BAY Z ÜZERİNE OTOSKOPİK EYLEMLER İRONİSİ

 

“Ya filozoflar kral olmalı, ya da krallar filozof olmalı.” Aristokles

Siz kralı, şair olarak okuyun.

Evet, şiir yazmak bir marifet ise şiir üzerine düşünmek ve düşünce üretmek iki kere marifet! Bu özlü yaklaşıma yakışan neon yazı: Yazılır Sonunda Şiirsel Eylemlerin Bilge Eylemi’dir.

Bu nedenle şimdi, farklılık aşılayan, özellikle bir şair, kısmen bir yazar, iyi bir hikâye okuru ve yeri geldiğinde acımasız bir eleştirmen ve flâneur olarak şiir ve yaşamsal şiirsellik üzerine görüşlerimi siz kıymetli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Yazımı bir defada yazdım. Şiirsel bilgimin dalgınlığı ve yorgunluğu ile ortaya çıkan küçük dilsel özgünlüklerin hoş görülmesini rica ederim.

Ne demişti, Aristokles: “Yararlı yalanlar iyidir.”

Kabul edilmiş bir delilikle düşünce kurdu olmak başa bela ve oldukça lirik!..

Panzehir olsun!

Mana’nın pervanesiyim.

Boyanmış çakıl taşlarının arasındayım, gizleniyorum.

Ey okuyan bil ki: Şiir ve şair üzerine yazılan, kullanım ömrünü donanımlı okurun belirlediği yazılar, en çok içerik yükünün bir başınalığı ile kaya tırmanışına geçer.

İşte o bir albino semenderdir yolu gösteren, ateşte serinleyen, suda yanan.

Şiirsel akıl; korku, kaygı, kar kış tanımaz, yazdıkça kendimden uzaklaşıyorum. Beklesin gömülmeyi üzerini çizdiğim dizeler.

Evet, buradan, giriş bölümündeki uygunsuzluk şık görünüyor. O halde devam ediyorum.

Gülümsüyor duvarda sivrilen zekâsıyla çığlık taslağı: “Şiir, didaktik gevezeliklerin ötesindedir, okurunu arayan.”

Masada bir istasyon kahvesi anısı, masada şiir taslakları! Takıyorum şiirsel kanatlarımı de ki: Bulaşıcı hassas nü dokunuşlar ateşi!

Biraz daha açayım: Estetik gücü yüksek bir ava çıkıyorum:

Çitlerle çevrili alanları yeşerten oluşlarla hemhal… Güzel!

Bu tür eylemleri edebi bir vitamin takviyesi fırsatı olarak görüyorum.

Bende bir ışık var, görebiliyor musun?

Ve işte istediğiniz: Her yeni şiire başlarken bir coşku ve özgünlükle kıvranan oluşturma büyüsü beni sarıp sarmalamıyorsa özneden nesneye, dilden yana, yan yana ifade gücü yüksek gözeten ve uyarlayan bir sisin içinde kaybolmuyorsam, kendimden ürküyorum.

Bu bir kara tutumlar fırtınası çaresizliğidir, uyanarak ağrılarıyla düş uykusundan gerçeğe. Şimdi şiirsel kıvamın yoğunluğunu azaltmak için manzaraya bir tutam yalınlık katacağız.

Orada bir anı cenazesi var!

Çekip çıkarmalıyım kendimi kalabalığın içinden. Aksi takdirde gelinen bu durakta etik olan, yazmayı bırakmaktır. Ki bu durum, şiir eleştirmeni için de ruh hâlinin eve dönüş hâlidir. Oksijen takviyesi istiyorum.

Yeniden yaratıyorum oluş emeği. Aynı zamanda şiirsele davet çıkarıp uyum arayan bir üslup yalnızlığıdır, ayakları üzerinde duran. Ama görünen ve bilinen sözcük yığınlarını deşmeyen şairlikten ve şiirden uzak düşmüştür. Estetik denge önemlidir diye düşünmeye çalışıyorum.

Kafamın içinde su kayağı yapan şiirsel özneler…

Ah! Sevgilim, yol ışığım, yine fırlat o terliği!

Kapalı ve karmaşık ve içinden çıkılmaz olandan dem vurduğumda anlam daralıyor. Sözcükleri soyuyorum. Şaşkın bakıyor, sorusunu arayan Kedi.

“Birini suçlamamız gerekiyor, bir suçlu bulmamız gerekiyor.” demişti, şimdi ismini anımsayamadığım biri, hatırımda kaldığı kadarıyla. Bu söylenmişi şiirle bütünleştiriyorum. Çok sayıda nodül var.

Lütfen, salgın bitiminde şiirin endokrinoloji polikliniğinden randevu alın.

Defterde sıra numarasıdır:  Şiirsel eylemlerden mülhem, bir yorumla bohem sancılara şekerli sıcak su içirerek uzak kırgın bir felsefeyle, okuyanı rehabilite eden şiirler eleştiriler yazmak istiyorum. Şiirsel sessizliği betimleyen imgelerle sisin içinden geçmeye çalışıyorum.

Sevgilim, içimi titreten ses tonuyla sesleniyor: Umut, “kaşınan bir yara gibi”dir, canlı tutar uzak deniz yolculuklarını, aynı acının ateşinden geçerek. Ah ona mürdüm eriği almalıyım. Cana yakın bir hikâyenin içindeyiz.

Şiir ustasının ve eleştirmenin önündeki şiirsel engelleri kaldırmak için yetkin kişilerden oluşan jüri tarafından eşitler arasında “en iyi şair”, “en iyi eleştirmen”, “en iyi editör” yarışması düzenlenmesi, şiire katkı sağlayacak bir fırsattır, hususunu önemli bir not olarak peçeteye yazıp soliste uzatıyorum.

Okunsun İçkili Aile Lokantası’nda. Herkese benden bir bardak bedensel ve ruhsal dinginlik iksiri.

Sen de hazır mısın böyle bir kurulun içinde müjdeler veren bir jüri insanı olarak yer almaya? Hava ve su olsun avluya.

Sonra yorumuyla belleğe hüzün teyelleyen çift başlı bir kartalın gagasından düştü geleceğe şair kurgulayan ölü.

Ütülenmiş eski eşyalara şiir okuyordu, içlenip kendinden geçen siyah beyaz keyiflerin haiku şairi. Yüreğimi burktunuz dedi, bilgisizliğini dantel örtüyle saklayan iki parçalı gümüşlük mor büfe. Olup bitenin tozunu alsın alışılmış sokulmalar.

Bak, bir rozet gibi yakaya takılmış gazoz kapağıdır, bu egosantrik ayrıcalık. Arzu ederseniz, size bir şişe serum ısmarlayabilirim.

Kızıl saçlı defterden bir yaprak kopardım. Söndürdüm ışıklarını yardakçılarla parlatılan uzamın. Ağır ağır inşa ediyor görkemini, Bellek Tanrıçası.

Gecenin teni berrak ve ışıl ışıldı, sürgüne gönderilirken kuğu.

Ah hüzün kokuyorsunuz yine.

Lütfen odayı terk edin, dedim, kendime.

Salona geçtim. Akşam sohbetinin önyargılı bir yerinde: Şiir için bir sevme müptela olma alışkanlığı yaratmak gerekiyor. Bu nedenle ünlü önemli editörler, abonelere, dergileri birer ikişer sevimli şiirsel tümceler eşliğinde imzalayıp göndermeli. Avluya uygun şiirsel bir farkındaayrıcalık, olacağını imliyorum. Seviyenin yakalanmadığı ortamlar şiir ve okuyucu arasına engeller koyar, dedi, Kedi. Kedisiz şiirsel bir yaşamı çekemem. Ama bunu ona söylemedim.

Kedili yazılara başlamalıyım!

Ah kendi ağacımızın kurtçuklarıydık, ay ışığında ölümü arayan.

Aynı ırmakta iki kere yıkanan ünlü ve sıkı şair aileleri arasında yaşanan sıcak ve soğuk şiirsel savaşların artarak devam etmesini olumluyorum. Özellikle bazı genç şairlerin sayfalarında ustalıkla ortaya konuşarak şiirden yana alınan tavır ve duruşlar, akabinde şiir ailelerinin danışmanları ve okçuları vasıtasıyla yapılan post modern tartışmalar, savunmalar ve göğüs göğüse çarpışmalar şiire olan ilgiyi ve sempatiyi daha da artıracaktır, diyebiliyorum. Tuzu biraz fazla ama en azından doğal ve basit. Yine yazayım: Dengeli şiirsel beslenme önemli.

Yine, çok etkili babacıl bir eylem olarak, şiir avlusunda şairler arası ilişkileri anlamları değerleri değiştirecek bir model üzerinde çalışmaya başladığını söylüyor, parmak kaldıran, Şair Aferist.

Ah, bu ağır koku uluorta her gün vârisini süsleyen.

Bir biçim sihirbazı üflesin köpük baloncuğu.

Şiirsel yağma var: Açıl şiir susam açıl!

Deneyim sahibi şairlerin şiirsel bir yaşanmışlık, olgunluk ve tecrübe verimi olarak, yerli yersiz güzel sözlerden devşirerek kendi özlü şeylerini yazıp paylaşmaları da şiirsever bireyleri şiirin penceresi altında toplayabilecek bir eylem olarak görünüyor. Arkadaşlar duysun isterim. Şiirsel emek boşa gitmiyor.

Ey dinleyen, beş dakika ara verelim. Tarih atarak yazalım not defterine. Kayıp Aranıyor: Adı, Bay Z. Ah o şiirsel bir dalgakırandır. Ve bir deha olarak akıl kemirmeyi sever.

Sonra şiirsever belediyelere de seslenmek isterim: “Edebi Kahveler” açmanın zamanı gelmedi mi? Şiirsel mekânlar, küçük şiirsel uzamların gölgesidir.

Böyle yol almışken şiirsel bir zenginlik yaratmak için şiirsel olay fotocular da (paparazzi) eleştirmen sayılsın. Şiirin ve şairin geniş kitleler tarafından tanınır olmaya ihtiyacı var.

Şimdi toplumsal bilinçten bireysel bilince geçiyoruz. Evet, şiirsel yol açık, alttan ısıtmalı.

 

Dikkat bu noktada aktarılan her şiirsel bilgiden sonra inisiyasyon yalvacı olarak, birkaç ölçülüp biçilmiş şiirsel açıyla, ayak ayak üstüne atarak fotoğraf çekimi için poz vereceğim.

Çoğunluk okuyucularım, yorumlarımın pek nadide ve kıymetli olduğunu söylüyorlar olmazsa şiirsel bir etkinlikte hepsini ele alıp tartışmaya açarız. Bulaşıcı konuşmalar için sosyal ve kültürel mesafeli bir söyleşi tertipleyeceğim.

Gül soğuyacak sabaha.

Kimdi o, ”Ne mutlu hiç doğmayana!” diyen? Ama şiir doğmuşsa taşlar yuvarlanmaya başlamış demektir. İşte zihnimiz bu tür us pişiren ayrıcalıklarla da meşgul olacak, taşların altında kalmamak için.  Yeter ki ıskalamasın şiir. Bilgi, bilincin ve belleğin nar ağacıyız. Kedi, sevinçten ağladı! Gözyaşı şişesi istedi. Geleceğe kalsın, diyor.

Bir incelikler yağmuru bulmuş yatağını, şiir evlerle süslenen.

Adresini almış kömür kamyonu gibi uçuyor hayranlar.

“Uçan bir martı gölgesine…” sığınmıştı, Ulysses.

Ki edebi örülmüş ifade gücü enerjisini şiire tutkuyla bağlı kalmasına borçlu. Yazılı, görsel ve işitsel araçlar vasıtasıyla verdiğim çeşitli röportajlarımda da dediğim gibi bunu nesneyle layıkıyla bütünleşip esinlenenler başarır. Şimdilerde fason bir şiir ve eleştiri metinleri söz konusu. Dikkat Tehlike Var! Rol bir künyedir, estetik bir kaygıyla neden diye sormalıdır şair. Ve nasıl diye de. Yapısal bütünlük biçemi işaret ediyor, unutmayalım! Bir okuyucum not düşmüş: Mühim şeyler söylüyor, diye. Kıymetimi bilen var!

Bu bir şiirsel etkinlik sonrası siestasıdır.

Adımı leylak koruyan bir sokağa versinler.

Ayrıca, manzarası olan şiirsel ilişkiler, şiirsel değerlendirmeler artık çarpıcı şiirsel oyunlar üzerinden kuruluyor. Şiirsel ilişkilere yön veren yöntem ve teknik biçemin önüne geçmiştir. Bu önemli…

Yakın bir akrabası da bu şeye katıldığını söyledi. Ona yakışıyormuş. Sevincini belli et sevinsin insanlar. Roketler ateşlendi ayrılıyoruz üç kuruşluk Dünya’dan.

Siz uyurken, balkonda zorlu koşullar için imge kurutuyor aşkın avcısı.

Bir düşünce zinciriyle şairden şaire geçen soyuttan somutu biçimleyen incelikler, verilecek şiirsel sınavların kıldan köprülerini oluşturuyor. Bu saptamamı sen de seveceksin. Ölümsüz olan şiirsel ruhtur, bunu unutan şiirden bir okyanus öteye savrulmuştur. Yaşa be ağzına sağlık, dedim sayfa arkadaşıma.

Şimdi son dönemde hiç bu kadar etkilenmediğiniz bir şiirin ilk dizelerini yazalım: Usulca geçiyor mavi bir kül ormanından/ kendine bile kör ve barbar kendine leke!

İyi ki varsınız de her gün yeni bir şey öğreniyorlar sayenizde. Kalemine diline sağlık ey ebabil…

Kardeş, şiirsel özne dediğin ilklerin kâşifidir. Kutuplara yürüyelim. Tutuculuğa karşı yaratıcı bir arayışın haritasını çizelim, daima. İmkânsızı da kulaklara küpe takalım.

Yani çok alkış alan bir şiirsel etkinlikte katılımcılara söylediğim gibi hep ilkleri bulmaya yeniyi yaratmaya çalışarak niteliğin işlevsel kılınması çok önemli. Bu uğraşıyı ve inadı günümüz şairlerinde ve eleştirmenlerinde pek göremiyorum. Sürekli kaba saba itici bir müdahale…

Sevgili genç hevesli onu çengel bir bulmacada ara.

Lütfen ana karakter için taksi çağıralım.

Bu paragrafa yüklenmiş anlam parçasızdır. Şiir oldukça o da olacaktır. Sevdim bu paragrafı ey şair size papyon armağan edeceğim. Hayır, pavyon değil, papyon.

Şimdi bu güzelliğe bir beş çayı yazıyorum, gülümse şiirin sevgili cımbızı.

Evet, şiirde denge yoksa edebiyat parçalayan sözcük yığınları okuyucuya bir incelik ifade etmez. Yıllar önce, söz, üslup ve imge teraziye bakanı tatmin etmelidir, demiştim. Okuyucunun da bir yazma hakkı var bu nedenle okuyucu kendini çok iyi yetiştirmelidir. Ama şiir, eksik anlam çoğalmasına yol açacak bir yapıda olmamalı. Bu çamura dikkat eden var mı? Galiba yok! Şiire yeni başlayanlar, yaptıklarından bir şey öğrenmeye hazır olmalıdır. Anlaşılmazlık doğal bir sonuçtur ama estetik yaratıcılığın mantığını da iyi anlamak gerekiyor.  Konu karışık gelebilir çünkü anlam şiirin içinde bekler ama bir birlik duygusu oluşturmaz.

Bu paragraf için bir şairi ve sınırsız sorumlu okuyucularını yakın takibe almıştım. Gönüllü bir katılımcıdan rica ediyorum: Bu nadide paragrafı en az üç dile çevirip e-sayfasında paylaşsın.

Köşe başını tutanlar demiş ki hep yazarlar: Şiir sloganlar eşliğinde kimseyi yargılasın.

Burada bir mola vermemiz gerekiyor zira burada her daim otofojik eylemlere gebe öznenin bilincinde oluşan şiirsel oluşları tartacağız.

Artık fareyi çekirdek külahı ile yakalayacağız. Ayrıntısını sonra anlatırım.

Acemiler dikkat kesilsin: Şiir ne yazık ki insandan ve ilişkilerinden besleniyor ve buradaki yozlaşma yine ikisi tarafından onarılacak. İçindeki sıfat delisi coşkuyu yazamayan yozlaşmanın içinde kaybolur. Tersi durumlar bende şiirsel bir hayal kırıklığı yaratıyor. Ah işte yazdıkça şiire olgunlaşıyorum.

Şiirsel gücü yüksek birleşimlerle ortaya çıkamayan sözlüksüz genç şairler bu durumu pek bilmiyor şimdilerde, oysa en yırtıcı kuş imgedir. Bu kuş şiirin somut yüzünün etrafında soyut daireler çizer durur.

Günlüğüme de yazdım: Şiirde gelenek önemli ancak geleneği dışlamadan yenilikçi olmak gerekiyor. Tekçi durumlar ve tercihler şiirin şiir olma özelliğini bitirir. Bu mühim saptama bunalım içindeki şairi de düzlüğe çıkaracak. Genç ve orta yaşlı şairler bugünlerde gördüğü ve bildiği ile gerçekleri meydana çıkaramıyorlar. Kıvamını yakalasın kehribahar.

Evet, sosyal antropolojik açıdan konuyu inceleyip size bir yanıt oluşturacağım.

Ah, birden aklıma geliverdi: Bir şarkıda geçiyordu, aşkın bir güvercin olduğu…

İlkeli bir kararlılıkla yürümelidir şair şiir yolunda. Zamanı ve mekânı yeniden yaratmak için bu ilkeler çok önemli. Sihirli bir değnektir şairin kalemi. Ama yazılan her dize yaşamdan çıkıp gelmelidir. Yazanın şair, yazılanın şiir olmasının niteliğinin ulaşılmaz kendine özgü parametreleri doğuştan geliyor. Ana karnında yüklenmiştir bu yetenek. Sonradan öğrenilen sosyalleşmenin bir sonucudur herkes için geçerli olan da odur. Umarım final paragrafı da etik ilkeleriyle şiirsel sorgunun referansı olur.

Görevli arkadaşlar katılım belgelerini hazırladı mı?

Bilinçaltında yeşersin vampirin öpücüğü.

Farkında değilsin ama sen şiirsel gıcırtısı bir uçurtmaya kuyruk bir yığın övgüyle göz ardı edilen acıya kekeme yarım yamalak yalnızlığın soluk mavi imgelerini çekiştirmeye çalışıyorsun. Şiirsel jüpon İşte!  Kendini yanında taşıyan zaman kaybı şeyleri sevmeliyiz.

Ah bir uzam açıyorum kusursuz cezbeye…

Şimdilik bu kadar. Bu noktada fazla ileri gitmek istemiyorum. Yani bendeki de akıl! Korumak gerekiyor. Aramızda yorulanlar da olmuştur. Neyse, umarım yine görüşeceğiz.

Oresay Özgür DOĞAN

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir