Bay N ve Bayan S

Kutsal Perşembe gecesini, cennete bağlayan gece uykusu kaçtı, Bayan S’nin. Yün döşeğin üstünde yatakta döndü durdu, olmadı başucunda şifonyerin üstünde duran mavi melekli, gece lambasını açtı. Rengi kaçık halının üstünde biri ters dönmüş pahalı marka kırmızı terliklerini ayağına geçirdi. Kamburu çıkmış sırtına rengârenk şalını alıp koridorun sağındaki mutfağa yürüdü. Soluk, çıplak ampullü mutfak ışığını açtı. Tam kapanmamış, açık kalmış el işi keten perdeden taş bahçeye baktı. Hıdırellez saatinde dışarda rüzgâr çıkmış, ağaçları köklerinden ayırmak istermiş gibi sağa sola sallamaktaydı. Tezgâhın üstünde duran sürahiden bir bardak su doldurdu, gırtlağını yumuşattı. Yatak odasına doğru yavaş adımlarla geri döndüğünde Bay N’yi yerde yatarken buldu.

‘’Aman Allah’ım ne oldu?’’  deyip telaşla eğilip Bay N’nin kafasını avuçlarının arasına aldı.

‘’Rüyamda’’ diyebildi adam ‘’Rüyamda’’

***

Bundan on sene önce, o yılın yaz sonunda düğünleri olan oğulları, Bay N’nin ısrarlarına dayanamayıp trenle yaşadıkları yer olan bu küçük sahil kasabasına doğru yola çıkmıştı. Tren uzun ince yollardan kıvrıla kıvrıla yeşilin bin bir tonunu, betonarme yapılarda yaşayan büyük şehir insanın gözüne sokmak istercesine usul usul ilerlerken aniden durdu. Yemekli vagonda kavga çıkmış, sarhoş bir hesaplaşma sonunda genç, pos bıyıklı adam yemek yediği sivri uçlu bıçağı yanındaki orta yaşlı, hafif göbekli adama saplayıvermişti. Zengin tüccar, göğsünün altına doğru aldığı bıçak darbesiyle oturduğu deri koltuktan yere düşüp kan kaybederken, genç adam olağanca hızıyla vagonlar arasında koşmaya başlamıştı. Bay N’nin oğlunun olduğu yataklı vagonun kapısında durup kompartımandan içeri girivermişti. Neler olduğunu anlayamayan yirmi sekiz yaşındaki Bay N’nin oğlu yattığı yerden fırladı,

‘’Siz de kimsiniz?’’ dedi

Parmağını dudağına götürüp sessiz olmasını uyaran genç adam telaş ve endişeli adımlarla içeri doğru girdi.

‘’Ses çıkarma.’’ Derken sesine alkol karışmış suçluluk duygusuyla parmakları arasında tuttuğu bıçağı saklamaya çalıştı.

‘’Neler oluyor?’’ diye cevapsız başka bir soru yöneltti Bay N’nin oğlu.

Adımlarını temkinli atan genç, bileğinden akan kana aldırış etmeden ‘’Kazaydı, bilerek yapmadım, Kazaydı’’ diye kompartımanın kapısına arkasını dönmüştü ki, zengin tüccarın koruması içeri geldi. İkisinin arasında çıkan arbede sonucunda silah ateş aldı, neticede adamlardan biri kanlar içinde yerde yatmaktaydı.

O akşam aylar sonra kurdukları rakı sofrasına, oğullarını bekleyen Bay N ve Bayan S şarkılar söylüyorlar, yaptıkları birbirinden lezzetli mezeleri masaya taşırlarken, birbirlerine tatlı tatlı takılıyorlardı. Telefon uzun uzun çalınca söylediği şarkıya ara veren Bayan S ahizeyi kaldırdığında karşısındaki ses ona oğlunun kimliğini ve yakınlık derecesini sorduğunda zavallı kadıncağız avizeyi elinden düşürmüş yere boylu boyunca serilmişti.

***

 

Şimdi bayram sabahı buraya kadar benden, biraz düşünelim ve beraber yazalım sonunu ve muhtemel finali beraber belirleyelim.

1)Zengin tüccarın koruması içeri girdiğinde, genç adamın elindeki kanlı bıçağı görünce hiç düşünmeden tetiğe basar ve genç adamı öldürür. Olmaz mı? Olur, ama o zaman Bay N ve Bayan S niye aransın?

2)İki adam arasında çıkan kavgada, masum ve olayla ilgisi olmayan, sadece özleyen anne ve babasına gitmek için karısını büyükşehirde bırakıp trene binen Bay N ve Bayan S’nin oğulları, kalbine isabet eden tek kurşunla ölür. Uzun zamandır görmedikleri oğullarını yanına çağıran aile bu kazayla derinden yaralanır ve iki yaşlı birbirlerine tutunarak bu acıyla yaşar. Olmaz mı? Olur, bunda çok duyuyor okuyoruz. Peki ya diğer son ne olabilir.

3)İşte benim kurmacam, hikâye anlatıcılığım burada başlıyor.

Zengin tüccarın koruması içeri girdiğinde iki genç adam da ona doğru bakarlar. Elindeki kanlı bıçağı görünce genç, pos bıyıklı adama doğru ilerler ve aralarında arbede çıkar. Korumanın bileğinden kavrayan genç, ona öyle bir güç kullanır ki adamın elinden silah düşer. Çıkan gürültüye yan vagonlardan insanlar toplansa da kimse karışmak istemez. Camdan sadece öküzün trene baktığı gibi bakarlar. Üniformalı beyler gelince de hemen dağılırlar. Bu esnada içerde olan Bay N ve Bayan S’nin oğulları yere düşen silahı eline geçirir. Amacı sadece korkutmak olsa da silah ateş alır ve genç pos bıyıklı yaralanır, üniformalı beyler elinden silahı almak için hamle yapınca da tekrar ateş eder ve bir üniformalıyı bacağından vurur. Yüzü sararır, gözü döner ve açık olan pencereden aşağı atlar.

Hadi biraz daha hayalcilik oynayalım, adam yirmi sekiz yaşında, sağlıklı, genç öyle hızlı koşar ki arkasından atlayanlar onu yakalayamazlar. E biraz Harrison Ford kaçak misali, saklanır ormana, kimsede bulamaz. İşte bu yüzden rakı sofrası zehir zemberek olur o tatlı güzel ihtiyarlara. O gün, bu gündür Saadet teyze ve Nedim amca, oğullarının yaptıklarının masumiyetini anlatamadıkları için ancak rüyalarında görürler, pamuklara sarıp büyüttükleri oğullarını.

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir