Bertolt Brecht – Üç Kuruşluk Roman/ Birsen Karaloğlu
1800’lerin sonu Londra. Güney Afrika sömürgesi ile savaşan İngiliz Hükümeti.
Yoksulların dünyası, yoksulların üzerinden para kazanan açık göz girişimciler, en yukarılara uzanan rüşvet çarkı, hurda gemiler ile dünyanın ucuna sevk edilen genç askerlerin limandan ayrılır ayrılmaz Manş Boğazında boğulmaları ve anma töreninde Piskopos’un tüm bunları olumlayan konuşması.
Dehşete düşmeden okumak mümkün değil.
Brecht bu hikayeyi önce “Üç Kuruşluk Opera” adıyla müzikal bir tiyatro oyunu olarak yazmış. Oyun büyük başarı elde edince yıllar sonra aynı konuyu romanlaştırmış.
Londra’nın arka sokaklarındaki sefillik, karanlık, kimsesizlik, çeteler, dilencilik holdingi, akıllı ama soysuz girişimciler, vicdansızlık, kaba kuvvet, halkından bihaber yönetim, parasız kalınca aile isimlerini kiralayan soylular, polis ve sokak çeteleri arasındaki para ilişkisi ve dahası.
1970’letin ikinci yarısında Ankara’da Çağdaş Sahne’de ve AST’da Brecht oyunları izlemiştim. “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı oyunu hala hatırlarım.
Söz konusu Brecht ise, sınıfların varlığını ve aralarındaki uçurumu en keskin şekilde görüyor, hissediyor ve öğreniyorsunuz.
Kapitalizmin acımasızlığının sonunun ve doyum noktasının olmadığını Brecht dizeleri ve satırları en kısa yoldan anlatır insana.
Sevgi Soysal 12 Mart döneminde “düşünce suçlusu” olarak cezaevinde bulunduğu sırada yapmış olduğu çeviri “Beş Paralık Roman” adıyla yayımlanmıştı.
Hülya Soyşekerci’nin Brecht ve Beş Kuruşlık Opera ve Beş Paralık Roman alt başlıklarını kapsayan ayrıntılı yazısını okumanızı öneriyorum: https://postdergi.com/bertolt-brecht-ve-bes-paralik-roman/