ŞİİRSEL ASKIDA BİLİNÇLENDİRİLMİŞ SAFLIK

Kapkaç Kurbanı Bay Z’ye…

 

/ölgün avlunun içinden yaslanarak küçük bir umuda

 

Bir Getirisi Çok Yüksek Eleştirel Hayranlık ve Övgüler Retorikası.

 

Lütfen dikkat! Doz aşımı şiirsel radyasyon yayar. Kalıplar geliştirmeye açıktır. Artık daha bir acımasız süslensin yazılar. Daha çok tamamlanarak sevinsin ihtiyacı olanlar. Paragraf olarak yapılandırılan bölümler içinden tümce cımbızlamak da işin doğasına yazılmıştır. Hayırlı uğurlu olsun!

 

Evet, başlıyorum!

 

Alaycı bir siyah pumadır: Küçük anlamlarla yaşama dokunan o insan hâlleri, o uzamından taşan özgür heves. Aklını hüznüne sermiş kalbin gerçeğinden fışkırıyor şiirsel lavlar.

 

Kabına sığmayan metinlerarası kişiliğiniz beni derinden sarstı.

 

Karşıt anlamlar içinde yoğunlaşan küçük dokunuşlar, algısıyla dalgalı gamzeler oluşturan direngen bir çıplaklığın pinidir. Ama aynı zamanda şiirsel ölüye de bir broştur. Belki bir aşktan geriye kalandır, duvara üzerlik bir melankoli. Bir çarmıh da diyebiliriz gözü açık bu dürtüye. Belirtiler bunu gösteriyor.

 

Şiir, varlıktan hiçliğe bir dağılmanın üzerine kurulmuş. Propolis çatışmaların benmerkezci bir didişmeyle bölünüp yeniden biçimlenişidir aklın önünden akıp giden. Okuru karşılayan dış imgeleri, şiirsel aşkın ilk işaretleri olarak görüyorum.

 

İmge, gürültünün içine doğduğunda, kanat takıyor şiire karanfil kuşlara.

 

Şair bu pozisyonları çalışmış. Okuyup yazılan, baş döndüren şiirsel gerçeğin ta kendisidir.

 

Aylak küçük sessizlik, kalbi sevinçler yeşertiyor, sarsmak için, manaya uzak düşürülmüş, eşyaların tozunu almaktan haz duyanı. Beni şahit yazın! Irmak düşkün akıyor.

 

Önemli olan söylenen ile varılanın öz bilince tutunma arzusunun evcilleştirilmiş geri dönüş sorunsalı içinde saf karşıtlığı veya mutluluğu yakalayıp yakalayamadığıdır. Bu sorunun açılımında bilinçaltından yüzeye alınan örselenmişliğin, yansıması hiçliktir, bir dirimsellik içinde özümsenerek kendini var etmek isteyen saldırı altındaki özneye yeni adalar doğurup doğurmayacağı da bir pusula olarak anlamın katkılar demirbaşına kaydedilmelidir.

 

Organik ve inorganik çelişkilere karşı yeteneğini yanında taşıyan uyanmış, uyanık bir örücü şair olarak sizi çok önemsediğimi bilmenizi isterim.

 

Buluştan yeniliğe, hayal gücünden değişime, özgünlükten cesarete yürüyen bir algı avcısı olarak şiire yaptığınız katkı inkâr edilemez bir noktaya gelmiştir. O nokta geçişler kapısıdır.

 

Olan biteni, uygun ve yaraşır ruhu yücelten bir bakış açısıyla farklı boyutlarda şiire aktarıyor.

Anahtar kapıyı açıyor.

 

Bir perçin ustasının, kıvrımların kusursuzluğuna armağan ettiği metaforlar şenliğine hoş geldiniz. Şair diyor ki: İşte geldim! Geldim, sapkın vasatlığın uzayan tırnaklarını kesmeye, geldim vasatlığın mürekkebini kurutmaya. Hoş geldin şairim! Hazırız labirente, ver ipuçlarını.

 

Şiirin içine çekilmiş serumunu kolunda taşıyan sözcükler birlikteliği arınmış başkaldırıyla birey için fotojenik ritmin imbiğinden süzülmüş reçeteler üretiyor. Tanışın artık: Taşın üzerine yatırılan, yerleşik ahlaklı sonuçlara tutunan ölülerin uzlaşıyla alkışladığı, şiirsel korkuyla.

 

Toplumsal kaygılar anlamın görsel tasarımı içinde eriyor, kalanı umut aşılıyor. Bir gecede ilkbahardan yaza geçiyoruz.

 

Ufuk açıcı! Köprü kuran! Çekinmeden şunu söyleyebilirim: Gerçekliği içinde düşlere süt çeşmesi ile betimlenen Şey, ağzın tadını dönüştüren buran buruşturan ve ruha sirayet eden bir take all durumunun incelikli bir biçimde drive everthing all durumuna yürümesidir.

 

İnsanlığın büyük ıstıraplarına tanıklık ediyor, acının kendisi oluyor, kabuğunu boyamıyor, çatlatıyor.

 

Algıdan belleğe aşkın ve içkin mutluluğun somutlaşmasıdır, bu tatlı şiirsel portre. Bilinmeyenin zilini çalan, mimiklerle ışıyan zerrelerin, konuşlandırılmış yolculuğun  sözcüksüzlüğü ile maddi zevklerin arınmış gizemli ayrışmayı çağırması bize öznenin kendini yine öznenin ürküsünde uslandırdığını göstermektedir. Artık bu noktada, kırılgan bir yaşantının seslerini içinde barındıran bu ampirik masumiyete, bir kader gibi yazılan eylemsizliğe, varlığa mecaz sorular arayan adlandırılan ermişlik diyebiliriz. Şimdi kulak verip sormalıyız, sörf tahtasının ıslığına, bütün bunların ötesinde hiç kuşatmış mı çılgın arzularla ılık geceyi, denizin memesinden süt içerek, görünmeyen kuşlar havalanmış mı teninden?

 

Burada şiirsel yük, eşyanın içine saklanarak gelir önümüze.

İlk anahtar dizeyi oluşturan şiirin başlığı da çağrışım katmanlarının yapı taşını inşa ediyor.

 

Çığır açmaya meyilli yaşayan yüklü bir şiir bu, insanı olmayan sokakta bir duvar yazısı gibi kendini bekleyen şairler zamanından sıyrılarak, körüklediği ay ışığıyla kopuk balkon yalnızlarına sımsıkı sarılıyor.

 

Her yönden şiire bakabilen şairin varoluşsal kaygısı ve kavgası okura yaşama ruhsatı olarak geri dönüyor. Şiirler belgeli acıyı ve hüznü yaşamdan emiyor. Bir doyuşun zirvesidir: Şimdi ışıldayan dil ve çağrışım zenginliğiyle sarıp sarmalayan duygu yoğun imgesel katmanların üzerinden verili dili sarsan ateşi yakan şiirsel manzarayı seyretmek istiyorum.

 

Her yaştan okura ulaşan şiirleri ile gerçek bir şairsiniz.

Eşin dostun ötesinde okur sahibi farklı sanatlarla beslenen üç beş şairden biridir.

Siz daha iyi bilirsiniz sevgili şair.

Şişirilmiş çağdaş egoya iğne batıran kült poetikanız artık felsefi bir rehberdir. Yanınızdayım!

Duygu boyutuyla da rutini alaşağı ediyor. Sarsıcı!

Çölün vahasıdır imgeleriniz. Su var sizin şiir gezegeninizde.

Sevdik: Şiirlerin yaslandığı dinamikler özgünleşerek her defasında merdivenine basamak ekliyor.

 

Şiir, kötülükleri yok eder. Siz bu kavganın parlak zekâlı barikat nöbetçisiniz. Teşekkürler.

 

Şiirin zincirlediği zıtlıklar, korkular, kaygılar ve benzer diğer hâller, modernitenin yüzüne atılan bir tokattır. El izidir muğlaklığa.

 

Şiirde özne, ince duyarlılığın lirik fısıltılar yolcusudur. Yüzeysel okumaları da utandıran ışın yayımı diyelim bu ayrıntılar farkındalığına. Vurgular da bunu imliyor.

 

Niteliğin ve deneyimin yalvacı olarak okuru yeniden şiirle kavuşturuyor.

 

Şairin dil dünyasından fırlattığı şiirsel uydu, bize, gerçeği çoğaltan lezzetli tatlar, çılgın renkler ve ezgili biçimlerin fotoğraflarını gönderiyor.

 

Başlık: Nesneyi Küstürmeyen Yüksek Bir Deha, olsun: Bireye ve sorunlarına ayna tutuyor, âşık olduğu kıza ayna tutan bir çocuk gibi. Karanlığa çığlık poetikası ile psikolojik ve sosyolojik çözümlemeleri tartışmaya açıyor. Şiirsel gerilimlerle çatışma ve zorlukların rollerini açığa sürüyor. Kara diken şiirsel kalkışma okurun üzerindeki ölü toprağını kaldıran imgelerle başlıyor. Sonra, parlatarak kırbacını bir baş selamıyla, karışıyor yönlerin kalabalığına.

 

Desin ki: Eytişimsel yalnızlıklar biçiyorum, üç kuruşluk hayatın içine, portakal suyu niyetine uçuk düşler sıkıyorum kaosa, geçerken güzelim olmayan zamanlardan.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir