gönen
Filiz Sever

YAZAR SALİM NİZAM İLE SÖYLEŞİ

 

 

Gönen doğumlu Ömer Seyfettin’in hayatını konu alan romanıyla ESKADER tarafından “Yılın Romanı Ödülü” ne layık görülen yazar Salim Nizam, kitaba Ben Gönen’de Doğdum ismini vererek Ömer Seyfettin’in Ant hikâyesini de hatırlatmış oldu.

2008 yılında Babıâli’de kurulan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) tarafından düzenlenen 2022 Ödül törenine davetli olarak ilk kez katıldım. 23 Aralık 2023 Cumartesi Fatih Belediyesi Sanat Merkezindeki bu törene yazar Salim Nizam tarafından davet edilmekle birlikte, tesadüf ki ödül aldığı romanını da henüz bitirmiştim. Bir solukta ve keyifle okuduğum romanı çok beğendim.

Salim Nizam kimdir?
1970 yılında Gönen’de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi, Türkçe Öğretmenliği bölümünden, Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Şiir, hikâye ve roman yazmakta olup, Son Kazak, Sisli Göl, Kırmızı Minibüs, Ben Gönen’de Doğdum, Ömrüm Uzaklarda Azalmasın, Senin İçin Enginar Sakladım adlı eserleri bulunmaktadır.
Gönen Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yılman, Gönen Kent Konseyi Başkan Yardımcısı Samet Arıker ve grup üyeleri, Kadıköy Kent Konseyi grup üyeleri, Gönenli ve İstanbullu okurları ve yakınlarının da bizzat törene katılarak, Gönenli yazara destek verdikleri gibi; Gönen Belediye Başkanı’nın özel bir hediyesi olan Gönen’in dünya çapında ünlü İğne Oyası tablosunun da bu törende yazara takdim edilmesi çok anlamlı oldu.
Gönen’de edebiyat öğretmeni olan yazarımız Salim Nizam ile ESKADER 2022 Ödülleri Töreni öncesinde görüştük. Ve ‘Yılın Romanı Ödülü’nü henüz eline almadan evvel bizimle sohbeti tercih ettiği için ve yazarımızı ilk kutlayan olmanın gururu ile sorularımızı kendisine yönelttik.
Ant adlı hikâyesinde “Ben Gönen’de Doğdum” diyerek Gönenli yazarımız Ömer Seyfettin’in hayatını kaleme aldığınız kitaba bu adı verdiniz. Siz de bir Gönenli olarak, Ömer Seyfettin’i yazdığınızda nasıl bir duyguya kapıldınız?
Merhabalar. Ömer Seyfettin Gönen’de doğmuş ve “Ben Gönen’de Doğdum.” diyerek Gönen adını tüm dünyaya duyurmuştur. Ben de Gönen’de doğdum ve Ömer Seyfettin’in hikâyeleriyle, onun çocukluğunun geçtiği şehirde büyüdüm. Onun hikâyelerinde bizzat bahsettiği yerlerde dolaştım; Ant hikâyesinde geçen sokaklarda Mıstık’ın ve Ömer’in ruhuyla dolaştım, sıcak sulu hamamlarında yıkandım, Kaşağı hikâyesinde geçen Karalar Çiftliği’nde atlarla dolaşıp onları tımar ettik ve Çarşı Camisi’nin yakınındaki evlerinin penceresinden onun İlk Namaz hikâyesine şahit olduk.
2005 yılında Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda Sisli Göl adlı hikâyemle mansiyon, 2006 yılındaki yarışmadaysa Köy Saatçisi adlı hikâyemle birinci oldum. O günden sonra yerel ve ulusal basında bana Gönen’in Yeni Ömer Seyfettin’i denildi. Bugün Gönen sokaklarında beni kim görse “Yeni Ömer Seyfettin” diyor. Önceleri çok hoşuma gitti bu durum ama artık yoluma kendi edebiyat anlayışım ve üslubumla devam etmek istiyorum.
2018 yılına gelindiğinde Sarıyer Belediyesi ve Gönen Belediyesi, Sarıyer’de Ömer Seyfettin Paneli düzenledi. Akademisyen hocalarımla birlikte konuşmacılardan birisi de bendim. 2020 Ömer Seyfettin’in Ölümünün 100.Yılı’ydı ve orada bir karar aldık.2020 yılını Ömer Seyfettin yılı ilan etmeliydik. Hemen ardından Eylül ayında Gönen’de Ömer Seyfettin çalıştayı düzenlendi ve oradan da çok önemli kararlar çıktı. Sinemadan, tiyatroya; akademik çalışmalardan besteye kadar birçok karar alındı. Bir Ömer Seyfettin romanı bekleniyordu benden. O anki heyecanımla hemen kabul ettim. Ancak romana başlayınca biyografi yazmanın zorluğunu gördüm. Tahir Alangu’nun 25 yılda yazdığı Ömer Seyfettin belgesel kitabın benden iki yılda biyografik romanı yazmam isteniyordu. Pandemi dönemi ilk defa işime yaradı ve ben bunu dört yılda bitirdim. Şimdi de Gönenli dostlarım yine Gönenli yönetmenimiz Zeynep Günay’dan romanın filme alınmasını bekliyor. Ben romanı yazdım, şimdi top Zeynep’te…
1884-1920 döneminde yaşayan ünlü edebiyatçımızın bu kısa yaşamını derlediğiniz Ötüken Neşriyattan çıkan romanınızda ta Cumhuriyet öncesine gidiliyor. 1970 doğumlu bir yazar olarak, o yılları anlatmak, edebiyatçının anılarını yaşayarak ve yaşatarak aktarmadaki başarınızı öğrenebilir miyim?
Dediğim gibi biyografik roman yazmak gerçekten zordur. Günümüzü yaşayan bir yazarın Osmanlı Dönemi’ne dönmesi, o dönemin tarih anlayışına ve dekoruna sahip olması çok zordur. Üstelik yazarla ilgili bilinen, bilinmeyen ve yanlış bilinen birçok konu vardı. Biyografik roman yazarken gerçek hayata bağlı kalındığı için hayal kurmak zordur ama ben bunu başardım diye düşünüyorum; yazarın ruhuna bürünerek, birçok kitap okudum, araştırmalar yaptım ve oldukça donanımlı bir roman ortaya çıktı. Sevgili Doğan Hızlan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde “Son dönemlerin en iyi biyografik romanı” olarak nitelendirdi ve beni Karalama Defteri programına davet etti, çok mutlu oldum.
Romanda yazarın yaşamı kadar, dönemin dekorlarını da çok başarılı verdiğime inanıyorum. Tramvayın tarihi, uçmanın tarihi, sinemanın tarihi de var romanda. Özellikle Manş Denizi’ni geçmeyi başaran dünyaca ünlü Belçikalı ve Fransız pilotların İstanbul’da Boğaz’daki uçuşlarına şahit olmak okuru son derece memnun etti. Filme alınsa bu uçuşlardan çok güzel sahneler çıkar, diyenler oluyor. Bakalım film hangi yönetmene kısmet olacak. Okuru en çok heyecanlandıran da Harbiye’deki Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili sahneler oldu. Ağlayarak okuduk, diyenler oluyor, bana teşekkür etmek için arayanlar oluyor. Bu beni çok mutlu ediyor.
Biyografi romanları daha çok kişiler hayatta iken yapılan sohbetlerle oluşturulur. Siz de 544 sayfalık bu roman için Ömer Seyfettin üzerine kaç kişi ile görüştünüz?
Canlı şahitleri bulmak oldukça zordu. Tek evladı, Hatice Fahire Güner, 2007 yılında aramızdan ayrıldı. Ancak şanslıydım, Ömer Seyfettin’le ilgili araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat ve Prof. Dr. Hülya Argunşah bana romanın başından sonuna kadar destek verdiler. Salim Conoğlu, Ali Duymaz ve Recep Duymaz da kaynak temininden romanın basım aşamasına kadar bana birçok konuda destek verdi. Hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Bugün benden Yahya Kemal’in biyografisini de yaz diyen hocalarım oluyor ama bu konuda kararım net. Biyografi yazmak zor değil ama yazarın hayallerini sınırladığı için şimdilik sıcak bakmıyorum.
Asker bir babanın çocuğu olan Ömer Seyfettin’in Karalar Çiftliğindeki çocukluk dönemi, Gönen mahalle mektebiyle başlayan öğrenim hayatı, babanın tayini ile İnebolu’ya gidiş… Ve sonra İstanbullu olan annesinin bu şehirde yaşayan baba konağına yerleşerek anne ve iki çocuğu ile eğitimi için İstanbul’da yaşam sürmeleri… O yılların İstanbul’unu da çok güzel anlatıyorsunuz. Romanda zaman, mekân ve kişiler çok önemli… Bunu bir arada yürütmeyi, romanı dönemsel kurgu içinde yazmayı nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle Ömer Seyfettin’in anılarına, günlüklerine ve hikâyelerine sadık kaldım, hatta bazı hikâyeleri montaj da yaptım ve dönemsel bütünlük sağlamış olduk. Ben, o günün İstanbul’unu hayal ederken dört yıl boyunca Ömer Seyfettin’in ruhuna bürünüp yaşadım. Balkan Savaşları sırasında İstanbul’daki tramvay atları savaşa gönderildiği için İstanbul tramvaysız kalıyor. Pera bölümleri de çok ilginç. Ömer Seyfettin’in eşi Calibe Hanım dünyaca ünlü bir modacı olmak istiyor ve Pera’da bir terzi dükkânı açmak istiyor.
Ömer Seyfettin de Balkan Savaşları dönüşü büyük eserini yazmak istiyor. Aslında Calibe’yle evliliğindeki sebep de bu. Rahat bir hayata kavuşmak ve sadece yazmak. Bir nevi mantık evliliği. Ancak, biri Garp’ın gülü, biri Şark’ın bülbülü. Anlaşamıyorlar, evliliklerinin daha ilk günlerinden fırtınalar başlıyor ve Ömer Seyfettin içgüveysi olarak girdiği evin on yedi odasına rağmen yazamıyor. Kızları Güner de bu evliliği kurtaramıyor ve üç yılda boşanıyorlar. Ömer Seyfettin Kalamış’taki Münferit Yalı’da 1918-1920 yılları arasında eserlerinin yüzde ikisini yazıyor.
Askeri okulda Ömer Seyfettin ile Atatürk’ün buluşmaları geçiyor. Okurken çok heyecanlandım. Kronolojik sıralamayı takip ettiğiniz ve bölümler halinde derlediğiniz bu romanda sizi en çok etkileyen hangi bölüm/ bölümler oldu?
Harbiye’de geçen Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili bölümleri yazarken oldukça heyecanlandım diyebilirim. Ömer Seyfettin, Harbiye’den sonra Mustafa Kemal’le Selanik’te ve Fenerbahçe’nin açılışı sırasında Kadıköy’de birkaç kez karşılaşıyor. Harbiye’de birlikte “vatan, millet, hürriyet” kavramlarını içeren okul gazetesi çıkarmaları, Mustafa Kemal’in Beyoğlu’nda Fransız bir madamdan dans dersleri alması, yine Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmak için İstanbul’dan ayrılışıyla ilgili sahneler yazarken beni oldukça heyecanlandırdı. Ömer Seyfettin, Malta sürgünlerine, Sultanahmet mitinglerine bizzat şahit olan bir yazar. Keşke insülin biraz daha erken bulunsaydı ve Genç Cumhuriyet’i ve Harf İnkılabını görebilseydi diyorum. Çünkü, bunu çok isterdi, diye düşünüyorum.
Sisli Göl, Ömrüm Uzaklarda Azalmasın, Senin İçin Enginar Sakladım, Son Kazak, Kırmızı Minibüs adlı eserleriniz var. Ve Ben Gönen’de Doğdum ile ESKADER 2022 En İyi Roman dalında ödül aldınız. Bu ödülle ilgili neler söylemek istersiniz?
Aralarında Ömer Seyfettin, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Orhan Kemal, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul gibi önemli yarışmalarda, otuza yakın hikâye ödülü aldım. Ancak, bu benim ilk roman ödülüm ve benim için çok değerli olduğunu düşünüyorum. Şu an yeni tamamladığım Bandırma Palas romanımın İngilizce çevirisini de yaptık, bu romanla dünya yazarı olacağıma inanıyorum. İlerde bir Nobel ödülü de neden olmasın.
Olur, tabii… Hem de çok güzel olur. “Dünya Yazarı” olacağınıza ben de yürekten inanıyorum. Teşekkürler.
Böyle keyifli bir röportaj için ben teşekkür ediyorum Filiz Hanım. Saygılar ve sevgiler…

 

Daha fazla Panzehir Söyleşiye  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

1 thoughts on “YAZAR SALİM NİZAM İLE SÖYLEŞİ / Filiz Sever

  1. Halide K.Koç dedi ki:

    Ömer Seyfettin i sadece roman-hikayeleri kadar tanıyormuşum (bana ayıp) bu görüşmede özel hayatını öğrendim sağol Filiz, iyi bir sohbetti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir