panzehir akademi
Sevil Taner

KUTLAMA

 

Ferda’nın beni ezmeye çalıştığı pek çok davranışına uzun zamandır tahammül etmişimdir.  Ama gururumu inciten sözleri bardağı taşıran son damla oldu.

İntikam almaya yemin ettim. Dostlar, beni yakından tanıyan dostlar, niyetimi onun yüzüne karşı dile getirmediğimi tahmin etmişsinizdir. En sonunda alacaktım öcümü. Beni suçlu duruma düşürmeyecek şekilde plan yapmam gerekiyordu. Hatanın karşılığını alması için buna maruz kalmış kişiye bir zarar gelmemiş olması gerekir. Ayrıca hatayı yapan kişi cezasını çektiğini bilmezse, bu hata karşılığını almış olmaz.
Şunu bilmelisiniz ki hiçbir davranışımla Ferda’nın planımdan şüphelenmesine izin vermedim. Daha önce olduğu gibi, samimiyetle yaklaştım. Kendisini ne şekilde yok edeceğimin hayalini kurarak gülümsediğimi anlamadı.
Bir zaafı vardı bu Ferda’nın, aslında bazı açılardan takdir edilecek hatta çekinilecek bir kadındı ama bir zaafı vardı. Şarap konusunda bilgili olduğunu, çok iyi içtiğini övünerek anlatırdı. Gururlanırdı bundan. İç mimardı ama bu işten anladığı yoktu. Dekorasyon ürünleri gördüğündeki coşkulu halleri ortama ayak uydurmak, evini dekore ettirmek isteyen zenginlerden işi almak için takınırdı bu politik tavırları. Yoksa iç mimariden anlamayan zevksizin biriydi. Ama şarap ve içmek konusunda iyiydi. Hem şaraptan anlıyor hem de iyi içiyordu. Benim de ondan geri kalır bir tarafım yoktu. Seyahatlerimde iyi şarap bulunca mutlaka birkaç şişeyle dönerdim eve.
Doğum gününde epey bir kalabalıkla beni de çağırmıştı. En popüler gece kulüplerinden birinde bol bol dans ettik. Şaraplar içtik. Dar, siyah bir mini elbise giymiş, kumral saçlarını dalga dalga yaptırmış, topuklu ayakkabılarıyla ayakta zor duruyor gibiydi. Pasta kesildikten sonra arkadaşları yavaş yavaş gidiyordu. Ona sıkıca sarılıp kutlarken, kulağına, “Ferdacım, evde yurt dışından aldığım bordo şarapları var, tam senlik, hadi benim evde devam edelim.” dedim.
“Ne!” dedi. “Bordo mu? Bayılırım, bu teklifi kaçırmam. Hem de doğum günümde.”
“Epey pahalıydı, Bordo’yu seninle içmek için Vildan’a hiç teklif etmedim.
“Bordo”
“Zevksiz Vildan ne anlar şaraptan”
“Bordo”
“Kutlamaya devam edelim”
“Bordo”
“İyi ki doğmuşum!”
“Gidelim” dedim, “ama epey içtin, yorgunsundur belki. Sen bilirsin.”
“Gayet iyiyim Nurdan, sarhoş da değilim.”
Montunu giydi, elimden tuttu “Yürü Bordo içmeye, çabuk gidelim merak ettim. Bordo şarabını.”
Ben de giydim mantomu ve taksiye atlayıp eve doğru yola koyulduk. Bordo içmeye.
O gün evde kimse yoktu, evdeki yardımcıya izne göndermiştim. Bordo şaraplarını da bodrumda en dipteki dolabın içine koymuştum. Ferda da durmadan Bordo’yu sayıklıyordu.
“Bordo içmeye az kaldı”
“Evet, Bordo bizi bekliyor”
Eve geldiğimizde hemen “Bordo nerede Nurdan?” dedi.
“Evde bozulmasın diye bodrumdaki dolaba koydum. İyi yapmışım değil mi?”
“Çok iyi yapmışsın hadi gidip alalım o zaman.”
“Dur bak, başka bir şarap daha var burada, önce onun tadına bak. İnelim.”
Hiç itiraz etmedi. Ben üstümü değiştirene kadar şişeyi yarılamıştı. Gözleri iyice küçülmüş, alkolden, yorgunluktan konuşmaları da ağırlaşmıştı. Uyukluyor gibiydi. Yanına oturdum ben de, açtığım şarabın tadına bakmak için kadehimi doldurdum. Üstüme bir ağırlık çöktü.
“Hadi o zaman inip alalım Bordo’yu.”
“Evvettt hadi Bordo’ya kavuşalım” dedi dilleri dolaşık.
Bahçeye çıktık. Sıkışmış bodrum kapısını biraz zorlayarak açtım. Karanlıkta sağdaki elektrik düğmesini el yordamıyla buldum. Ampul iyice tozlandığı için zar zor görüyorduk önümüzü. Bodrumun nem ve küf kokusu nefes almayı zorlaştırıyordu. Bir ara öksürük krizine girdi. Dönmeyi teklif ettim ama istemedi. “Bordo!” dedi merdivenlerden ürkek şekilde inerken. Ben de “Bordo!” dedim. Köşedeki dolaba doğru yönelirken sendeledi ben tam o sırada kapağını önceden açtığım kuyuya itiverdim. Ev eski bir konağın arsasına yapıldığından, bodrumda kör bir kuyu olduğunu keşfetmiştik. Gürültüyle düştü iki metrelik çukura. Aşağıdan iniltileri geliyordu. “Şimdi geliyorum seni çıkaracağım” dedim.  “Bordo!” dedi. Ben de”Bordo!” dedim. “Kutlamaya devam…” cümlesi yarım kaldı. Birkaç kez “Ferda!!” dedim cevap vermedi.
Geçen yıl tadilattan kalan çimentoyu suyla karıştırıp, üstüne boşalttım. Sonra da en üstünü kereste parçasıyla düzelttim. Yirmi beş yıldır kimse görmedi onu. Işıklar içinde uyusun.
Kapı zilinin ısrarlı çalmasıyla gözlerimi açtığımda karşı koltuğa yatmış Ferda’yı gördüm. O da araladı gözlerini. Bir felaketten kurtulmuş gibi “Rüyaymış hepsi” dedim. “Ne rüyası?” dedi. “Burada sızmışız işte.”
Birden doldurduğum kadehi fondip yaptıktan sonra koltuktaki yastığa yaslandığımı hatırladım, içimde bir rahatlıkla. Yardımcıma kapıyı açmaya giderken, “Tanrım, tüm bunları hayal eden ben miydim!” diye şaştım kaldım.
  • Öykü Panzehir Akademi Yazı Atölyesi dersinde, Edgar Allan Poe’nun Amantilloda Fıçısı isimli öyküsünden esinlenerek yazılmıştır.

 

Panzehir Atölye yazarlarının diğer öykülerine buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazımızı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

1 thoughts on “KUTLAMA / Sevil Taner

  1. Mehmet Sinan Gür dedi ki:

    Çimento bölümünde sesli güldüm. 😀

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir