Deniz Yıldızı

Yıllar öncesinden öğrendiğim bir öykü var, adı Denizyıldızı. İnternette de dolaşıyor. Belki çoğumuz biliyordur ama bilmeyenlerimiz de olabilir. Onlar için öyküyü yinelemek istiyorum.

Bir yazar, yağmurlu, kapalı bir günde –ilham almak üzere- kıyıda gezintiye çıkmış. Bakmış ki gri renkli denizin kumsalında binlerce denizyıldızı var. Küçük dalgaların vurduğu kıyı çizgisinin ötesinde, kumun üzerinde öylece duruyorlar. Gelgit hareketiyle önce yükselen, sonra alçalan deniz, denizyıldızlarını kurumaya, ölüme terk etmiş. Adam üzülmüş tabi.

Kıyıda yürüyüşünü sürdürürken ileride genç bir kızın denizyıldızlarını tutup denize fırlattığını görmüş. Yaklaşmış, selamlamış, sormuş.

“Yıldızları neden denize atıyorsun?”

Kız demiş ki, “Birazdan güneş çıkacak. Onları atmazsam kuruyup ölecekler.”

“İyi ama bir işe yaramaz bu hareketin. Daha binlerce var. Ne fark edecek ki?”

Kız hiç oralı olmadan bir denizyıldızını daha, tırnaklı beş kolunun birinden tutarak yerden alıp denize fırlatmış ve demiş ki,

“Bak, onun için fark etti.”

Birkaç değişik yorumu olan öykü bu kadar, sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor. Bu da benim yorumum olsun, ancak çıkaracağımız dersler var bu öyküden. Hayatımız denizyıldızlarının arasında geçiyor. Sokaktaki bütün kedileri kurtaramayız, dünyadaki bütün açları doyuramayız, adaletsizliklerin hepsini düzeltemeyiz. Zaten bizim etimiz, butumuz ne ki? Ama içlerinden bazılarını kurtarabiliriz, bazılarını düzeltebiliriz. Öyküdeki kızın yaptığı gibi onu tutup denize, olması gereken yere fırlatabiliriz ve bu, -hepsi için olmasa bile- onun için fark eder.

Bir denizyıldızını kurtarmanın başka bir etkisi daha var, bizim üzerimizdeki etkisi. Bir başarı elde edebilirsek duygusal olarak başkalarını yapmak için güç kazanırız. “Bir kez yaptım, demek daha yapabilirim ve onlar için de ‘fark’ edebilir.”

Bizler yazmayı, okumayı seven insanlarız. Yazı hayat kurtarır mı? Bence kurtarır ve ben bunu yaptım sanıyorum. İntihara meyilli yardım isteyen –fakat hiç tanımadığım, yüzlerini görmediğim- birkaç kişiyi fikrinden caydırmaya çalıştım. Bazen birinin intihar ettiğini duyuyoruz. Demek –ne yazık ki – ona hiç kimse yardımcı olmamış. Çocuk lisede örneğin, daha yetişkin olmadan canına kıyıyor. Hâlbuki kim bilir karşısına neler çıkacak, neler yaşayacak, – bunlar belki hep olumlu olmayacak ama – hepsinden vazgeçiyor. Belki aşık olmuş, karşılığını alamamış, belki okulla kendisiyle ilgili bir sorunu var. Biraz konu dışına çıkıyoruz ama bu durumdaki insanlar kendilerine bir hedef, bir amaç koymalı ve ona ulaşmak için çaba göstermeliler. Hepimiz öleceğiz ama bunun bir zamanı var.

Bizim denizyıldızlarımız yeni yetişen, ne yapacağını, gelecekte neler olacağını bilmeyen gençlerdir. Bu yüzden birçok genç bunalıma giriyor, içindeki boşluk yüzünden uyuşturucu alışkanlığı kazanıyor, bir tarikata üye oluyor, kimi kirli işlere bulaşıyor. Yetişkin insanların görevi gençlere yol göstermektir. Kuşkusuz yalnız yol göstermek değil, aynı zamanda geleceğe iyi bir dünya bırakmaktır. Ancak geleceğe iyi insanlar bırakmak daha kalıcı sonuçlar verir.

Aziz Nesin’in şu sözü ile yazıyı bitireyim.

“Geleceğe iyi bir dünya değil, iyi insanlar bırakın. Onlar sorunları çözerler.”

Aslında, belki biz de birer denizyıldızıyız.

Mehmet Sinan Gür / 13.Ekim.2020

https://eksisozluk.com/deniz-yildizinin-hikayesi–60443

Resim aşağıdaki sayfadan alındı.

http://lookingforjuan.blogspot.com/2008/10/star-thrower.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir