Babamı Kim Öldürdü

1992 doğumlu Fransız yazar Edouard Louis’in en son kaleme aldığı üçüncü kitabıdır Babamı Kim Öldürdü. Çocukluğunun geçtiği Fransa’nın kuzeyindeki küçük kentte,  isminin yanına eşcinselliğine vurgu yapan çirkin bir kelime eklenerek çağırılmış olmasının etkisiyle, yazar doğum adı olan Eddy Bellegueule’i 21 yaşında iken değiştirmiştir. Yeni bir isimle yeni bir sayfa açmak, kötü anılarını unutmaya çalışmak istemiş olabilir. Henüz 22 yaşındayken yayımlanan Eddy’nin Sonu isimli romanı büyük yankı uyandırmış, yirmiden fazla dile çevrilmiştir. Kitapları otobiyografik özellikler taşır, homofobikliği, sosyal eşitsizliği, ırkçılığı, şiddeti anlatır. Tüm bu konular siyasetten uzak olamaz elbette. Babamı Kim Öldürdü’de Fransız siyasetçilerinin isimlerini vererek hangi kararları aldıklarını ve bunların işçi sınıfını nasıl etkilediğini babasına etkisi üzerinden anlatmıştır. Babası iş kazası neticesinde sakat kalmış ve siyasetçilerin aldıkları kararlar onu belki kazadan da daha fazla etkilemiştir. Yazar, kitabında, tek tek cumhurbaşkanından, bakanlara isimlerini sayarak, bunların unutulmamasını ister. Bir insanın biyografisinde bu insanlara yer verilmesi gerektiğini düşünür.  Siyasal Bilimler üzerinde yüksek lisansını tamamlayan yazar, işçi sınıfına mensup ailesinde üniversiteye giden tek kişidir.

Babamı Kim Öldürdü romanına, bir oğlun babasıyla hesaplaşması da diyebiliriz. Babasına seslenerek anlatır çocukluğunda onunla ilgili yaşadığı ve karakterini, hayatını şekillendiren anılarını; ona sorular sorar, tespitler yapar babasına dair. Kimi zaman nefret kimi zaman şefkat hissi verir. Duygudan duyguya geçerken, hatta şu anda okuduklarımı aklımdan geçirirken ürperdiğimi hissediyorum. Çok güçlü duyguları nitelikli bir şekilde iletebilen usta bir kalemi var yazarın. Romanı hiçbir çeviri kokusu almadan, keyifle okumamı sağlayan çevirmen Ayberk Erkay’a müteşekkir olduğumu bu arada belirtmeliyim.

Dünyanın neresinde olursanız olun bazı duyguların, anıların ortaklığı şok edicidir. Babasının tekrarladığı kimi sözleri ele alalım, bizim coğrafyamızda da sıklıkla duyulabilmektedir bunlar: “Bizim kimseden eksiğimiz yok.”: Her noel yemeğinde alabileceklerinden, yiyebileceklerinden fazlasını alır ve bu sözü söyler babası. “Ben tembel değilim”: Bunu sık sık tekrarlama ihtiyacı duyar. Egemen güçlere göre bulunduğu durum, fakir olması, tembelliğinin sonucudur. “Erkek ol, kız gibi olma”:Bu söz de hiç yabancı değil bize, öyle değil mi?

Kitapta beni etkileyen o kadar çok sahne var ki, tek tek anlatmaya kalkıştığım takdirde elli sayfalık kitabı neredeyse yeniden dikte etmem gerekecekmiş gibi geliyor. Sahne demem dikkatinizi çekti mi bilmem. Sanki yazar sahnelenmesi için kaleme almış bu romanı. Yazarın sosyal medya paylaşımlarında romanın çeşitli ülkelerde tiyatroya uyarlandığını gördüm. Ülkemizde Kemal Aydoğan’ın yönetmenliğini yaptığı oyun Moda Sahnesi’nde sahnelenmektedir. Salgın nedeniyle tiyatroların kapılarının kapatılmasına rağmen “sahneden naklen” projeleri sayesinde  Onur Ünsal’ın muhteşem oyunculuğu ile hayat verdiği karakteri izleme şansına sahip oldum. Tiyatrolar açılır açılmaz sahnede tekrar izlemek için sabırsızlanıyorum.

Elli sayfalık incecik bir kitap, nasıl onca duygu ve düşünceyi barındırabilir? Nasıl bu kadar etkileyici olabilir? Okuyun, görün…

Babamı Kim Öldürdü, Can Yayınları 1. Basım, Ekim 2020

Yazar: Edouard Louis

Çeviren: Ayberk Erkay

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir