Geçtiğimiz günlerde renkler üzerine bir sunum yaptım. Bu arada kısaca beynimizin bize oynadığı oyunlardan söz ettim. Sunumdan sonra iyi tanıdığımız bir arkadaşımız bana yukarıdaki soruyu sordu:

“Demek beynimiz bize böyle oyunlar oynuyor. Peki acaba bir benzetim (simülasyon) içinde mi yaşıyoruz da farkında değiliz?”

Aslında bu soruyu genellikle kadere inanmanın yeni çeşitlemelerini ortaya çıkaranlar sorarlar. Arkadaşımın –onu tanıdığım için- öyle düşündüğünü sanmıyorum. Sanırım öyle düşünmekten daha çok merak etmiş olacak. Çabucak şaka yollu bir yanıt verdim. Demek istediğim böyle bir şeyin olamayacağı idi. Yanıtım doğruydu ama eksikti:

“Bir pencereye çıkın. Kendinizi boşluğa bırakın. Yere çakılırsanız gerçek dünyadasınız. Yok, uçarsanız rüya görüyorsunuz.”

Teknik olarak bu yanıt doğrudur ama biraz açıklama gerektiriyor.

Evren, dört artı bir (4+1) kuvvete (güce) göre şekillenmiştir. Bunlar, Büyük Çekirdek Gücü, Küçük Çekirdek Gücü, Elektromanyetik Güç, Kütle Çekimi ve Karanlık Enerjidir. İlk iki güç atomları ve parçacıkları bir arada tutan güçlerdir. Ayrıntısına girmeyelim. Elektromanyetik Güç bildiğimiz elektrik enerjisi ve mıknatıslanmadır. Elektronların ve protonların bir sonucudur. Kütle çekimine bildiğimiz, gördüğümüz maddeden başka karanlık madde de girer. Artı bir diye gösterdiğim beşinci güç Karanlık Enerjinin ne olduğu henüz anlaşılamamıştır. Yalnızca varlığı ve sonuçları biliyor.

Bu kuvvetler varlığımızı ve yaşantımızı ve bütün evreni şekillendiriyor. Bunlardan başka herhangi bir kuvvet yoktur.

Ancak, geçmişten kopamayan bazı düşünceler, zorlanarak da olsa bilimin ilerlemesini geçmişe uyarlamaya çalışmaktadırlar. Kara deliklerin varlıklarından haberdar olduk ya, şöyle bir düşünce çıktı.

‘Karadeliklere her şey düşüyor, Burada Olay Ufku (Event Horizon) dediğimiz bir sınır var. Bu sınırı geçen ışık dâhil hiçbir şey kurtulamıyor. Ancak diyorlar ki nesne sınırı geçerken barındırdığı bütün bilgiyi o sınıra bırakıyor. Eğer bu bilgiler okunursa bir kara deliğin içinde neler olduğu anlaşılır. Aslında biz ve evren bir kara deliğe düşmüş durumdayız bilgilerimiz Olay Ufku’nda kalmış ve biz o bilgileri benzetim olarak yaşıyoruz.’

Tam olarak değilse de bir benzetim içinde yaşadığımızı iddia edenlerin düşüncesi buna yakın. Bir de son zamanlarda bilginin yükselmesi ile bilgisayar benzetme programlarının aşırı derecede beceri kazanmış olması konusu var. Artık evren olduğu gibi simule edilebiliyor. Uygarlık kuran programlar, içine girerek çok kullanımlı savaş, çatışma programları var. Diyorlar ki, “olaylar böyle simule edilebiliyorsa biz de neden bir program ürünü olmayalım?”

Bu arkadaşlar bir şeyi atlıyor. Simule programlara istediğiniz parametreyi koyabilirsiniz. Sonuçlar da o parametrelere göre çıkar. Onlar değiştikçe sonuçlar da değişir. Bir şey hoşunuza gitmezse geri sarar baştan düzenlersiniz. Gerçek yaşantılarda bunlar olmaz. En azından içinde yaşayan bizler için geriye dönüş yoktur. Evet, programı yapan bunu yapabilir ki o bizim yaşantımızda ancak Tanrı olabilir. Ama yazının başında söylediğim şeyi anımsayın, evreni şekillendiren 4+1 kuvvet vardır. Kim olursa olsun bu kuvvetlerin dışına çıkıp başka bir kuvvet rolüne giremez. Çünkü şimdiye kadar ne olduysa bu kuvvetler yüzünden ya da sayesinde oldu, kişisel olarak biz çok az bir katkıda bulunduk, o da bizim etkinliğimiz çerçevesinde oldu. Kişisel olarak bundan başka bir biçimde olduğunu ve olacağını sanmıyorum.

Karadelik Olay Ufku’nda biriken bilgiye ve kara delik içinde olduğumuzu söyleyen düşünceye gelince, bilim-kurgudur. Yakınlarda bu konuda Interstaller adında bir film yapıldı. Böyle şeylerin adı üstünde bilim ve kurgu, gerçek değil yani. Bir karadelikte uzayın bükülmesi çok büyüktür. Öyle ki, içinden kütlesi olmayan ışık parçacığı foton bile kurtulamaz. Maddeyi oluşturan atomlarda bir çekirdek ve çevresinde dönen elektronlar vardır. Çekirdek ve elektronlar arası boşluktur. İçeride neler olduğu tam olarak bilinmiyor ama şunu söyleyebilirim. Kütle çekimi o kadar yüksektir ki karadeliğe giren bir atomda elektron ve çekirdek arasındaki boşluk yok olur ve elektron, çekirdeğinin içine girer, madde özelliğini kaybeder. Karadeliğin içinde yaşamak olanaksızdır. O yüzden yaşayan bir benzetmesi de olmaz.

Sonuç olarak, filmi başa sar, dünyaya bir daha gel, başka bir yerde yeniden yaşa, sen kuklasın, biri seni oynatıyor, yok öyle şeyler. Carpe Diem, yani Günü Yakala. Bir ömrümüz var. Onu tamamlayıp gideceğiz. Hepsi bu.

Ek bilgi: Türkçede, güç ve kuvvet sözcükleri üzerinde sorun yaşıyoruz. İngilizcede bunlara karşılık gelen ‘power’ ve ‘force’ var. Anlamları farklıdır. Bizdekinin biri Türkçe değil. Bu yazıda kullandığım güç sözcüğü ‘force’ anlamındadır.

Mehmet Sinan Gür

29 Ekim, 2020 Perşembe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir