SEVİ/AŞK HEP VAR

14 ŞUBAT Sevgililer Günü… Her dilde güzel, her dilde vazgeçilmez, her dilde en çok konuşulan/yazılan/yaşanan yüce duygu aşkın günü bugün…

Önemli gün ve haftaları tüm dünya seviyor, anma/tanıtım…  günleri düzenliyor. Bazı kesimler böyle günleri tüketim hedefli görüyor olsa da öze bakmayı, bilinçle görmeyi akıl edersek alışveriş kısmından bize kalacak olanlar daha değerli olur. Etkinlikler diri tutar /insanı/ sosyalleştirir.

İlk yazılı metin/ aşk şiiri/aşk şarkısı/ ve ilk aşk şairi bir kadın İNANNA… ve yine bu coğrafyadan, Mezopotamya’dan…Çok seviniyorum bu ilklerin bizim topraklarımızda yaşanmış olmasına…Öğreneceğimiz çok şey var bize kalanlardan…

Yine karşımıza tarihten   Sümerler çıkıyor/çıkacak da… 4 bin yıllık çivi yazısı tablet, 55 yıl önce   ABD’li Sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından okunmuş, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Türkçeye çevirmiş. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Eski Şark Eserleri kısmında 2461 no.lu çivi yazısı bu tablet Sümerlere ait dünyanın bilinen en eski aşk şiiri/ şarkısıdır. Notaları da tablette yer alıyor ve çevirisi yapılmış durumda. Yukarıda bulunan fotoğrafta görüleceği üzere çok az bir kısmı kırık ve iyi korunmuş bir durumda. Ben de yakından görmek istiyorum bu tableti İstanbul’a   ilk   ayak bastığımda.

Şiirin öyküsü ilginç bir ayine dayanıyor: Nuşsi adlı bir kral ve seçilmiş geliniyle ilgili, bu kadim ayinlerin en kutsalı olan “kutsal evlilik (hieros gamos)” ayini sırasında, Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağın verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görev sayılıyormuş. Tapınak rahibelerinin evlenmeleri yasakmış- yılda bir kez kral tarafından seçilmeyi beklerlermiş-   seçilen   gelinin bir şiir yazması ve halkla birlikte şarkısını söylemesi gerekiyormuş. Çok eskilere dayanan bu tören yılın ilk günü yapılıyormuş. Müzikli, danslı şölen ve şenliklerin öncesinde şiir krala ve halka sunuluyormuş.

Çok heyecanla şiiri beklediğinizi biliyorum:

KOCAMA
Damadım kalbimin sevgilisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Aslan kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur
Güzelliğinle zevklenelim
Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Damadım benden zevk aldın
Annem söyle sana güzel şeyler verecektir
Babam sana hediyeler verecektir
Sen beni sevdiğin için
Lütfet bana okşayışlarını
Benim Tanrım benim koruyucum
Tanrı Ellil’in kalbini memnun eden Şusin’im
Lütfet bana okşayışlarını

 

4 bin yıl öncesinden   bize ulaşan bu güzel şiir, bir bağlılık/sevgi ifadesi içeriyor bana göre.  İlk bakışta şiir erotik gibi görünse de anlam, okurun kendi şiir evreninde  cinsellikle örtüştürülmek istenilirse çıkarsama onun   art niyetine kalır.

Beni etkileyen, yüzyıllar önce yaşamış bir kadının duygularını apaçık, dupduru, doğrudan ifade etmesi cesurca. Gerçi   İnanna’nın karşısında bir kral var ve o diğer rahibeleri aşıp kral tarafından seçilmeyi başarmalı. Bu kadar cesur oluşu da bundandır diye düşünenler   olabilir. Yazın tarihine bakarsak erkek şairler çoğunlukta ve erkeklerin dili daha cesur, hele de tema aşk/ cinsellik olduğunda, kabul etmek gerekir… Virginia Woolf (İngiliz feminist kadın yazar 1882-1941) yıllar ötesinden Kendine Ait Bir Oda, adlı   kitabında bakın ne diyor:  konu çok somut: “Kadın ve Edebiyat.”

Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları ‘ezeli’ ve de ‘ezici’ bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” İşte Virginia Woolf bu ‘yakıcı’ soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt veriyor. Şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”   Cinsiyet ayrımı yapmadan, baskılardan uzak yazalım…Ve salt aşk karşı cinse duyulmaz, her şeye  aşık olabilir insan…

Cesur kadın İNANNA, nedeni ne olursa olsun duygularını çekinmeden, utanmadan dile getirmiş. “Kutsal evlilik” törenine de böyle bir aşk şiiri yakışırdı…

Sevgililer Günü’nün tarihçesiyle ilgili yazıma bir şey eklemeyeceğim. 1990 yılı temmuzunda bir ay süren   Avrupa turum sonrası çok hasta olduğum bir 14 Şubat Sevgililer Günü için bir aşk şiiri yazmıştım. İNANNA bana cesaret verdi, şiiröyküyü   bu AŞK gününe armağan ediyorum.

Aşk/aldatma/acı boyutuna da bugün değinmeyeceğim. Sevi Türkçe olmasına karşılık bilerek aşk sözcüğünü kullandığımı da bilesiniz istiyorum. Her iki kullanım da var ancak  aşk, Arapça kökenli olsa da kavramı daha iyi karşılıyor bana göre…Şiiröyküde de sevi/aşk olarak kullanmışım…

Bu şiiröyküyü de merak ettiniz -benim olduğu için- biliyorum, bilinç altı sesinizi duydummmm! Her zaman aşkla sevin/gerçek aşkla yaşayın diyeceğim tabii…

 

AŞK HEP VAR

Çayın buğusu kan renginde

Sızılar kasıklarımı kavurur

Dile gelir acılar

Napolyon Köprüsü’nden Notre Dam görünür

Sarhoşlar Eyfel’in altından Sen Nehri’ne bakar.

Suya düşer nağralar boğulur

Paris köprülerinde sevgililer sarmaş dolaş

Anna Akhmatova  Modiglian’ı terk eder

Ukrayna’ya korku taşır vapurlar

Polisçe fazla bulunur tablolar

Asla el açmaz Modi  Picasso’ya

Bıçakların ters yüzü bebeğe bakar

Jeanne gebe gebe atlar ölüme

Paris, “ lanetli  ressam”ı şimdi alkışlar

Kasıklarım acı içinde

Sevişen gözler Venedik’te gondola   sürülür

Grand Kanal, çağrılık çıkarır büyük aşklara

Sokakta Brezilyalı çalgıcılar aşka cıngıldar

Niş’te bir çingene düğünü

Altın dişli, esmer damat, biraz da çirkin

Çıngıllı çingene kızına aşık

İşte herkes ortada

Kalçalar bir o yana bir bu yana kıvrılır

Kadehler aşka kalkar

Şarap kan renginde

Aşk orda da var

Dudaklarım orta yerinden çatlar

Kaldırım taşları Zagrep’te tarih kokar, aşk kokar

Belgrat Parkı’nda kuru yapraklar toplanır tomar tomar

Kadınlar yeşeren sevdalara koşar

Zehirler nehirler boyu akar, okyanuslara karışır

Aşk orda da var

Monoca Sarayı gizli aşkların mabedi

Monte Carlo dünya aşıklarının cenneti

Aşk burada çiçek açar

Rulet masası döner, deli fişekler   fırlar gökyüzüne her gece

Eller seviye tutuşur

Valsler diyarı Viyana

Aşk burada vals yapar

Strauss Park aşk ezgileriyle inler inler

Mozart, Beethoven, Haydn, Bruckner aşka nota verir

Roma’da Aşk Çeşmesi sürekli   akar

Yollar Edirne’den İstanbul’a ulaşır

Aşıklar yatağı, gerdekler otağı İstanbul

Aşk orada hep yaşar

Adımlar Ankara’ya ayak basar

Yüreğim sıkışır, kasıklarım kavrulur

Çay kan renginde

AŞK özü özüne   yaşar…

                                                                                                                            

Bir gün, bir orkestra İNANNA’nın   aşk şarkısını çalar mı ki?

Berna KÜÇÜKOĞLU

…………………………………….

 

 

1.https://www.biyografi.net.tr/

2.Antoloji.com( Dünyada İlk şiir, İlk şair ve İlk şarkı Sümerlere aitmiş(2016).

3.AŞK Sanal/Gerçek AŞK (Berna Küçükoğlu, Şiir Albümü-40. Şiir, Seslendirmen Barış Teoman, Ses mühendisi Süleyman Öcal, Ankara, 2021.)

4.TDK Yazım Kılavuzu(Son baskı)

5.TDK Türkçe Sözlük(Son baskı)

 

 

 

 

 

 

3 thoughts on “BALCA DİL-SEVİ/AŞK HEP VAR/ Berna Küçükoğlu

  1. Birsen Karaloğlu dedi ki:

    Şiir öykünüzü de enaz İnana’nın şiiri kadar cesur ve samimi buldum. Sevgi/aşk/sevi hep sizinle olsun.

  2. Seniha Ayfer özcanyüz dedi ki:

    Muhteşem tebrik ediyorum. Yüreğinde sevgi, dillerde şiirin, elinde kalemin hiç eksik olmasın.

  3. Nilgün Kılıç Şen dedi ki:

    Bernacığım ne kadar yalın anlatmışsın…tarihte ilk İnanna… bugün sen… yarın başka kalemler…hep var olun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir