St_Brides_Farm_Wedding-405 (1)

Nilüfer Çeken

GELİN SAÇI

Hüsniye bileziklerini şıngırdatarak içeri girdi. Onu kapıda karşılayan kalfayı  “Park edecek yer yok. Randevuluyuz güya. Kapı önüne iki duba koymak bu kadar zor mu?” deyip azarladı. Omuzlarına attığı ceketini alması için işaret etti.

Gökhan Aman efendim kim gelmiş. Hoş geldiniz Hüsniye Hanım’cım. Buyurun, sizi gelin hanımın yanına alalım” diyerek araya girip havayı dağıtmaya çalıştı.

Kırk yıl düşünsem bu çatlağın buraya geleceği aklıma gelmezdi. Aksiliğiyle nam salması boşuna değil demek ki.
Hüsniye gösterilen yere yürüdü. Gelinine en yakın sandalyeye oturdu. Koluna geçirdiği çantasını sehpaya bırakacaktı ki yerdeki saçlardan iğrenerek yüzünü buruşturdu. Çantasını kucağında tuttu. Yapılan saçı izlemeye koyuldu.
Gökhan “Firkete, sprey, maşa ” diye çırağa talimatlar verirken yaptığı saçı geline ara ara aynadan gösteriyordu.
Kayınvalide memnuniyetsizliğini belli ederek kafasını salladı, dudaklarını büktü, ellerini ovuşturdu. Birkaç kez ağzını açacakken vazgeçti. Oğlunun “Anne bak bir sorun çıkarırsan yüzümü göremezsin. Bugün ne yap et, tut kendini. Selma ne derse o olacak. Kızın en mutlu günü” diyen sesi çınladı kulaklarında.
Gökhan saatler sonra saçı biten geline sordu:
“Nasıl oldu Selma Hanım?”
Genç kadın “Tam istediğim gibi” diyemeden kayınvalidesi girdi lafa.
“Ihh, olmadı. Sen yaparken sabırla izledim ama içime sinmedi. Bu saç çok hafif kalır cemiyetimize.”
Eh bu kadar müdahale hakkım olsun benim de. Damat anasıyım bugüne bugün.
Of Kerem of. Hani engel olacaktın annene? Gelmesin, dedim o kadar. Ne işi var gelin hazırlanırken kayınvalidesinin yanında?
“Hüsniye Hanım, gelin hanım katalogdan bu modeli seçti” dedi kuaför sakin kalmaya çalışarak.
“Kusura bakmayın ama öyle saç modeli mi seçilir? Benim tarif edeceğim saçı yapabilecek misiniz acaba?  Başka yere götürecektim ama burayı istedi illaki. Biraz ağırlığı olan bir model benimki.”
Gelin hanımmış. Şehirli gelin bizim neyimize? Seçmişmiş. Katalogmuş. Görgüsüzler ne olacak.
“Elimizden geleni yaparız sizin için de.”
“Pek emin olamıyorum. Bu saç bitti mi şimdi? Gerdanlıoğulları’nın gelinine yakışır mı hiç?
“Kendisine bırakalım isterseniz.”
“Bu konu kendisine bırakılamayacak kadar önemli. O kadar masraf yaptık düğüne.”
Selma, Kerem’e mesaj atmakla atmamak arasında kaldı. Nişanlısının söylediklerini hatırladı.
“Bir tanem, Selma’m, gülüm. Anneme bakma sen. O herkese böyle. Hiç kişiselleştirme. Söz veriyorum her şey istediğin gibi olacak. Güven bana.”
Gökhan’ın “Nasıl yapsak acaba?” sorusuyla kendine geldi. Susmaya karar verdi.
İyisi mi nasıl olduğumu Kerem gelince görsün.
Hüsniye, Selma’nın susmasından güç alarak kuaföre dönüp  “Sök o saçı. Şöyle kabarık, havalı bir şey yap. Sönük mü kalsın böyle?” dedi.
“Yetiştiremeyiz ama daha gelecek müşterilerim var.”
Yetiştiremezmiş. Müşterisi varmış. Biz neyiz acaba?
Kayınvalide “Şimdi oldu mu dediğin? İptal et diğerlerini, zararın neyse karşılayacağım” deyip cüzdanından bir tomar para çıkardı.
“Hiç olur mu öyle şey? Rica ederim. Kaç yıllık müşterilerim benim.”
“Ben onu bunu bilmem. Bu saçla buradan hayatta çıkamayız.”
“Durun bir bakalım?”
Selma’nın gözleri dolu dolu oldu. Söyleyemediği sözler boğazında düğümlendi. Saç çözüldü. Topuz kabartıldı. Aynadan yapılanları kendi saçı değil de bir başkasınınmış gibi izledi.
En başta dirayetli davranacaktın Selma Hanım. Kabul etmeyecektin. Fakültede anlamıştın ayrı dünyaların insanı olduğunuzu. Kerem’in ilgisini yıllarca görmezden geldin ama mezun olunca paçaların tutuştu bir daha görüşemeyeceksiniz diye. Kör ölünce badem gözlü olur. İki romantik sürprize tamam dersen… Ağa oğluyla evlenmek senin neyine? Şimdi ısırıp dudaklarını sus bakalım.
Son olarak kayınvalidenin isteği üzerine saça gümüşi pullar serpiştirildi. Genç kadın aynada kendini tanımakta zorlandı. Hazırlığın bittiği haberi üzerine damat geldi. Abartılı saç ve makyajıyla karşısında duran Selma’yı görünce gülmeye başladı.
“Canım kendini nasıl bu hale getirdin?”
Selma gözüyle kayınvalidesini işaret etti.
Kerem “Ne işin var senin burada” diyerek annesine doğru yürüdü.
“Ne demek ne işin var oğlum. Gelinimizin hazırlanmasını göremeyecek miyiz?”
“Bu saç olmamış ki Selma’ya.”
“Sen kadın işine çok karışma. Selma nasıl oldu kızım? ”
Salondakilerin gözünün ona dönmesinden rahatsız olan gelin “Aslında…” dedi, ama Hüsniye “Aslında çok beğendin değil mi? Tam bizim düğüne uygun bir saç oldu”  diyerek lafını kesince ağlamaya başladı.
Sümsük sümsük ağlıyor bir de. Şimdi aramızı açacak oğlumla. Bu kız hiçbir şeyiyle yakışmıyor bize. Dinlemedi beni. Ne güzel görücü usulü alacaktık Lütfi Beyler’in kızını. Bunun kimi kimsesi de yok. Ne olduğu belli değil.
Damat olayı toparlamaya çalışarak “Gökhan Bey çok zahmet verdik size de, ama düzeltme şansımız var mı?” dedi.
Gökhan “Randevulu olup sırası aksayan çok müşterim var maalesef ama sizi yakınlarda bir arkadaşıma yönlendirebilirim ” diyerek eline kartı tutuşturdu.
Gelinle damat tam arabaya binecekken Hüsniye bu defa oğluna “Sen öne geç bakayım” dedi.
“Anne sen nereye?”
“O ne demek oğlum. Ben senin annen değil miyim?”
“Araban ne olacak?”
“Aldırıveririz Rıza’ya. Bu mu sorun?”
Kerem’in “Bugün değil anne ya, bugün değil” dediğini duymazdan geldi.
Şuna bak, maymuna çevirmiş oğlumu. Neler de diyor duymadığımı sanarak.
“Ne gerek var başka yere. Gül gibi oldu işte.”
“Selma‘nın saçı düzeltilecek söz verdim.”
Selma birkaç sokak sonra araba yeni kuaför salonu önünde durunca biraz olsun rahatladı. İçeri girdiklerinde yapılmasını istediği saçı gösterdi. Kayınvalide göz ucuyla modele bakıp dudak büktü. Gelinin yanındaki sandalyeye oturacakken oğlu müdahale etti.
“Gel biz seninle bekleme salonunda oturalım anne. ”
“Ne gerek var. İyi burası işte.”
Aklınca beni uzaklaştıracak. Siz giderken ben dönüyordum o yollardan.
“Gitti güzelim saç. Pek güzel olmuştu işte. O kadar para verdim.”
“Anne lütfen ama.”
Hüsniye gözlerini oğlundan kaçırarak “Sustum işte” dedi. Elini dudaklarına götürüp fermuar çekermiş gibi yaptı.
Hüsniye kocasını sürekli meşgule verince adam oğlunu aramaya başladı. Misafirler geliyordu, karşılayacak kimse yoktu. “Yetişemiyorum tek başıma ” diyordu.
Kerem zorla da olsa “Ölümü gör bak” diyerek annesini gönderdi.
Selma saçı kurulanırken elektrikler gidince yeniden ağlamaya başladı. Ahı tuttu resmen kadının. Olacak iş mi bu? Her şey üst üste gelmek zorunda mı, diye iç geçirdi.
Elektrik kurumuna ulaşan çırak “Arıza büyükmüş üç saat çalışma varmış” deyince, tutmaya çalıştığı hıçkırıkları kuaför salonunun dört bir yanında çınladı. Akmış olan makyajı iyice birbirine girdi.
Kerem’in talimatıyla jeneratör getirdiler. Bir iki motor sesinden sonra salon yeniden aydınlandı. Saç kurutma makinesinin sesi duyuldu. Bir yandan damadın sürekli çalan telefonu bir yandan gelini arayan kayınvalidesi derken istenilen saç yapıldı.
Arabaya bindiklerinde damat yüzü gülmeyen Selma’ya nedenini sordu. Camdan dışarı bakan genç kadın “Nasıl başlarsa öyle gidermiş. Bizde de öyle olacak diye çok korkuyorum” dedi.
Kerem telefon ekranına annesinden düşen bildirimde “Yeni gelin saçıyla neye benzedi çok merak ediyorum. Zevksiz işte. Fotoğraf at da göreyim” yazdığını görünce derin bir iç çekerek Selma’ya baktı.

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

1 thoughts on “GELİN SAÇI / Nilüfer Çeken

  1. Eylül Daşdemir dedi ki:

    Kalbi nüthiş bir insanın, müthiş meziyetleri arasında bir de öykü yazmak olduğunu öğrendiğim bir günden herkese merhabalar 🙂
    Hemen okudum! Bence harika bir öyküydü. Devamını heyecanla bekleyeceğim. Kaleminize sağlık hocam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir