Minimalizm: Neden ve Nasıl?/ NURGÜL GÜLMEZ
Minimalizm, son zamanlarda gittikçe dikkat çeken ve birçok bireyin yaşamlarını dönüştürmek için ilham aldığı bir akım. Her ne kadar minimalizm deyince akla ilk gelen ev dekorasyonu olsa da modern sanattan müziğe kadar birçok alanda 1960’lı yıllardan bu yana minimalizmin etkileri hissedilmekte. Ev dekorasyonunda ise en çok ‘İskandinav sadeliği’ ve ‘Japon Tarzı minimalizm’ akıllara gelmekte. İskandinav tarzında, minimalizm daha çok hygge’ye yani rahatlık, konfor, sıcaklık, sağlıklı yaşam ve memnuniyet duygularıyla açıklanabilecek bir ‘yuva’ kavramına denk düşse de Japon tarzında minimalizm, Zen Budizmi’nin azlık estetiğinden yola çıkarak aşırı tüketim kültürüne karşı bir duruşu temsil etmekte.
Anlaşılacağı üzere minimalizmin yolu daha az tüketmekten ve sadeleşmekten geçiyor. Peki, sadeleşmekten kastedilen ne? Ya da bir başka soru ile ne kadar sade? İşte bu noktada çok farklı örnekleri barındıran oldukça geniş bir yelpaze çıkıyor karşımıza. Çünkü aslında herkes kendince ve mümkün olabildiğince minimalleşiyor. Fakat yine de kendimizi minimalist olarak adlandırmadan önce minimalizmin bazı olmazsa olmazlarını hayatımıza entegre etmemiz gerekiyor.
Minimalist bir yaşam felsefesini benimsemek istiyorsak öncelikle fazlalıklarımızdan kurtulmalı, işe sadeleşerek başlamalıyız. Bunu da hakikaten ihtiyaç duyduğumuz ve değer verdiğimiz eşyaları belirleyip, geri kalanları elden çıkartarak yapabiliriz. Böylece eşyanın işgali altındaki hayatlarımızda daha çok deneyim ve daha çok anıya yer açabiliriz.
İkinci ve belki de en önemli adım ise daha az satın almak, fakat imkânlarımız dâhilinde en iyisini satın almak. Bunun bu kadar önemli olmasının sebebi ise tüketim alışkanlıklarınızı gözden geçirmenizi ve daha bilinçli tüketiciler olarak sürdürülebilirlik döngüsüne katkıda bulunmanızı sağlamak elbette. Fair Trade (Adil Ticaret) İlkeleri’nin hiçe sayıldığı ülkelerde, çocuk işçiler tarafından üretilen on tane ucuz ve kalitesiz ayakkabınız olmasındansa, işçilerin haklarının gözetildiği firmalar tarafından, kaliteli malzemeler ile üretilmiş iki çift ayakkabınız olması uzun vadede daha faydalı olacaktır.
Minimalizmin bir diğer vazgeçilmezi de “takas ekonomisi”. Abi ve ablalarının, kuzenlerinin küçülmüşlerini giyerek büyüyenlere, kendi küçülenlerini yine eşe dosta, akrabaya iletenlere pek de yabancı olmayan bir kavram aslında bu. Artık birçok kafede, haftanın belirli günlerinde ya da yılbaşı vb. önemli günlerde sık sık rastladığımız “Takas Pazarı”, “Hediye Çemberi” gibi etkinlikleri sosyal medyadan takip ederek hem işe yarar durumdaki fazlalıklarınızdan kurtulabilir hem de ihtiyacınız olan belli başlı ürünleri temin edebilirsiniz.
Yine en az takas ekonomisi kadar imdadınıza koşacak, minimalizm yolunda size ufuk açacak bir kural ‘değiştir- dönüştür- tamir et’. İlk başta kulağa pek kolay gelmese de eskiyen bir t-shirtü çantaya dönüştürmek, kullanmadığımız bir dolabı demonte edip, sevdiğimiz renklere boyayıp bir sehpaya ya da rafa dönüştürmek, güzel bir su şişesinden abajur yapmak bir yandan size üretken olduğunuzu hissettirirken diğer yandan da daha az masraf yapmanıza ve en önemlisi kocaman bir çöplüğe dönüşmek üzere olan dünyamıza daha az atık çıkarmanıza yardımcı olacaktır. Bu konuda birçok web sitesinden yazılı ve görsel olarak yardım alabilecek olmamızsa büyük şans!
Ve işte geldik beşinci ve son adıma… Tüm bu kuralları hayatımızın tüm alanlarına uygulamak! Sadece evimizi sadeleştirerek minimalist bir yaşam kurmak pek mümkün değil aslında. O yüzden beslenme biçimimizde, kurduğumuz ilişkilerde, sosyal medya kullanımımızda ve hatta günlük konuşma dilimizde de sadeleşmeye ve azalmaya gitmeliyiz. Gerekmediğinde konuşmayarak, internette sadece gezinmek için saatler harcamayarak, midemizi zararlı ve en önemlisi ihtiyaç duyduğundan fazla yiyecekle doldurmayarak, bize iyi gelmeyen insanlardan yavaşça uzaklaşarak kendimize, ruhumuza ve bedenimize en büyük hediyeyi vermiş olacağız.
İnsanın eşyaya hükmetme çabasının 2 milyon yıldır sürdüğü bu gezegende eşyadan ve tüketimden bağımsız doyumu keşfetmek için azalarak çoğalma zamanı şimdi…
Tüketmenin insanoğlunun kendisini bulmasindaki en büyük engel olduğunu dusundurdu bana .Cokk anlamlı ve kesinlikle faydalı bir yazı olmuş tesekkurler