CAMİ KEDİ AĞAÇ

Bir sokak kedisi miyim ben? Sanırım öyleyim. Ama Orhan Veli’nin şiirindeki ciğercinin kedisi olmadığım için de çok gururluyum. Bana göre değil, yok yok… Aman aman Tanrı’nın günü kuyruk sallayamam ben bir tutam ciğer için. Nasıldı o şiir? Mırrr hatırladım:

Uyuşamayız, yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;

Benimki aslan ağzında;

Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.

Ama seninki de kolay değil, kardeşim;

Kolay değil hani,

Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.

Bir tutam ciğerin değil de, sağa sola uçup duran bir kelebeğin peşinden koşup duruyorum sabahtan beri. Amma çok yoruldum. Şuralarda bir kuytu bulup uyusam. Artık havalar da gitgide soğuyor. Sıcak bir yer bulmalıyım.

Eskiden bu parka kimseler uğramazdı. Şimdilerde soğuğa rağmen dolup taşıyor park. Pandemiden önce ve pandemiden sonra. Parkın da bir tarihi var artık. Ama asıl tarih o koca koca iş makinelerinin geldiği gün yazıldı.

İnsanlar henüz maske falan takmıyorlardı. Yaz mevsimiydi. Bunaltıcı bir gündü. Miskin miskin uyukluyordum. Gürültüyle zıplayarak uyandım. Bir sürü polis parkın merkezine doğru koşuyordu.

Parkın etrafını dönen yolda koca koca iş makineleri acayip sesleriyle adeta tehditler savuruyordu. Korkudan nereye saklanacağımı şaşırdım. Tam o anda bir polis, elindeki kağıttan bir şeyler okumaya çalışan bir kadının ağzını kapatıyordu. Kadın zorla konuşuyor, “Belediyeden gelen karar var elimizde, kesemezsiniz ağaçlarımızı,” diyordu. Kağıdı kaldırmış, eliyle göstererek “Bakın bunlar, yakınımızda bulunan tam üç tane caminin konumları.” diyordu. Park gitgide kalabalıklaşıyordu. Aynı kadın “Burcu Hanım buradayım!” diye bağırdı. Kalabalığı yararak hızlı hızlı yaklaşan Burcu Hanım’ın elinde de kağıtlar vardı. Polislere yaklaşıp “Burada on ıhlamur, yüz altmış yedi çınar ve yaklaşık iki yüz tane çam ağacı var. Yaşlılarımız gelip arkadaşlarıyla sohbet ediyor, çocuklarımız oynuyor. Mahallemiz nefes alıyor bu parkta. Bu ağaçlar yirmi dört yaşında!” diye bağırdı. Burcu Hanım’ı tanıyordum. Mahallemizin muhtarıydı.

O kadar korkmuştum ki beni de bir çuvala koyup götürürler miydi acaba? Bir ağacın arkasına iyice sindim.

Neredeyse bütün mahalle parktaydı. Ne yani bu güzelim ağaçları kesecekler miydi? Burada barınan bütün arkadaşlarım, kovaladığım kuşlar, kızdırdığım köpekler… Peki onlar nereye gidecekti? Ben ne yapacaktım? Bana ne olacaktı?

Bir polis Burcu Hanım’a mahalleliyi dağıtmasını, yoksa müdahale edeceklerini söylüyordu ki yaşlı bir teyze “Ağaçları kesme, kestirme!” diye bağırdı. Teyzeyi susturmaya çalıştı başka bir polis. Polis o kadar sertti ki teyze yere yüzükoyun düştü. O anda artık pimi çekmişlerdi. Ortalık savaş alanına döndü. Bir müddet sonra polisler geri çekilip konumlandı. Gençlerden bazıları iyice hırpalanmış görünüyordu. Bazıları kafalarına aldıkları darbelerle yaralanmıştı. Ama her şeye değmişti. Sonunda iş makineleri gitti, polisler otobüslerine binip ayrıldı. Orman, park arkadaşlarım ve tabii ki ben kurtulmuştum. Mahalleli tarih yazmıştı

Parkın dolup taştığı bu günlerde, Muhtar Burcu Hanım sürekli ağaçları kontrol ediyor “Hazine bunlar hazine” diyor.

Hazineyi bilmiyorum ama benim evim burası. Evimi çok seviyorum. Ama artık hava soğudu, çok üşüyorum.  Polisler, ağaçları kesmedikleri o gün bütün kedi evlerini alıp götürdüler. Tekrar geleceğiz diye göz dağı verdiler belli ki.

Gelip geçen beni seviyor. Ben de onlara mırr mırr mırlıyorum. Bir bilge kedi der ki: “Sokaktaki kedileri bir sorun olarak görmek kolaya kaçmaktır. Aynaya bakmak gibidir, kediye bakmak. Onun gözlerinde kendini fark edersin çünkü.”

Şimdi artık tertemiz bu park. Ben de fark edilmeyi bekliyorum.

12 thoughts on “CAMİ KEDİ AĞAÇ/ Semiha Baysal

  1. Hülya dedi ki:

    Sosyal mesaj dolu bir öykü olmuş, lütfen sokak canlarını unutmayalım. Ağaçlar ve hayvanlar üzerine bu hikayeye bayıldım.

    1. Semiha dedi ki:

      Tesekkurler hülya hanim

  2. Serpil Bilginoğlu dedi ki:

    Semiha hocam çok güzel bir hikaye elinize, kaleminize sağlık.

    1. Semiha dedi ki:

      Çok teşekkür ederim

  3. Sevinç Yılmaz dedi ki:

    Ne kadar hayatın içinden ne kadar sıcak bir öykü olmuş Semiha hocam.Kaleminize yüreğinize sağlık .⚘

    1. Semiha dedi ki:

      Çok teşekkür ederim

  4. Cihat Yolcu dedi ki:

    Bir yazı ancak bu kadar güzel dokunularak yazılır.. İçinde yaşayan tüm canlarımıza armağan bu park, ne cami ne medrese, ne kütüphane nede hastane olacak. Burası sonsuza kadar yeşillikler, ağaçları, kuşları, kedileri, köpekleri ve de 18000 mahalleli ile yaşayacak. HEP YAŞA VE YAŞAT DEĞERLİ BANKA BLOKLARI SAKİNLERİ

    1. Semiha dedi ki:

      GUZE yorumunuz icin cok tesekkur ederim

  5. Firdevs Sönmez dedi ki:

    Harika bir hikaye biraz hüzünlendirdi beni biraz gülümsetti. Umarım hep iyiler kazanır.

    1. Semiha dedi ki:

      Teşekkür ederim.

  6. Ayşe Anduv dedi ki:

    Sosyal sorunlarımıza güzel bir hikaye ile ne ince dokunuşlar yapmışsınız. Kaleminize sağlık.

    1. Semiha dedi ki:

      Çok teşekkür ederim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir