YÜKSEK EDEBİYAT GÜNLERİNDE V

 

KARA KALEM BUĞU

Uzamın şair temsilcileri dudak büktü, usanmış kapkara imgelerle, korkunç yalnızlığa.

Bir günah defteri olanlar uyumaya gitti. Aklımızda “adressiz mektuplar” bırakarak.

Oysa benliğimizi kışkırtacak noktürnlerden konuşacaktık sevimli şiirsel yaramazlıklarımızı besleyen.

 

Sonra kendimle tanıştığımda dehşete düştüm. Ve ürktüm kendimden. Bir kuyunun içindeyim.

Ah, Pelevin’in Mitya’sıyla sohbet etmeliyim.

 

Şairlikten yazarlığa geçmeye karar verdim. O da olmazsa aşk için eleştirmenliği deneyeceğim. Sahibini arayan ödüller zamanında boş durmanın edebi açıdan doğru bir eylem olacağını düşünmüyorum.

 

Bir ara düzenlenmiş ıssızlıkta bazı inceliklerin içinde pişmek için yazmamayı bile düşündüm. Üzülenler olur diye vazgeçtim. Ağzı var, dili var yazılar yazmalıyım, sürgün anlamlarıyla, bir uzaklık için de betimlenen ve bir kalp bir ayna ısmarlayan.

 

Ah, deliliğe ve kuşatmaya duvar kâğıdı seçmeliyim.

 

ŞEKERLİ BİR KAHVE SÖYLE 

Ey ilgili sevgili şair ve diğer dert sahibi edebi aktörler, çıktı işte dağların arasından o serin rüzgâr, okşayacak tutkunun ve yeteneğin ateşini.

 

Lütfen artık düşünmeyiniz ve üzülmeyiniz, geleceğe kalacak mıyım diye!

 

Müjde: Güle oynaya bir şiir uykusu ile geleceğe kaldınız!

Evet, iktidarına yürümüş teknoloji yine imdada yetişti.

Artık şiirlerinizi ve yıllandıkça yaratıcısını yitirecek diğer verimlerinizi ve hatta henüz bir şiire sürülmemiş imgelerinizi hiçbir kayba meydan vermeyecek biçimde şiirsel kriyoprezervasyon işlemi ile dondurup saklatabilirsiniz.

 

De ki: Ey gelecek duy sesimizi!

 

DEPRESİF BOŞLUK ŞENLİĞİNDE

Ne zaman, bazı önemli konulara im koyan ve hatta yaratı sürecinin ortak paydasını oluşturan bir parça kuramsal bilgiyi tekrar gün yüzüne çıkarıp betimlenmiş gerçekleri, gerçeğini ve dirisini uysal ifadelerle gömen bazı gözlerin önüne serme arzusunun ağırbaşlı incelemesine kurban seçtiği şanslı bir şiirin öyküsünü ve şair olmanın gereklerini anlatan ciddi bir yazıyı okusam, tutuluyor ay!

 

Dans ağacının altındayız veya bahar penceresinin misafiriyiz, biçim göz kamaştırıyor ve akıp gidiyor her şey. Bazen yalnızlık, işgal edilmiş yatağına yürüyen sel gibidir. Bak, insan yalnızca bir eşyadır. Aramızda kalsın buralarda henüz yakın çağ başlamadı.

 

Dengesini yitiriyor korku, birazdan geriye kalmış cesareti pışpışlar ve kalakalırız anlamsızlığın ortasında.

 

Yol arıyorum, elimin anlam soluğuna, iliğinde telaşlanıyor su. Soluklansa büyük masal, gölgeler ve ölüler üzerine ve avuntu, aheste sayfalar kalabalığı. Umut dolu ülkeyi yazıversem, içinde kuş haritaları, içinde gece mektupları, yasak tünellere düşler çağıran.

 

LEKELERİ OKUYUNCA

İşte imgesel bir kavrayışla yüzünde orkide moru bir sıcaklık usulca yitip gideni görselliğe dönüştüren. İşte çılgın yalnızlığın iktidarı bir şiirsel kucaklayış. İşte yüzünde müfredatlı entelektüel bir gizem, mesafeler çizen. İşte kalbinde yükselen yıkım eteğinde gözyaşı şişeleri, kül kapları, zamana ve mekâna öfke: Algısına uzak şeylerle şeyleşen kendi yorumuna kendi eleştirisine âşık, sınırları içinde yerleşik, soru sormadan kendine. Evet, güzel! Ama her sonuç yarım! Neyse!

 

Şiirsel merteklerle desteklenen bu şey, şeylere bölünen bu şey.

Çekilince divanına! Hadi tüttür sevincini, tüttür o eksik bırakılmışlığı.

 

Çelişkinin figüranları, düş çatlakları. Perdeleri kapanmayan bir oyunun içindeyiz. Anlama çelme takmaya çalışan yaşlanmış algı. Yorumunu algısına göre uzatan marifet. Kopya çekme edebiyatının doğurgan bulutları. Her denize bir kıyı yazan, yazıcılar. Güllük gülistanlık zaman, imgeye dönüştürülen: Bir sürü şey.

 

Ağır şiirsel öznelerin avlusunda akıl içi gezintilerle.

 

Şimdi, iç kararmasıyla can sıkıntısı arasında bir estetik boşlukta sökün etmiş küçük yorumların ışıltıları arasında yürüsem iç gıcıklayan şeyler suskunluğuna, çalışılmış düşüncelerle. Yine şiirsel bir gökyüzü yazmak için kendime gülümsesem, bir şiiri Laponcaya çevrilmiş, mekânı ölçüleri ve biçimleri ilgi çeken referanslı çılgın şairler gibi. Ve hüzün ve acı döllense yine yeteneğime düğümlenen değişkelerle. Ve sen insana yakın bir tutumla kıskansan adresli imgelerle sevişen sevişecek şiir serüvenimi, asıversen vasat kalabalığını kışkırtıcı varlığıma.

 

Sonra uzak şeyler arasındaki benzerlik tetikleyince algının düşük tansiyonunu, kubarır pirimitif yansımalar, şiirsel lezyonlar, kendiyle bir bütünlük oluşturmayan. Ve haz verir şiirsel kurnazlık, anlam acemilerine.

 

Kimle konuşuyorsun?

 

KUZİNEDE KESTANE

Sanatında başarılar diliyorum, demiş, etkinlik sonrası şaire, kendini bile yanlış anlayan İncelikli Vefa.

 

Şair, masalar doluydu, çok iyiydi, diye belirtmiş. Bir başkası, kaliteli bir yazarsınız, demiş, bir başka birisine.

 

Ah, kalp sahibi küçük dokunuşlarla kabuk değiştiren öznelerin sırtı yere gelmez mansiyonu bol bu güzelim ülkede!

 

Ah, şairim, özünü kabından taşıran ilhamın, şiirsel özgeçmişi bile değiştirdiği bu edimsel avluda, keyifli bir sohbet olduğu ve hep olacağı aşikâr soruları, şairliğinize akilane yakışır yakışıklı hazırlanmış, bir söyleşinizde de dediğiniz gibi: Dışı çıtır çıtır içi yumuşacık imgelerle örülmüş iyiliksever bir yalnızlıkla kendinizden uzaklaşıyorsunuz.

 

Ah, ezici çoğunlukla birbirini çağırmış sözcüklerle bereketli geçiyor günler! Evet, evet siz bu okuyucunun şairisiniz. Ah, siz hayran okuyucularını sırtında taşıyan şiir akrebisiniz!

 

Dedim ki: Her övgüye layıktır, imge dünyasının asma bahçelerinde gül derip sinyal veren şair. Layıktır: Yıkıcı eğilime gösterge olan kader kısmete zıplayıp tavşana inanan okuyucularıyla şair, hayatından şair silen şair, şiir tarihinden kitap silen şair, özet okuyan şair, taşlanmış denizden şiir aşıran şair, abi kültürüne yazılan şair, kendini adam akıllı korkutan şair, her şeyin zekâsına sahip olan şair, dört mevsim uykuya ninni yazan şair, seyirciye dönüşen şair…

Sıhhatler olsun: Tamamlandı tıraşı, aynalı taraklı limonlu dokunuşlarla, en manalı seçilmiş sözcüklü şiirsel ahkâmı ayrı dünyalar şairinin.

 

İyi söylüyorsunuz da sazınız yok, derlerdi eskiden! Ama olacak böyle şeyler! Zaten başkaca da bir diyeceğim yoktur! Gördüklerim, duyduklarım, bildiklerim, okuduklarım, yazdıklarımdan ibarettir.

 

SALOPET

Ben, güzelşiirsel bu avluda bir çırak olsaydım ki nasip olmadı.

 

Velinimetim şairlerimden herhangi biri için:

Çatışma biçimlerinin içinden geçerek çileci bir ruhla modernleşen, “realismo traumatico” durumları örseleyen biçeminin özünde mayalanan sıra dışı estetik dokunuşları yol gösterici,

 

şiirsel petek gözlerini, ussal tufanından süzülen farklı derin lirik nektarlarla dolduran,

şiire şair, şiire okur yetiştirerek, kıvamına yürümüş dehasının entelektüel birikimiyle oluşturduğu yazınsal rakımı yüksek şiir zevkinin enjekte ettiği verimlerin bağımlısıyım, derdim, hiç çekinmeden.

 

Daha başka şeyler de söylerdim. Ve düzeyli anlam çoğaltan yorumlar ustası bir çırak olarak şiirsel bir beyin göçüne yakalanmamak için de dua ederdim. İsterdim ki bu toprağın şiiri, gün batımı yalnızı ve yorgunu yorumlarıma bağdaş kuran başımın tacı şairlerle gitgide zenginleşsin.

 

İŞLENMİŞ KANCA

Okuru bol, küçük dedikodular, kavga ve küfür ve şiirsel dayanışma ve şiirsel sözleşme ve şiirsel akide şekerleri ve sıkı şairler örtüyor üzerini güzelim sıradanlığın.

 

Sonra sinen o lânetli sessizlik.

 

Ki sessizlik dediğin gözetleme kulesidir biraz da. Bak bir kere yakışmaya görsün! Yakıştı mı iş biter. Meleklerine gül takar o şiirsel çıplaklık. Yoğun istek üzerine kuşkusuz dokunur şiirsel günler.

 

Ayrıca lütfen eleştiri yüksek düzeyde saygıyla iyi niyetli olsun yapıcı olsun objektif olsun aynen katılsın kesinlikle katılsın tamamen katılsın ruh ve beden güzelliklerle dolsun taşsın.

 

Çeviriyorum sayfaları anlamaya çalışıyorum kendine kapanan sözcüklerle oluşturduğu yığının önünde ölmek için bekleyeni.

 

SEÇKİN KAYGILARIN İÇİNDEN

Görmezden gelmenin ölümsüz güzelliğine tutunmuş usunu yamalıyor.

Duraksız şeylerle iç içe, ulaşacak taşkınlıklara, ışıldıyor boynunda alıç kolyesi.

 

Belki bir sıkıntıdan süzülecek imgelerine bürünmüş içindencilik.

Neyse! Sen şimdi çelişkilerden arta kalan şair öznenin şiirden kurtarıldığı bir avluyu düşle!

Bilinçten kovulmuşları. Düşle!

 

Uzan, şiirsel yoğunluk kazanmış anlam yıkımları deneyiminin gölgesi altına.

 

Düşledim: Şiir ve insan “yaralayıcı gerçekçilik”tir.

 

Ah, süslüyor köprülerini maytap şenliği ve temaşa. Ayartıyor muhteşem kurgusunu mucizelerle yüzleşecek kendini gören.

 

Sesleniyor arka kapaklar armonisi, yol yordam raptiyesi.  Alışkanlıklar çarkında hep demir ökçeli sahaflar, kuluçkalarda hep aynı böcekler makineler mağaralar. Aynı cetvel varlığı ölçen yorumlanmış düşün haritalarında pespaye ilinti.

 

Artık aşk da aklın oyuncağı, ezgileriyle külfetini bekleyen. Kıvamı kuruyacak gizemli yolların. Artık gülüşün bir yükseklik korkusudur ey aşk. Bekliyoruz. Belki irkilir yenilginin ortasında günlerin kalemi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir