JULES VERNE – ZAMAN YOLCUSU

 

2300’den geldiğini öne süren Gerald Gardner, 4413 yılından Lewis Walker ve daha birçok  kişi. Zaman yolcusu olduklarını söylediler. Henüz kullanmadığımız teknolojik aletler veya insanlığın gelecekte nasıl yaşadığıyla ilgili çeşitli savlar attılar ortaya. Hayal ürünü olarak dinledik ve bu insanların psikolojik sorunları olduğunu düşündük. Kanıt olmadığı için gerçekliğinden şüphe etmek çok doğal. Dünya dışı bir varlıkla burun buruna gelmediğimiz sürece diğer ‘gördüm’ diyenlere inanmamak gibi. Kahinleri de unutmamak gerekir. Tarih boyunca kehanetleri tuttu şeklinde lanse edilen sayısız insan var. Günümüzde en popüler kehanetler elbette The Simpsons’a ait. Kimileri farklı yorumlar getirse de senaristler bu durumu „yeterince tahminde bulunursanız, bazıları tutar“ şeklinde açıkladılar. Ben bu açıklamayı akla yatkın buldum. Kanıtlanmamış iddiaların peşinden koşmak ve hayal dünyasında yaşamak yerine elbette bilime yönelmek en doğrusu. Ancak 1800’lerde yaşamış öyle biri var ki muhteşem hayal gücü ve betimlediği makinalar, yaşam biçimleri, olaylar ile bizleri etkilemeye devam ediyor.

Jules Verne, bir kahin ya da zaman yolcusu olduğu  iddiasında olmadı. Kaynakların çoğunda bilimkurgu yazarı olarak anılıyor. Öykülerindeki ayrıntıları  bilimsel gerçeklere dayanarak kaleme aldığını biliyoruz. Ancak bugün bakıldığında betimlediklerinin büyük bölümünün gerçekleşmiş olması onun bir zaman yolcusu olduğunu düşündürebilir.

 

8 Şubat 1828’de Fransa‘nın Nantes şehrinde ,avukat olan Pierre Verne ile eşi Sophie Henriette Allotte de la Fuye’nin ilk çocuğu olarak doğdu. Dört kardeşi olan Verne’nin çocukluğu Atlas Okyanusu’na kavuşan Loire Nehri kıyısında ,gemileri izleyerek geçti. Fransa’nın kuzey ve  batı kıyıları gel-git olayının sık sık gözlemlendiği, deltalarla bezenmiş esrarengiz bir coğrafya. Evler Hansel ile Gretel masalındaki çikolata ve şekerden yapılmış eve benziyor. Boş bulunursanız bir parça koparıp yersiniz. Korkmayın cadı yok! Bölgenin insanları son derece sempatik.

 

on iki yaşında iken tayfalık yapmak üzere bir gemiye binip evden kaçmaya yeltenen Jules Verne’in, babası tarafından yakalanıp gemiden indirildiğinde “bundan sonra yalnız hayal dünyasında seyahat edeceğine“ dair ailesine söz verdiği rivayet edilir.* Bu hikayenin gerçekliği hakkında şüpheler var ama doğruysa Biskay körfezi  sahillerinde hayal gemisine binip uzak diyarlara gitmesi zor olmamıştır.

 

Jules Verne kısa öyküler ve şiirler yazmaya başladığı yatılı okul döneminin ardından 1846’da babasının işini devam ettirebilmek için hukuk öğrenimi görmek üzere Paris’e gitti.

Kısa sürede diplomasını aldı ama içindeki edebiyat aşkının hukuka ilgisinden daha büyük olduğunu fark etti. Amcası aracılığıyla Paris edebiyat çevresi ile tanışan yazar, Victor Hugo ve Alexander Dumas gibi yazarların etkisiyle tiyatro oyunları yazmaya başladı. Tiyatro ve edebiyata yönelmesini istemeyen babası maddi desteğini kesince geçimini yazarak karşılamaya çalıştı. İlk tiyatro eseri  1850’de sahnelendi. Üç yıl kadar bir Paris tiyatrosunda sekreterlik yapan Verne komediler, operetler yazdı. Bu sırada kısa öyküler kaleme alıp ,dergilerde yayınlatmaya başladı. Amerikalı yazar Edgar Allan Poe‘nın eserlerini okuduktan sonra onun büyük bir hayranı olan Verne, Poe etkisinde yazılar üretmeye başladı. Gemi ile dünyayı dolaşmış olan Fransız seyyah Jacques Arago ile dost oldu. Bu dostluk ona farklı dünyalar hakkında yazılar yazması için esin kaynağı oldu.

1857’de önceki evliliğinden iki kızı olan Honorine de Viane More ile evlendi.Borsacı kayınbiraderi ile çalıştığı dönemde de yazmaya ara vermedi.İki yıl sonra , İskoçya Seyahati adıyla

romanlaştıracağı Britanya gezisine çıktı. İskandinavya seyahati ise eşinin doğum yaptığı haberinin gelmesi üzerine yarıda kaldı. 5 Ağustos 1861’de dünyaya gelen oğullarına “Michel adını verdiler.

 

Evet, o bir kahin veya zaman yolcusu değildi. Günlük gazeteleri, bilimsel yayınları okuyordu. Bilimsel deneyleri, keşifleri yakından takip ediyor, coğrafya ile de ilgileniyordu. Okuduklarına dayanarak o günlerde gizemli bir kıta olan Afrika’da balonla yapılan seyahat hakkında kitap yazmayı düşündü.  Aynı yıl, havadan fotoğraf çeken ilk insan (1858)ve Fransız gazeteci Nadar  bir sıcak hava balonu yapmaya çalışıyordu ve halkın çok ilgisini çekiyordu.  Kitabı üzerinde çalışırken Nadar ile tanışan Verne romanı için gerekli teknik bilgileri edindi.1863 yılında Nadar,  6000 m³ lük bir sıcak hava balonunu yaptı. İsmini “Dev” koyduğu proje başarısız oldu. Nadar’ın ayrıca bir Jules Verne romanı olan Aya Seyahat‘teki Michael Ardan’a ilham kaynağı olduğu bilinmektedir. Coğrafi gerçekler, bilimsel buluşlar ve hayal gücünü bir araya getiren  romanı “Balonla Beş Hafta” birkaç yayınevinin reddinden sonra 1863 yılında Hetzel tarafından basıldı.Dev balonun yarattığı gündemin de etkisiyle aşırı merak uyandırdı ve kısa sürede  büyük başarı kazandı. Bu durum onun yayıncı Pierre Hetzel ile iyi bir anlaşma imzalamasına neden oldu. İkili  ömür boyu sürecek bir dostluğa da imza atmış oldu.

1867’de hayallerini paylaştığı kardeşi Paul ile birlikte Amerika kıtasına yaptığı yolculuğun 26 günü gemide geçti ve sürekli notlar tuttu. Geziden aldığı ilhamla Yüzen Şehir ve Denizler Altında 20.000 Fersah adlı eserlerini kaleme aldı. Londra ,Manş Adaları ,Lizbon ,Cebelitarık ,Danimarka ,Hollanda ve Almanya’ya geziler yaptı. Gezilerinin çoğunu ,1872’de eşinin doğduğu şehir olan Amiens’e yerleştikten sonra aldığı , St. Michel adını verdiği  teknesi ile yaptı.1883’te yayımlanan ve İstanbul betimlemeleriyle dolu olan “İnatçı Keraban” adlı kitabını  okuduysanız siz de benim gibi Jules Verne’nin yolculuklarının astral olduğu düşüncesine  kapılmış olabilirsiniz.Çünkü İstanbul’a gelmiş olduğuna dair herhangi bir kayıt yok. 1884’te Akdeniz gezisine çıkarak Cezayir, Malta, İtalya’yı dolaştı.İki yıl sonra evine döndüğünde sorunlu yeğeni onu bacağından yaraladı.

1887’de  Hetzel ve ardından annesi öldü. Sağlık sorunları ve kayıplarının yıprattığı Jules Verne 1888’de siyasete atıldı. Amiens Belediye Meclisinde yer alarak tiyatrolar, okullar ve kültürel sorunlarla ilgilendi. 1889’da Belediye Sirkini kurdu. Üç dönem yeniden seçilmesine neden olan hizmetler sundu.

Biyografik bilgiler içeren kaynaklardan ve gazete haberlerinden derlemeye çalıştığım bu yazıyı sonlandırmadan önce ilginç bulduğum birkaç alıntı paylaşmak isterim.

 

“1800’lü yılların başında, buharlı geminin öncülerinden biri olan ABD’li Robert Fulton yüzeydeyken kanat ya da yelken benzeri yapılarla, suyun altında ise elle çevrilen pervaneyle yüzdürülebilecek bir tasarım geliştirdi. Nautilus adını verdiği denizaltı ilgi görmediği ve kullanışlı bulunmadığı için hiçbir zaman suya dalamadı ancak yazının girişinde bahsettiğimiz gibi Fransız yazar Jules Verne’in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah kitabındaki denizaltıya adını verdi.”(1)

 

“Jules Verne’in “Denizler Altında 20 Bin Fersah” adlı eserinde bugünkü scuba **dalışı da anlatılıyor.

Denizaltı, okyanusun derinliklerine inebiliyordu ve ulaşılmazı imkansız yerlerde dolanabiliyordu. Bu tür denizaltılar özellikle askeriye tarafından günümüzde bir hayli yaygın olarak kullanılmaktadır.

Jules Verne, 1889 senesinde yazdığı bir makalede gazetelere alternatif olabilecek yeni bir sistem önermişti. Yazarın önerisine göre her sabah sunucular tarafından haberler insanlara sunulacak ve böylece günlük olaylar anında hayatımıza dahil olabilecekti. Jules Verne’nin bu fikri ancak 1920’li yıllarda gerçekleşebildi.“ (2)

 

“Jules Verne, Aya Seyahat adlı kitabında Florida’daki üsten ilk Ay görevini gerçekleştiriyordu. 3 adam alüminyumdan yapılmış geniş kapsülleriyle Ay’a gidip orada yürüdü. Sonra da Dünya’ya dönüş yaptı…100 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra NASA bu kurgu olayı gerçeğe çevirmeyi başardı. Verne’nin yaptığı tahminlerin büyük bölümü tuttu. Öyle ki Verne’nin kapsüle verdiği ad Columbiad’ ken NASA’nın verdiği isim ise Columbia’ydı.Yine 1886 yılında kaleme aldığı bir makalesinde buharla çalışan ve bir bütün halinde gökyüzüne yükselerek uçan taşıtlardan bahseder. Jules Verne’nin bir aracın havalanarak uçabilmesinden bahsettiği tarihlerde uçaklar bile henüz icat edilmemişti.“(3)

 

Daha birçok şey var elbette. Uzay panelleri ,güdümlü füzeler ,helikopter ,video konferans sistemi…Hetzel’in beğenmeyip geri yolladığı ve oğlu Michel Verne’nin evde bulduğu ancak 1994’de yayımlanmış olan Yirminci Yüzyıl’da Paris adlı kitabı oldukça ilginç bulduğumu belirtmeliyim.

1902’de görme yetisi azalan Jules Verne ,üç yıl sonra şeker komasına girdi. 24 Mart 1905’te Amiens’teki evinde gözlerini kapadı ve belki de hiç hayal etmemiş olduğu sonsuzluk yolculuğuna çıktı. La Madeleine Mezarlığı’na defnedildi. İki yıl sonra mezarına bir elini yıldızlara uzatır biçimde betimlendiği  heykeli dikildi.

Eğer sizler de çocukluğunuzda  Seksen Günde Dünya Turu ve İki Yıl Okul Tatili’ni okuma şansı bulabilmişseniz yaşadığınız kasabanın dışında farklı bir dünya olduğunu kavramışsınız demektir. Veyahut da yerinizden kıpırdamadan bir dünya kurabileceğinizi…

Hazır evlerde oturuyorken Jules Verne ile yeniden Dünyanın merkezine veya Aya seyahat edelim mi, ne dersiniz?

Işık Sema Ergürbüz

 

 

 

*Notablebiographies.com/Jules Verne

**(Self-Contained Underwater Breathing Apparatus: Kendinden Yeterli Sualtı Solunum Aygıtı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir