Demet Akgül Özdemir

AŞKIM İKİ DURAK ARASI

Adı Ayla, geçenlerde gençten bir adamın selamını alırken öğrendim. Adamın ağzının ortasına çakasım geldi. Öyle sinir hali. Neyse ki adam bir daha görünmedi. Ayla; ayın halesi gece gibi gündüzümü aydınlatanım. Uzun kirpiklerinin örttüğü yeşil gözleriyle karşılaşalı ay dört kez tam oldu.

O gündür bana uykudan uyanmak da şu çamurlu dik yokuşu aşmak da koymadı. İs kokan mavi memur gömleğimle, elimde kat kat yemeğimle işçisiyim yolunun. Aşk, sen ne güzel şeysin. Yüreğimi tuttuğun andan beri sana muhtaç yaşıyorum. Olmasan nefes alamayacağım. Vakitli vakitsiz kelebekler havalanıyor yüreğimden. Vakitli vakitsiz şiir okumak istiyorum. Hayır! O şiiri yazmak istiyorum. O gündür her şeyin bir haklılığı var üzerimde.
Üvercinkam.
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla bir daha değere biniyor soluk almak.
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel.
Minibüsü son anda fark ediyorum. İmanına kadar dolu. Havalı kornasını çala çala, yağmur sularını duraktakilerin üzerine boca ederek geçiyor. Ya yetişemezsem. Yağmur şiddetleniyor. Saçak altına sıkışan sığırcıklar gibi durağın derme çatma çatısının altında toplaşıyoruz. Bir avuç insan, bir manga yürek. Bir araya gelsek boğar mıyız üzerimize çullanan yağmuru?
İkinci minibüs duruyor. Birkaç kişi sırtları eze eze sıkışıyor içine. Zaman daralıyor. Yağmura kızgınım. Araya girecek hafta tatiline kızgınım. Dur be oğlum, o da binememiştir. Yağmur aynı, saçak aynı, aynı minibüsün mavisinde boğulmuyor muyuz? Bir sonraki durağın derme çatma çatısı altında beni beklediğini hayal ediyorum. Mavi paltosunun üzerine attığı kırmızı atkısıyla ısınıyorum. Üç, dört…  Bugün işe gitmek de eve dönmek de haram. Ne yağdın be mübarek. Kalabalık kımıl kımıl. Durun be kardeşim hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Tam bozulacağım, göz göze geliyoruz. Kokusu tüm duyularımı ele geçiriyor. Yok oğlum, ne işi var burada. Gözlerimi açıp kapıyorum. Yeşil yeşil gülümsüyor. Yanakları al al. Şemsiyesini başıma doğru tutuyor. “Islanacaksın” diyor. Ağzım, dilim lal. Yüzü ay. “Gelmeyince merak ettim de” diyor. Gülümsemesi bir tüysü bulut. Buraya nasıl?… Saçmalama oğlum diye susturuyor içimdeki romantik ses. Geldi ya.
Dünyanın en doğal şeyini yapar gibi yola doğru dönüyor. Yan yanayız. Aynı yorganın altından çıkmış, aynı zeytini paylaşmış, aynı yolu aşmışçasına… Hadi oğlum, sıra sende diyorum, kat kat yemeğimi diğer elime alırken. Parmaklarımız birbirine değiyor. Üç, dört derken maviler önümüzden akıp gidiyor.
*Bu öykü ilk kez Panzehir Dergi’nin Dünya Öykü Günü 2025 etkinliğinde yazar tarafından okunmuştur.

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir