OSCAR WILDE

Bir yazarı anlatmaya nereden başlamalı? Doğum ve ölüm tarihlerini vermek, eserlerini sıralamak, doğduğu yeri, eğitimini yazmak… Koca bir yaşamı, yetiştiği ve eserler verdiği çevreyi değiştirişi, tutuculuktan, geçmişin prangasından kurtuluşu… belki buralardan başlamak gerekir Oscar Wilde’ı anlatmaya.

Wilde, toplumların ikiyüzlü, temelsiz ve alelade kurallarına göre yaşamayı reddediyordu. Yasalar, bu dünyayı daha fazla yaşanmaz kılıyor, ahlakı çürütüyordu ona göre. Reading Zindanı Baladı adlı eserinde, şöyle yazmaktadır:

Yasaların yargısı doğru mudur

Ya da yanlış mıdır bunu bilemem;

Bildiğim tek şey bu hapishanede

Demir gibi sağlamdır tüm duvarlar,

Bir yıl kadar uzundur her geçen gün

Yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.

 

Kabil’in Habil’i öldürdüğü

Günden beri hiç dinmedi acılar

Çünkü insanların insanlar için

Koymuş olduğu bütün yasalar

Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi

Taneyi eleyip samanı tutar.

(Çeviri: Tozan Alkan)

Olduğu gibi yaşamak, boyun eğmemek uğruna yazdı, okudu ve yaşadı. Dorian Gray’in Portresi adlı eseri, uzun yıllar yasaklı kaldı, ‘ahlaksızlığı övdüğü’ düşünülüyordu. Ancak o, duyguların ve düşüncelerin; sadece onu hisseden, ona sahip olan insana özgü olduğuna inanıyordu. Bireyselliğin kucağında, iyi bir dünya hayal ediyordu. Şiirleri ve romanları kadar, kısa öyküleriyle de etkiledi dünyayı. Mutlu Prens adlı eseri, küçük, harika temsiller sundu.

Onu en iyi tanıyan kişilerden biri şüphesiz Andre Gide idi. Çünkü hem Gide hem de Wilde kurallarla, ahlaklarla, toplumla ve kişinin ‘kendisi olarak yaşama’ imkânını her fırsatta düşünüyordu.  Uzun süre boyunca arkadaş kaldılar; Andre Gide, Oscar Wilde ile tanışmasının ertesi günü şöyle yazıyordu:

“Söylediğim gibi, Wilde şaşırtmak, eğlendirmek bazen de insanı çileden çıkarmak için başkaları önünde bir gösteriş maskesi takardı. O hiç dinlemez, kendisinin olmayan düşüncelere de pek aldırış etmezdi. Wilde, sanat adamına hükmeden bir kadere ve fikrin insandan daha kuvvetli olduğuna inanıyordu.” (Andre Gide, Denemeler. Varlık Yayınları, 1955)

Wilde, düşüncelerini doğruca aktarmak yerine, onları hikâyelerle süsler, böylece edebiyatı düşünceyle buluştururdu. Temsil etmenin, temsiliyetin gücüne inanması, onu nitelikli bir şair, nitelikli bir yazar kılmıştı belki de.

Yerleşmiş kurallarla barışmadı. Yüz yirmi yıl önce bugün, 30 Kasım 1900’de öldüğünde; bizlere düşüncelerle inşa edilmiş onca güzel öykü, roman, şiir ve oyun bıraktı.

Kırk altı yaşında veda etti yaşama. Tanrı’nın onu cennetle mükafatlandırmasını istememişti hiç. “Bütün günahları işlediğini” düşünüyordu.

Arkadaşı Gide’e, ayaküstü bir hikâye anlatır Wilde, şöyledir;

“… sonra Tanrı’nın adalet evinde büyük bir sessizlik oldu. Ve günahkarın ruhu Tanrı’nın huzuruna çıktı. Tanrı konuştu, “mademki bütün günahları işledin, seni elbette cehenneme göndereceğim.”

“Beni cehenneme gönderemezsin.”

“Neden seni cehenneme göndereyecek mişim?”

“Çünkü bütün ömrüm boyunca orada yaşadım.”

Wilde, kendisinin olmayan her şeyi dışarıda bırakmıştı. Tanrı’yı bile.

 

1 thoughts on “OSCAR WILDE/ Furkan Kemer

  1. Ayşegül Gezgin dedi ki:

    Dorian Gray’in Portresi defalarca okusam da doymayacağım bir kitap. Kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir