çizilmiş. Kutluyorum arkadaşım.
Çok teşekkürler Birsen ablacım.