Allen Stewart Konigsberg, bilinen ismiyle Woody Allen…
Neredeyse yaşadığı şehirden çıkmadan, bütün ömrünü o şehirde neredeyse aynı mahallede geçirip hayatı bu kadar çözmüş olmak… Ona sadece bir senarist demek, bir yönetmen demek az geliyor bazen. Çünkü insanı, insan ilişkilerini çözmüş bir adam1.
Yazarlık kariyeri de olan Allen’ın ince ince işlediği sinema dili sayesinde, filmlerini izlemekten ziyade adeta kitap gibi okursunuz. Öyle ki filmlerinin hemen her sekansında Kierkegaard, Fitzgerald, Dostoyevski, Tolstoy, Goethe, Freud gibi ustalardan izler görebilirsiniz. Zekasının yanı sıra entellektüel birikimini de işlerine yansıtan bu adamın filmlerini izlerken, aynı zamanda müzik ve edebiyata da doyarsınız.
Caz müziğine çok düşkün olan hatta kendisinin de klarnet çaldığı bir caz grubu olan Allen (Woody Allen & His New Orleans Jazz Band) müzisyenliğini sadece sahnede değil, sinemada da konuşturur ve filmlerinde sıkça caz parçalarına yer verir. Bazıları: Duke Ellington & His Orchestra : Take The a Train, Don’t Get Around Much Anymore, I Let a Song Go Out of My Heart, In a Mellow Tone – Melinda & Melinda; Dave Brubeck Quartet: Take Five – Manhattan Murder Mystery, Perdido – Another Woman; Tangerine – Celebrity; Stan Getz: The Girl from Ipanema – Deconstructing Harry; Erroll Garner: The Way You Look Tonight – Deconstructing Harry, Make Believe – Another Woman; Benny Goodman: Sing Sing Sing (With a Swing), Christopher Columbus – Deconstructing Harry.
Woody Allen stand-up’tan geldi ve yönetmenliğe geçmeden önce senaryoları ile dikkat çekti. İlk Oscar adaylığı “What’s New Pussycat?” senaristliği ile oldu (1965) 2. Yönetmen olarak ilk filmi ise “What’s Up, Tiger Lily” isimli absürt komedidir (1966).
Annie Hall (1977) filminin Los Angeles’ta 4 Oscar kazandığı (En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Özgün Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu) kazandığı) gece Woody törene katılmamış, Manhattan’da Michael’s Pub, New Orleans Jazz Band’iyle klarnet çalmıştır3. 11 Eylül terörist saldırılarından bir yıl sonra sevgili New York Şehri’ni anmak için sadece bir Oscar törenine katıldı.
1987 yılında Hannah ve Kızkardeşleri – Woddy Allen ve Mavi Kadife – David Lynch’de Oscar adayları arasındaydı. Ama Oscar (en iyi film ve yönetmen) Platoon – Oliver Stone’a verildi. Hannah ve Kızkardeşleri en iyi senaryo Oscar’ını aldı. Woody Allen, Oscar töreni sonrasındaki bir demecinde “hiç kimse kendini kandırmasın. Bu yıl en iyi filmi Mavi kadife ve herkes de bunu biliyor” demişti. 4
Filmlerinde başta kendi canlandırdığı olmak üzere karaktarler çok konuşur. Konuşkan olduklarından değil, sorular sordukları, cevaplar aradıkları için çok konuşurlar5. Söylemek istediklerini söyleyemedikleri, asıl konuşmak istediklerini konuşamadıkları için bu kadar çok konuşurlar. Bazen bize doğru cevaplara ulaşmak için farklı sorular sormamızı önermektedir. Hannah ve Kız Kardeşleri filminde yer alan bir sahnede adam sevgilisine anlatır:
“Auschwitz hakkında çok sıkıcı bir televizyon programını kaçırdın. Tüyler ürpertici görüntüler eşliğinde bir avuç entelektüel, milyonlarca insanın sistematik şekilde katledilişini sorguladılar. “Bu nasıl oldu” sorusuna asla cevap bulamamalarının tek sebebi, yanlış soruyu sormaları. Sorulması gereken asıl soru şu: Bu neden daha sık olmuyor?”
Sinema otoritelerine göre, Hannah ve Kızkardeşleri ve Annie Hall en iyi iki filmidir. Mutlaka izlenmesi gereken diğer filmleri: Manhattan, Suçlar ve Kabahatler, Yaramaz Harry, Broadway Üzerinde Kurşunlar, Kahire’nin Mor Gülü, Another Woman ki bu film Ingmar Bergman’a saygı filmi gibidir. 6
Ingmar Bergman’ın ölümünün ardından Woody Allen’ın yazdığı yazıdan bir kesit:
“…Tüm tuhaflıkları, felsefi ve dinsel takıntıları bir yana Bergman, Nietzsche ya da Kierkegaard’ın fikirlerini dramatize ederken bile eğlenceli olmayı bilen doğuştan yetenekli bir hikâye anlatıcısıydı…Bergman büyük bir yönetmen olarak tanındığı sıralarda ben komedi yazarlığı yapan bir stand-up’çıydım. Ondan, yapabileceğin en mükemmel eseri yaratmaya odaklanıp gerisine boşvermeyi, kimseyi takmadan bir projeyi tamamlayıp diğerine geçmeyi öğrendim. Bergman yaşamı boyunca yaklaşık 60 film yaptı. Ben daha 38’deyim. Demek ki, üstadı kalite olarak yakalayamasam bile sayıca yakalama şansım hâlâ var.”
Allen’ın bir diğer favorisi de İtalyan yönetmen Frederico Fellini’dir. Allen, Alice’de Fellini’nin Juliet Of The Spirits (1965) filminden ilham almıştır. Filmlerinde bu iki yönetmene, en çok da Bergman’a bolca gönderme yapar ve ihtiyaç duyduğu cevapları Freud’da arar. Karakterden karaktere sıçrar, derinlemesine her karakter üzerine vakit ayırır, onun iç dünyasını ve diğer karakterlerle ilişkilerini ortaya koyar. Aynı zamanda yaptığı ruhsal çözümlemelerle izleyicisini de çeşitli konularda düşünmeye teşvik eder. Komediyi bile öyle ustalıkla yapar ki, gülmekten karnınıza ağrılar girerken bile düşünürsünüz.
Woody Allen, Charlie Chaplin gibi kahramanlarına bir saygı duruşu olarak Sleeper’ın 11. dakikasına kadar konuşmaz. Pek çok kişi, Allen’ın Sleeper filmindeki pencereden otomatik bant makarasında çıktığı sahnenin, Chaplin’in Modern Zamanlar filminde bir işçinin makine tarafından doyurulması sahnesine doğrudan bir referans olduğunu söyler.
Crimes and Misdemeanors”(1989) filminde de Allen bir odaya girer ve arkasındaki duvarda Charlie Chaplin’in “The Kid” in büyük bir posteri vardır.
Olgunluk dönemlerinde New York dışında da film çekmesi için yüksek ücretli teklifler aldı. Barselona Barselona (2008), Paris’te Gece Yarısı (2011), Roma’ya Sevgilerle (2012) fimleri bu döneme aittir. 7
Sedef Ergürbüz – 29.11.2020 – İstanbul
Kaynaklar
1., 2., 4., 5., 6., 7. Cem Başeskioğlu ile Film Okumaları
3. Lax E. Woody Allen: uma biyografisi. São Paulo: Companhia das Letras, 1991