Paralel Evren, Çoklu Evren Farkı ve Kozmolojik Sabit
Bu Panzehir’de ilk bilimsel yazım. Başlayalım.
Bir kavram kargaşası var. Bu sözleri duyuyoruz, bir yerlerden kulağımıza geliyor ve bazıları da onları kullanıyor. Ama doğru kullanmıyor. Paralel evren ve çoklu evren aynı şey değil. Ne olduklarını biraz anlatayım.
Paralel evren, bilim adamı Schrodinger’in sözünü ettiği ‘kedi canlı mı ölü mü’ hayali deneyinde geçen evrendir. Birçok olasılıktan gelen geçmiş zaman, bizim varlığımızda tekilliğe, bizden sonra da farklı yönlerde gelişen sonsuz olasılığa dönüşür. Bir kararımızda ya da bir olayda birden fazla durum ortaya çıkabilir. Biz bildiğimiz kadarıyla bu olasılıklardan yalnızca birini yaşarız. Ancak diğer olasılıklar başka evrenlerde sürüyor olabilir. İşte o başka evrenler paralel evrenlerdir.
Çoklu evren ise, bizim evrenimiz gibi var olan evrenlerin toplamıdır. Bir teoriye göre bildiğimiz gördüğümüz evrenimiz dışında, ötesinde, uzayda yer kaplayan, sayıları milyarları bulan evrenler vardır. Çoklu evrenlerin varlığı için bazı bilim adamları kanıt gösterebiliyorlar. Teorik olarak da çoklu evrenlerin olması gerekiyor. Stephen Hawking Bebek Evrenler kitabında bundan söz eder. Ancak gözlemi şimdilik olanaksızdır.
Paralel evrenle çoklu evren arasında çok önemli bir fark vardır. Paralel evrenlerde bizdeki kozmolojik sabitin aynısı bulunur. Ancak çoklu evrenlerin her birinde kozmolojik sabit farklıdır.
Kozmolojik sabit nedir? Einstein tarafından formüle edilmiştir. Buna kimileri Einstein’ın en büyük hatası da diyor.
Yirminci yüzyılın başlarında Albert Einstein Görelilik teorisinin temellerini atarken oluşturduğu formüllerde bir şey dikkatini çekti. Formüllere göre evren genişliyordu. Geçmiş, bilinen fizik yasalarına bağlı olan Einstein bu durumdan rahatsız oldu ve formüllerine evrenin genişlemesini durduran bir sabit ekledi. Formülerden anlamam, ben fizikçi değilim fakat biliyorum ki Einstein bu sabiti ekleyerek evrenin genişlemesini teorik olarak durdurdu.
Parantez içinde, Einstein Kuantum Teorisini de hiç benimsememiştir. Kuantum fizikçisi Niels Bohr ile sürekli tartışma içindeydi. Ünlü “Tanrı zar atmaz” sözünü onun için söylemiştir. Kuantum Teorisini çürütmek için yollar aramış ancak bulamamıştır. Her şeye rağmen, Nobel Fizik Ödülünü Kuantum Teorisine yaptığı katkıdan ötürü almıştır. Devam edelim.
Ancak zaman ve bilim ilerliyordu. ‘30’lu yıllarda Edwin Hubble uzayı gözlemlerken galaksilerin, yaydığı ışık spektrumlarına bakarak birbirlerinden uzaklaştığını fark etti. Bunun üzerine Einstein, küçük bir hareketle formüllerinden kozmolojik sabiti çıkardı. Bunlar zamanında çok büyük olaylardı.
Fakat olay burada bitmedi. Evrenin Büyük Patlama’dan sonra Büyük Çöküş yaşayacağı sanılıyordu. ‘80’li yıllarda evrenin yalnız genişlediği değil, hızlanarak genişlediği anlaşıldı. Yani büyük çöküş olmayacaktı. Bu durumda genişlemenin hızının formüle edilmesi gerekti. O zaman bilim insanları Einstein’in kaldırdığı kozmolojik sabite yeniden başvurdular.
İlginç değil mi? Fizik tatsız, tuzsuz, anlaşılmaz, sıkıcı bir şey değil. Yeter ki yaklaşmasını bilelim.
Buradan, ilişkili başka bir konuya değinelim ve yukarıdaki konuya bağlayıp bitirelim.
Kozmolojik sabit, çok duyarlı ve önemli bir değerdir. Eğer şimdikinden biraz fazla olsaydı, Büyük Patlama’dan sonra evren hızla genişler ve galaksiler hiçbir zaman oluşamazdı. Eğer şimdikinden biraz küçük olsaydı Büyük Patlama yeteri kadar güçlü olmaz ve evren çabucak içine çökerdi. Her iki durumda da evrenimizde yaşam olmazdı. Yani biz olmazdık ve bu yazıları yazamazdık. Kimileri diyor ki bu ince ayarı yapan bir başka güç var. Ama bunun bilimsel bir açıklaması da var. Çoklu evren varsa, her evrenin kozmolojik sabiti kendine ait farklı bir değerdedir. Evrenlerin çoğu yukarıdaki sözünü ettiğim biçimde olabilir ve yaşam barındırmaz. Biz varız, çünkü evrenimizin kozmolojik sabiti, milyarlarca evrenin içinde canlılığa izin veren uygun bir değerdedir. Yani kozmolojik sabit bizim için ayarlanmadı, bizim olmamıza uygun olduğu için var olabildik.
Aradaki farkı anladınız mı?
Mehmet Sinan Gür, 24 Temmuz 2020