????????????????????????????????????
Sude Yenin

GEÇMİŞE TUTSAK

Geçmiş, hayatımın her evresinde beni tüketen bir kavram olmuştu. Bir kelimeye onlarca anlam yükleyebilirdi insan, çağrışımlar her zihinde farklı olurdu çünkü. Ben tek bir mânâ sığdırdım mâziye, o da tutsak. Geçmişim, beni cam bir fanusa hapsetmişti âdeta; kaçmak için hiçbir şey yapmadan, beni esir almasına göz yumdum. Öylece bekledim zamanın benden neler götüreceğini, ne kadar eksileceğimi.

Yok olmak pahasına, ben de yok ettim insanları hayatımda. Şu anda bulunduğum izbe ve karanlık sokakta bile bir şeyler kopup gidiyor benliğimden. Bir sokak lambasının aydınlattığı cılız ışık dışında, tenha olan bu yerde şahit olacak yalnızlığıma. Mecrûh bir insanım, bu yüzden nârelerim bile yetersiz kalıyor hislerimi anlatmam konusunda. Kendi etrafımda döndüm bir tur, duyulmayı bekliyordum; anlaşılmayı umuyordum ama kim tarafından?
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum, beni kimsenin bulamayacağı bu sokakta. Kaybolmak istiyordum. Yalan. Kaçıp gitmek istiyordum bu şehirden. İşte bu doğru.
“Kandır beni.” Sesim umutsuzluk kokuyordu resmen. Belki biraz da hayâl kırıklığı. “Söz veriyorum inanacağım bana söylenen yalanlara.”
Geçmişimi unutmak ve bu esareti bitirmek istiyordum artık. Özgür kalmak, çekip gitmek ve durulmak…  Kendimi asla olmayacak olan yalanlara inandırırken buldum. Çok yorulmuşum ve nefes almaya ihtiyacım vardı. İnsanları affederken, affedilmeyi de diliyordum.
Sonra birden yağmur yağmaya başladı, gözlerimi kısarak gökyüzüne baktım.
“Benim de içimdekileri alıp götürsen keşke. Seninle birlikte temizlense ya kalbim, ağlayamıyorum da. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Bu bilinmezlik çukurunda debelenip duruyorum.”
Kimse bilmeyecekti bu ânı, kimse duymayacaktı susturamadığım çığlıklarımı. Ben susmaya devam edecektim, insanlar da görmezden gelmeye. Ruhum acıyordu, kalbim kanıyordu. Bir sığınak görevi gören yalnızlığımın ardından bakmaya devam edecektim hayata, maskelediğim yüzüm ise geçmişimin tutsaklığıydı. Ben geçmişe tutsaktım.

*Mecrûh: Gönlü yaralı, kırgın

*Nâre: Feryat

 

Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir