DOSYA, SÖYLEŞİ

EDEBİYAT DÜNYASINA PANZEHİR SORULAR 2023 / Handan Gökçek

thumb_IMG_0541_1024 (1)
Handan Gökçek

EDEBİYAT DÜNYASINA PANZEHİR SORULAR

2023 yılında yoğun bir edebiyat gündemi yaşandı. Yepyeni kitaplar okurların beğenisine sunuldu. Biz de Panzehir Dergi olarak yayınladığımız metinlerle, söyleşilerle, eleştiri-tanıtım yazılarıyla edebiyat  ve sanat ortamına katkıda bulunmaya çalıştık.
Bu yıl ikincisini yayımlayacağımız Panzehir Sorular’la,  yazarların penceresinden bir tür bellek tazelemesi yapmayı amaçlıyor, edebiyat tutkunları için ufuk açıcı olacağına inanıyoruz.
Bir yılı daha geride bırakırken 2023’ün edebiyatını, edebiyat dünyasından isimlere sorduk. Değerli görüşlerini bizlerle paylaşan tüm edebiyat dostlarına teşekkür ederiz.
Yeni yılda panzehriniz edebiyat olsun…

 

Edebiyat eserlerinin değerini hangi ölçüt belirler? Okur mu, satış mı, eleştiri mi, ödül mü?
Bu uzun uzun tartışılması gereken bir soru bence. Elbette her yazar kendi okur kitlesini oluşturuyor, her eleştirmen kendi bilgi ve duygu birikimi ile değerlendiriyor. Edebiyat eserlerinin estetik değeri, dilin kullanımı, kompozisyon, duygu ifadesi gibi unsurlara dayanır. Eserin sanatsal açıdan ne kadar etkileyici olduğu bu değeri belirleyebilir. Satış rakamları genellikle bir eserin popülerliğini gösterir, ancak popülerlik edebi değeriyle doğrudan ilişkili olmayabilir. Ticari başarı, genellikle okurların taleplerini yansıtır, ancak edebi kaliteye işaret etmeyebilir. Yarışmalar bir eserin kalitesini vurgulamak ve öne çıkarmak amacıyla verilir. Ancak, ödüllerin değişen jüri ve değer ölçütleri nedeniyle objektif olmadığı durumlar olabilir.
Son dönemlerde değerinin yeterince bilinmediğini düşündüğünüz öykücüler ve romancılar var mı? 
Amerikalı yazar Lydia Davis, kısa öyküler ve mikro öyküler yazan bir öykücüdür. Eserleri genellikle dilin incelikleri ve sıra dışı anlatım teknikleriyle bilinir. Davis’in öykülerindeki belirgin özelliklerden biri, minimalist bir anlatım tarzını benimsemesidir. Kısa cümleler, sade dil ve hikâyelerdeki detayların minimumda tutulması, Davis’in eserlerini öne çıkaran unsurlardandır. Bazı öyküleri sadece birkaç cümleden oluşabilir, ancak bu kısa metinlerde derin bir anlam katmanı var. Öyküleri genellikle sıradan günlük yaşam olaylarından yola çıkar, ancak bu olayların ardında yatan derin anlamları vurgular. Okurlarını olayların ötesine geçmeye ve metnin altında yatan düşünsel katmanları keşfetmeye çağırır.
Arjantinli yazar Samanta Schweblin, kısa öyküler ve romanlarıyla uluslararası alanda dikkat çeken bir yazardır. Özellikle Yedi Boş Ev muhteşemdir. Schweblin’in eserleri, sadece gerilim öğeleriyle değil, aynı zamanda derin düşünce ve toplumsal eleştiri unsurlarıyla da ön plana çıkar. Yazar, insan psikolojisi, toplumsal ilişkiler ve çevresel sorunlar gibi evrensel temaları işlerken, okurlarını düşünmeye sevk eder. Schweblin’in eserleri genellikle karmaşık karakterlerin içsel çatışmalarını ve toplumun karşılaştığı zorlukları ele alarak, okurlarına hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuk sunar. Schweblin, sadece bireyin iç dünyasına değil, aynı zamanda çevresel sorunların yarattığı etkilere de dikkat çeker.
Elbette son zamanlarda özellikle yeni öykücülerden sevdiklerim ve takip ettiklerim var.
Gürsel Korat’ın Yabancılar ve Diğer Öyküler, adlı öykü kitabı, yazarın kısa öykü alanındaki yeteneğini sergileyen önemli bir eseridir. Kitap, farklı karakterlerin ve olayların içsel dünyalarını keşfeder. Korat, güçlü anlatımıyla sıradan görünen hikâyelerde derinlik arayan okurları, eserinin sayfalarında dolaştırır.
Korat’ın romanlarından biri olan Güneşin Battığı Yer,  insanın varoluşsal sorularını sorgulayan, mistik bir yolculuğa davet eden bir eserdir. Kitap, bir baba ile oğulun, düşlerle gerçek arasında geçen bir serüvenini konu alır. Korat’ın dikkat çekici anlatımı, okurları bu duygusal ve düşünsel yolculuğa çeker.
Duygu Özsüphandağ Yayman, daha önce kurgu dışı yayımlanan kitaplarıyla yazın dünyasına girmişti. İlk öykü kitabı Dulhane, günlük yaşamın içinde görmezden geldiğimiz ya da göremediğimiz kişi ve olaylar, yazarın kaleminden geçirildiğinde, duygu yüklü anlar haline gelir. Yayman, karakterlerini dikkatlice çizer ve onların zihinsel çatışmalarını, arzularını ve hayal kırıklıklarını ustalıkla yansıtır. Duygusal derinlik, eserdeki ana temalardan biridir. Yazar kelimelerin seçimiyle oynamaktan çekinmez. Sözcüklerin çeşitli anlamlarını keşfeder, dilin esnekliği ve zenginliği üzerine odaklanır. Eserlerinde dilin taşıdığı duygusal ve sembolik anlamları ön plana çıkarır.
Elbette edebiyat dünyasında keşfedilmeyi bekleyen birçok yetenekli yazar olduğunu unutmamak da önemlidir.
 2023’te tadı damağımda kaldı dediğiniz o film hangisi?
2017 yılında vizyona giren bir film olan Guillermo Del Toro’nun Shape of Water ( Suyun Sesi) bu yıl izleme imkânı buldum.
Film, 1960’ların Soğuk Savaş döneminde, Amerika Birleşik Devletleri’nde gizli bir araştırma tesisinde geçmektedir. Elisa Esposito (Sally Hawkins), konuşma yeteneğini kaybetmiş bir temizlikçidir ve tesisin laboratuvarında keşfedilen gizemli bir yaratıkla, amfibi bir varlıkla sıra dışı bir bağ kurar. Film, sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda farklılıklara, dışlanmışlığa ve insan doğasının karmaşıklığına odaklanan derin bir hikâyeyi anlatır. Elisa’nın sessizliği ve yaratığın özgünlüğü, film boyunca duygusal bir bağ kurmamıza ve karakterlerin içsel dünyalarını keşfetmemize olanak tanır.
Görsel açıdan büyüleyici sahneleri, özenle seçilmiş müzikleri ve güçlü performanslarıyla dikkat çeker. Sally Hawkins’in performansı, duygusal bir derinlik ve zarafetle doludur ve Doug Jones’un canlandırdığı yaratık da şaşırtıcı bir şekilde insanlaştırılmıştır.
Film, 2018 Academy Awards’da 13 dalda aday gösterilmiş ve En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Prodüksiyon Tasarımı ve En İyi Özgün Müzik gibi dört dalda ödül kazanarak büyük beğeni toplamıştır. “The Shape of Water,” Guillermo del Toro’nun yönetmenlik becerilerini ve özgün bakış açısını bir kez daha kanıtlıyor, aynı zamanda seyirciyi düşündüren ve duygusal bir deneyim sunan bir film olarak öne çıkıyor.
Sizce 2023’te edebiyat gündemine damgasını vuran olaylar ve tartışmalar nelerdi?
Elbette yapay zekâ tartışmaları. Özellikle Yapay zekâ ile sanat üretilir mi konusundaki fikir ayrılıkları benim için 2023 yılında en çok kafa yorduğum tartışmalardı. Sanatın yaratıcılık ve duygusal ifade gerektiren bir faaliyet olduğunu savunurum ve bu özellikleri sadece insanların gerçekleştirebileceğini düşünürüm. Yapay zekâ, matematiksel algoritmalar ve verilere dayanır, ancak gerçek bir duygu veya yaşantıya sahip olamaz, bu nedenle bana göre tam anlamıyla sanat üretemez.
Elbette 6 Şubat depremi… Ben depremzede bir köpeği sahiplenmiştim. Çaresiz kalma duygusunu en yoğun yaşadığım zamanlardı. Deprem insanların kontrol hissini kaybetmelerine yol açıyor. Bu durum, gelecekleri hakkında belirsizlik duygusu yaşamalarına neden olabilir. Ayrıca, depremler sonucu oluşan maddi hasar ve kayıplar, insanların yaşam standartlarını sarsıyor, bu da duygusal zorluklara yol açıyor.
Tabii ki savaşlar, çocukların ölümü, insanların evsiz kalması ve bu nedenle yaşanan göçler…
Kadın cinayetleri…
Elbette ülkece yaşadığımız hayal kırıklıkları…
Edebiyatı ve tüm sanat disiplinlerini toplumun dışında düşünmek elbette ki olmaz. Bu yıl yaşadığımız bütün o stresli günlerin izlerini sanatın birçok dalında göreceğiz.
Edebiyat, sıklıkla toplumsal dönüşümleri ve çatışmaları ele alarak insan doğasını derinlemesine anlatır. Bir savaşın yıkıcı etkileri, toplumsal eşitsizlik, siyasi değişim ve kültürel çatışmalar gibi olaylar, yazarların kaleminden bize ulaşır. Örneğin George Orwell’ın, 1984 adlı eseri, totaliter bir dünyanın soğuk ve acımasız gerçekliğini anlatarak, siyasi olayların birey üzerindeki baskısını derinlemesine inceler.
Edebiyat sanatı, toplumsal olayları anlama, sorgulama ve duygusal bir bağlam içinde değerlendirme konusunda güçlü bir rol oynar. Yazarlar, kendi zamanlarının tanıkları olarak, toplumsal olayların derinliklerine inerler ve eserleriyle insanları düşünmeye, hissetmeye ve harekete geçmeye teşvik eder. Bu nedenle, edebiyatın toplumsal olaylara yansımaları, geçmişten günümüze kadar uzanan zengin bir kültürel mirası oluşturur.
Edebiyat sanatı, toplumsal olayları anlama, sorgulama ve duygusal bir bağlam içinde değerlendirme konusunda güçlü bir rol oynar. Yazarlar, kendi zamanlarının tanıkları olarak, toplumsal olayların derinliklerine inerler ve eserleriyle insanları düşünmeye, hissetmeye ve harekete geçmeye teşvik ederler. Bu nedenle, edebiyatın toplumsal olaylara yansımaları, geçmişten günümüze kadar uzanan zengin bir kültürel mirası oluşturur. Edebiyat sanatı, toplumsal olayları anlama, sorgulama ve duygusal bir bağlam içinde değerlendirme konusunda güçlü bir rol oynar. Yazarlar, kendi zamanlarının tanıkları olarak, toplumsal olayların derinliklerine inerler ve eserleriyle insanları düşünmeye, hissetmeye ve harekete geçmeye teşvik ederler. Bu nedenle, edebiyatın toplumsal olaylara yansımaları, geçmişten günümüze kadar uzanan zengin bir kültürel mirası oluşturur.

Daha fazla Panzehir Söyleşiye  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anka kuşunun

kanatları sözcüklerimizi sarmaya geliyor

kapat
Start typing to see posts you are looking for.
Logo
Sidebar Scroll To Top