İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen ve yazar. Einstein’dan sonra dünyaya gelen en parlak teorik fizik dehası. Yakalandığı ALS hastalığına rağmen ӧmrünü bilime adamış ve fizik dünyasında yepyeni bir çağ açmış bir insan.
21 yaşında 0xford Üniversitesi’nin en parlak ve kendi deyimiyle en tembel öğrencilerinden biriyken kendisine motor-nöron (ALS ) teşhisi konulduğunda, 2 yıllık ömrü kaldığını öğreniyor. Düşünün bu öyle bir hastalık ki yürümenizi, konuşmanızı, yutkunmanızı ve hatta nefes almanızı bile etkiliyor. Kaslarınız felç oluyor.
Hastalığını öğrendinde , kendisine iki yıl ömrü kaldığını söyleyen doktora şunu soruyor;
“Peki beynim çalışacak mı?”
ALS’ın tek etkilemediği organ, beyin.
Konuşma yetisini kaybettiğinde sandalyesine bağlı bir bilgisayar yardımıyla ilişki kurmaya başlıyor ve ekranına dakikada ortalama 10 kelimeyi sıralayabiliyor. Bütün fiziksel zorluklarına rağmen hayatının sonuna kadar düşünmeye, çalışmaya ve üretmeye devam ediyor.
Şimdi burada size uzun uzun onun bilim dünyasına ne gibi katkılar yaptığını açıklayacak değilim elbet, isteyen ve merak eden kişiler internet’ten çok rahat araştırabilirler. Niyetim, hastalığı nedeniyle içinde bulunduğu fevkalade kısıtlıyıcı duruma rağmen ölümüne kadar olan yaşam sürecinde amaçları doğrultusunda çalışmak azmini ve onun gibi kişilere duyduğum hayranlığı anlatabilmek.
Bir konuşmasında şöyle diyor Hawking;
“Hayat ne kadar zor görünürse görünsün yapabileceğin ve başarabileceğin bir şey mutlaka vardır. Sadece vazgeçmemene bağlı.”
Mart 2010. Hiç ayrı kalmadığım başka ülkelerde yaşasak da gün aşırı telefonda konuştuğum canım arkadaşımdan ses seda kesildi. Merak ederek aradım.
“Nasılsın? Niye aramıyorsun kerata?”
“Pek iyi değilim, hastanedeyim, bana testler yapıyorlar, merak etme sana bildireceğim”
Günler geçti ve aradı. Arkadaşıma ALS hastalığı teşhisi konulmuştu.
ALS? Amyotrofik lateral scleroz? Ne olduğunu hiç bilmediğim bu hastalık üzerine kendimce araştırma yapmaya başladım. Hastalığın ne olduğunu anlamaya başladıkça dehşetle daha da internete daldım.
7 sene aktı geçti. Ağladık ve güldük beraber. “Hiç ölmeye niyetim yok” yapacak o kadar çok şey var ki” derdi. Çocuklarıyla konuşamadığı döneme geldiğinde kağıtlara mesajlar yazdırıp evin her köşesine astɪrırdı, onlara görevlerini hatırlatmak için. İletişimde çok zorlanıyordu. Sonunda kocası ona ne yaptı etti parayı denkleştirdi ve Stephen Hawking’in kullandığı yazıları sese dönüştürebilen bilgisayardan aldı. Günün büyük bir kısmını bu makinenin önünde egzersiz yaparak geçiriyordu. Çabuk yoruluyordu ama hiç pes etmedi. Hep ve aktif olmaya çalıştı, günlük tutuyordu hemşiresinin yardımıyla. Çocuklarına notlar yazıyordu, ölümünden sonra okumaları ve onu hep hatırlamaları için. Hastalıklarının bütün engellerine rağmen sınır tanımayan bu insanlardan çok şeyler öğrendim.
“Arkadaşım, beynim çalış diyor, ruhum kal diyor ama vücudum bana ihanet ediyor, pes yok sonuna kadar devam…”
İşte o günlerde Stephen Hawking’in hayatına merak sarmaya başladım.
Düşünen, devamlı öğrenen, öğreten ve öğrendiklerini paylaşabilen “Sessiz Deha”. Daracık evreninde “Her şeyin teorisi’ni bulmaya çalışan inanılmaz bir beyin.
“İnsanlara, ruhları engelli olmadıkça fiziksel engellerin onları durduramayacağını göstermek istiyorum.
Beni duyabiliyor musunuz?!.
S.W. HAWKING
Etkileyici,akıcı ve anlam dolu bir yazı. Teşekkürler.