Kimine göre bir çöl peygamberi, kimine göre Doğu’nun Nietzsche’si olarak kabul edilen Halil Cibran 1923 de Ermiş’i yayınlandığında, Arap dünyasında ve dünya edebiyatında büyük yankı uyandırır. Yayınlandığı yıldan bugüne dünyada İncil’den sonra en çok satılan bu kitaptaki düşünceler, 1960 Amerikan gençliği üzerinde derin etkiler bırakmış, sonrasında 68 gençliğinin el kitabı olmuştur.
Ermiş, şiirsel bir düz yazı ve coşkulu bir lirizmle yazılmış yirmi altı adet karma şiir denemeleri kitabıdır. İnsanlara hayata dair öğütler verir. El Mustafa adlı bir kâhinin on iki sene kaldığı Orphalese şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması ve onunla halk arasında insanlığın genel durumları hakkında geçen konuşmalar kitabın konusunu oluşturur. Cibran’ın bu kitapta El Mustafa isimli kişide Muhammed’i işaret ettiği iddia edilse de kitaptaki metinler Matta’ya göre İncil’deki “İsa’nın Dağdaki Vaaz’ıyla içerik ve üslup bakımından benzerlik gösterir. Cibran’ın “Göğsümün bir yanında İsa, bir yanında Muhammed oturur” sözünde ifade ettiği gibi, kitapta hem Kuran’ı hem de İncil’i anımsatan sözler bulunur.
Cibran tüm yapıtlarında olduğu gibi burada da kutsal kitaplarınkini andıran bir dil kullanmış, aforizmalarını da sanki meydanlarda yüksek sesle okunmaları için yazmıştır. Kitapta neden bahsederse bahsetsin, hepsinin sonu sevgiye dayanır. Doğa sevgisi, sanat sevgisi, vatan sevgisini işleyen Cibran, en çok beşeri sevgi ve her türlü sevginin üstünde yer alan evrensel sevgi üzerinde odaklanır.
Sevgi kavramını dini ve felsefi bir içerikle ele alır. Cibran’a göre sevgi, insanı bu dünyada mutlak gerçeğe ulaştıracak olan aydınlık yollardan biridir. O’na göre sevgi Tanrı’yı kalpte hissetmek değil, onun kalbinde kendine bir yer bulabilmektir.
Sevgi insana ilahi cömertliğin yansımasıdır. Çünkü Tanrı insana sevgiyi karşılıksız ve sonsuz düzeyde bahşetmiştir. Sevgi, Cibran’ı hayatı boyunca arayışı içinde olduğu mutlak hakikate ulaştıran yolların başında gelir. Eserlerinde Budha’dan bir mesel, Tevrat’tan bir ilahi, İncil’den bir vaaz, Kur’an’dan bir kıssa vardır. Çünkü bunların hepsi hakikati bulmaya çalışır. Panenteist bir görüşe yaslandığından, okuyucu ister Müslüman, ister Hıristiyan ya da başka dinlerden olsun aynı öz de birleşir. Bu öz sevgidir.
Cibran, dini taassubu şiddetle kınarken, farklı dinlerden olup da insanlık ortak paydasında buluştuğu herkese sevgisini şöyle ifade eder: “Ey kardeşim, seni camide secde ederken de, tapınağında eğilirken de, kilisende dua ederken de seviyorum.”
Ona göre, Sevgi insanın yüreğinde bir kez yer bulduğunda sahibini aç gözlülükten, isteklerden, gururdan, geleneklere körü körüne bağlı kalmaktan ve hırstan alıkoyar. Hayatın esası ve temel gıdasıdır. Her türlü düşmanlığın kökünü kurutur ve evrensel barışa yol açar.
Eserleri yirmiden fazla dile çevrilen ve halen dünyada Shakespeare , Lao Tzu’yla beraber en çok okunan yazar olan Cibran , 10 Nisan 1931’de kırk sekiz yaşında yaşama veda ettiğinde, ardında yüzlerce tablo, sekizi İngilizce, sekizi Arapça on altı eser bırakır. Sürgün hayatı ölümünden sonra da devam eder. Mezar taşında kendi sözleri olan, “Gözlerinizi kapatın ve bakın etrafınıza; beni göreceksiniz, ben yanınızdayım” cümlesini kanıtlarcasına, mezarından çalınan kemiklerinin nerede olduğu bilinmemektedir.
&&
Ermiş’ten tadımlık alıntılar:
Evlilik üzerine: “…Birbirinizi sevin ama sevginizi bağlamayın. Bırakın bunun yerine ruhlarınızın kıyıları arasında akan dereniz olsun. Birbirinizin tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. Birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somundan yemeyin. Beraber şarkı söyleyin, dans edin, neşelenin ama birbirinizin yalnız kalabilmesine müsaade edin(…) Beraber durun ama çok fazla birbirinize yapışmayın, çünkü tapınağın sütunları birbirinden ayrı durur.”
Çocuklar üzerine: ” … Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil. Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.Vücutlarını evde tutabilirsiniz ama ruhlarını asla(…)Onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın. Çünkü hayat geriye gitmez, dünde oyalanmaz.”
Vermek üzerine: “…Malınızdan vermeye geldi mi verirsiniz ama yeteri kadar değil. Kendinizden verirseniz ancak gerçekten vermiş olursunuz.”
Çalışmak üzerine : “… Çalışmak, görünür hale gelen sevgidir. Şayet sevmeden, zevk almadan çalışıyorsanız en iyisi işi bırakmanız (…) Üzümleri ezerken kin beslerseniz, kininiz şaraba zehir damlatır.”
Dostluk üzerine: “… Dost ihtiyaçlarına cevap verendir. Sevgiyle ektiğin, şükranla biçtiğin tarlandır. Senin sofran ve şöminendir.”
Güzellik üzerine:“… Güzellik bir ihtiyaç değil, bir coşkudur. Susamış bir dudak ya da uzanmış boş bir el değil, tutuşmuş bir kalp, büyülenmiş bir ruhtur( …) Güzellik üzerindeki kutsal örtü kaldırılmış hayattır. Fakat hayat da sizsiniz örtü de. Güzellik aynada kendine bakan sonsuzluktur. Ama sonsuzluk da sizsiniz, ayna da.”
Halil Cibran / Ermiş / Parşömen yay. 2010 Çev. Kahraman Türel
*age s.13